Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, Türkiye ile ilgili en ufak bir şey duymuş birine rastlar ve sorarsanız “Türk mutfağı hakkında ne biliyorsun” diye, eğer Türkiye’de çok uzun süre yaşamış biri veya bir gurme falan değilse muhtemelen alacağınız cevap sadece iki kelimedir: Döner ve kebap.

        Fakat dünyanın büyük başkentlerinden birinde gidilecek bir Türk restoranı sorarsanız bu başkentlerin çoğunda hayal kırıklığına uğrarsınız.

        MSA gibi aşçılık markaları tarafından yetiştirilen Türk mutfağı ustalarından birine kazara mesela Roma’daki çok ünlü bir restoranda rast gelirseniz o durumda menüde belki dana incikle karşılaşma olasılığınız da olur. Fakat bu bir tesadüften öte bir şey değildir, kendimizi kandırmayalım, Türkiye dünyanın en eski ama asla globalleşememiş bir mutfak ansiklopedisine sahip. Çünkü bu ansiklopediyi okutacak kütüphaneleri bir türlü açmayı başaramamış.

        Türkiye, bugün bir global otomobil markası yaratmak için her yolu denerken, yükte hafif pahada ağır bir otomobil motoru üretmekten çok daha ileri aşamada olduğu mutfak kültürüne para yatıracak babayiğidi hiçbir zaman çıkaramadı.

        İLK DEFA PROFESYONEL YATIRIMCI AKINI

        Fakat 624 yıllık Osmanlı’nın tarihi kadar eski bir mutfak kültürünün mirası üzerine oturan Türk mutfağı, bu sıralar tarihinde görülmemiş bir akınla karşı karşıya.

        Bugüne kadar hiçbir zaman büyük holdingleri veya grupları görememiştik. İstanbul’un veya Türkiye’nin en ünlü restoranları çoğunlukla bulunduğu bölgeden ve yarattığı lezzetin gücüyle yükselen bir esnafın ismiyle yükselen efsaneler olarak karşımıza çıkmıştır.

        FİTİLİ ŞAHENK ATEŞLEDİ

        Fakat geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde yakılan bir fitil, artık yerli ve yabancı milyarderlerin Türk mutfağını global bir markaya dönüştürecek ateşi alevlendirdi.

        Yeme-içme sektöründe sektörün milyarder yatırımcı merceğine girmesi aslında Doğuş Grubu’nun birbiri ardına patlattığı bombalarla oldu.

        Mart 2012’de Ferit Şahenk tarafından bir Türk mutfak markası olarak kurulan D.ream, önce İstanbul’un en büyük et restoranlarından biri olan NusrEt’in yüzde 51 hissesine 6 milyon TL ödeyerek ortak oldu. Yani sektörde bir Türk markası için yerel bir fiyat belirledi: 11.8 milyon TL.

        YEME İÇME İMPARATORLUĞU

        Ardından Kiva, Armani Ristorante ve Go Mango satın almaları geldi. Halen sektörün basit birer yatırım gibi gördüğü bu satın almalar asıl büyük deprem etkisini devamında yarattı. Doğuş’un “hayal”i, Zuma ve Roka markalarının sahibi olan İngiltere’de kurulu Azumi Group’un yüzde 50 hissesini, hemen öncesinde ise İstanbul Doors Grubu’nun sahiplerinden International Restaurant Group’un toplam yüzde 74.25 hissesini satın alarak bir anda Türkiye’nin en büyük holdinglerinin toplantı salonlarında “ne oluyor” sorusunun yankılanmasına neden oldu. Fakat Doğuş, bu soru sorulana kadar çoktan İstanbul’un ve Türkiye’nin en büyük yeme-içme yatırımcısı olmak için düğmeye basmış ve yolun yarısından fazlasını da aşmıştı.

        SON BOMBA GÜNAYDIN ET!

        Böylece inşaatçı, bankacı, medyacı ve otomotivci Doğuş Grubu bir anda ‘aşçı Doğuş’ ünvanının altını kalın çizgilerle çiziyordu.

        Bu aşçının kontrolü altındaki Vogue, Anjelique, Kitchenette, Gina, Ajia, Zuma, Mama, Carlotta, Poupon, Ca’d’oro, Gigi, Foodist Catering, Tom Aikens Restaurant, Tom’s Kitchen, Tom’s Deli, Raika, Wanna Pop gibi 20 marka, Türkiye, İngiltere, Rusya ve Azerbaycan’da 40 ayrı lokasyonda 3.5 milyondan fazla müşteriye hizmet veriyordu.

        Son bomba iddia ise Şahenk’in mutfak imparatorluğunun dışında kalan ender büyük et restoranlarından Günaydın’ın da Doğuş çatısı altına gireceği yönünde. Daha önce Ali Sabancı'nın yüzde 52 hissesini istediği fakat anlaşmaya varamadıkları Günaydın Et'in kurucu ortağı Cüneyt Asan'ın Ferit Şahenk'in yüzde 70'lik hisse talebine olumlu yaklaşma nedeni ise Şahenk'in Günaydın Et'i dünyaya açma teklifi. Bütün dünyada 100 ayrı Günaydın Et restoranı açma vizyonunu koyan Ferit Şahenk, marka değeri olarak 150 milyon dolar biçilen Günaydın Et'in yüzde 70 hissesi içinse 105 milyon dolar teklif etti. Çoğunluk hissesinin Şahenk'te olmasına rağmen özellikle Doğuş Grubu'nun çizdiği global vizyon, Asan'ın geçen yılın ortalarında Ferit Şahenk'le yediği yemekte yapılan teklifin giderek kabul görmesine neden olabilir.

        ŞAHENK İLK LOKMAYI YUTUNCA

        Ve Türk milyarderlerden birince yutulan bu ilk lokma diğer büyük yatırımcıların kenarında oturdukları sofranın cazibesini daha iyi fark etmelerine neden oldu. Ve sektörde tarihin en büyük markalaşma ateşi böyle alev aldı.

        Doğuş’un hamlesi holding savaşlarının gıda cephesini hareketlendirirken bu cepheye ilk katılan İş Bankası Grubu oldu. İş Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı Mikla ve NumNum’ın sahibi İstanbul Yiyecek İçecek Grubu’nun yüzde 61.664’ünü 27 milyon TL bedelle satın aldı.

        Yani bu iki restoranı sahibi olan grubun tamamı için biçilen fiyat 44 milyon TL’ye ulaşmış oldu.

        Bu satın almayı giderek diğer ünlü isimler izledi. Sabancı Ailesi’nden Ali Sabancı ve Emine Kamışlı’nın yatırım şirketi Esas Holding KFC ve Pizza Hut’ın sahibi olmak için büyük bir mücadele verdi. Süzer Grubu’nun Türkiye’deki faaliyetlerini satışa çıkardığı bu dev markalar, bu markaların asıl yaratıcısı olan YumBrands’in Türkiye operasyonunu tamamen ele alması ve markalarına Türkiye’de yatırım yapma kararı almasıyla yeni bir boyut kazandı.

        Türk mutfağında görünen milyarderlerin çatal-bıçak şıngırtıları yabancı yatırımcıların da ilgisini çekti ve Dubai Şeyhi El Maktum’un şirketi Türkiye’de 4 genç girişimciyle BCF’yi kurdu. Urbano ve The Agency’yi kurdu.

        Şimdi, büyük yatırımcıların sektöre ciddi paralar akıtmasının ardından Türk mutfağının global bir marka haline dönüşme fazına geçilmiş durumda.

        Gelen bilgiler Ferit Şahenk’in NusrEt için 3 önemli global lokasyonu çoktan belirlediği yönünde. Bunlar sırasıyla Londra, Dubai ve New York olacak.

        Buralarda restoran açacak olan Şahenk’in global marka haline gelmiş bir Türk mutfağı hayali kurduğu bir sır değil.

        Şimdi sektöre giren diğer büyük milyarderlerin Şahenk’İn açtığı yoldan ilerleyip ilerlemeyeceği en önemli soru işareti. Fakat sektöre ciddi yatırımlar yapan büyük holdinglerin yerel kalarak Şahenk’le rekabet edemeyeceği tehdidinin yanında, global büyük başkentlerde Türk markası restoranlara olan açık ihtiyaç, aynı zamanda bu yatırımcılar açısından birer de büyük fırsat barındırıyor.

        İŞTE GLOBAL REKABET

        Fakat elbette global marka olmak açısından rekabet oldukça yüksek. Her yıl açıklanan dünyanın en iyi restoranları listelerinde Türkiye’den herhangi bir restoran yer almıyor elbette. Fakat eğer bir global Türk restoran markası yaratılacaksa kimlerle yarışılacağını bilmek gerek. Bu alanda global bazda tartışmasız zirvede ABD yer alıyor. Dünyanın en iyi restoran markaları sıralamasına 6 restoran sokan ABD’nin en büyük avantajı birçok mutfağı göçmen politikaları nedeniyle bünyesinde barındırıyor olması. Aksi takdirde Amerikalıların ulusal mutfağının aslında fast food olduğunu düşünürsek, ABD’nin bu listede yer alması imkansı olurdu. Listenin geri kalanında ise şaşırtıcı çok fazla bir şey yok. ABD’yi sıralamada Fransız mutfağı izliyor. Daha sonra ise Akdeniz ülkelerinden ikisi sıralanıyor.

        DÜNYANIN EN İYİ RESTORANLARI LİSTESİNDE ZİRVEDEKİ ÜLKELER

        ABD- 6 RESTORAN

        FRANSA- 5 RESTORAN

        İSPANYA- 5 RESTORAN

        İTALYA- 4 RESTORAN

        DÜNYANIN EN İYİ RESTORAN MARKALARI

        El Celler De Can Roca-İSPANYA

        Noma-Danimarka

        Osteria Franncesca-İtalya

        Mugaritz-İspanya

        Eleven Madison Park-ABD

        D.O.M- Brezilya

        Dinner By Heston Blumenthal-İngiltere

        Arzak-İspanya

        Steirereck- Avusturya

        Vendome-Almanya

        Per Se – ABD

        Restaurant Frenzen- İsveç

        The Ledbury – İngiltere

        Astrid Y Gaston – Peru

        Alinea – ABD

        Larpege – Fransa

        Pujol – Meksika

        Le Chateaubriand – Fransa

        Le Bernardin – ABD

        Narisawa – Japonya

        Attica – Avustralya

        Nihonryori Ryugin – Japonya

        L’Astrance – Fransa

        L’Atelier Saint Germain De Joel Robuchon – Fransa

        Hof Van Cleve – Belçika

        QuiQue Dacosta – İspanya

        Le Calandre – İtalya

        Mirazur – Fransa

        Daniel – ABD

        Aqua – Almanya

        Biko – Meksika

        Nahm – Tayland

        The Fat Duck – İngiltere

        Faviken – İsveç

        Oud Sluis – Hollanda

        Amber – Hong Kong

        Vila Joya – Portekiz

        Restaurant Andre – Singapur

        8½ Otto E Mezzo Bombana– Hong Kong

        Combal Zero-İtalya

        Piazza Duomo– İtalya

        Schloss Schauestein – İsviçre

        MR & MRS Bund – Çin

        Asador Etxebarri – İspanya

        Geranium – Danimarka

        Mani – Brezilya

        The French Laundry – ABD

        Quay – Avustralya

        Septime – Fransa

        Central - Peru

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar