Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ateş var ki duman var. Tamamı olmasa da bu işte bir terslik var. Var ki ortalık toz-duman ve puslu. Mahkemeler karşılıklı itirazlar, tepkiler, davalarla dolu.

        Ortada kalan da şamar oğlanına dönüyor. Sanki kantarın topuzu kaçmış gibi. Yükselen ses, Nüleer’i devede kulak bıraktı. Kuzey Ege, Güney’e göre sessiz. Güney’de İzmir, Aydın, Muğla ayakta. Çeşme, Karaburun, Seferihisar, Didim, Bodrum, Datça’da kızılca kıyamet kopuyor.

        *

        RES’ler çok büyük yapılar.

        Milletin ayaklanmasına neden olan, bardaktaki suyu taşıran damla, bazı RES’lerin insanların yaşam alanlarına rızaları dışında girmiş olma ya da girmeye yeltenme iddiaları.

        *

        İnsanlar başta gürültü kirliliğinden muzdarip. Yaşam alanı sınırı tanınmamasının, sistematik manyetik dalgaların epilepsi ve rüzgar türbini sendromu olarak adlandırılan bir hastalığa davetiye çıkardığı söyleniyor.

        *

        Net olan; bazıları için 2014 yılından bu yana hukuki bir sürecin olduğu. Yatırımcılar; tarım ve turizm alanlarını oldu bittiler ile kontrolleri altına almakla itham ediliyor.

        *

        Tamamı değil, bazı RES’ler için söz konusu. Bir yanda şirketler, diğer yanda vatandaşlar var. Her iki taraf; süreçte suçlu-kötü niyetli-rantçı ve hatta terörist ilan edilmekten yana dert yanıyor. Kargaşada kafasını kaldıran, davadan yana nasibine düşeni alıyor. Bir taraf, “Yatırımcı ve Müttefikleri”, diğer taraf “Halk İnisiyatifi’ anılıyor.

        Her iki taraf da “Milli Mücadele” nin bir başka versiyonunu sergiler vaziyette. Sivil toplum örgütleri arasında bile “bel altından vuranlar” ithamına muhatap olanların bulunması da ayrı bir rahatsızlık.

        ÇÖZÜM ODAKLI OLALIM

        Daha da vahimi; hukukçular da “Gerçek Çevreci / Sözde Çevreci” sıfatlı ayrıştırmaya tabi durumda.

        İyi niyetler ile planlanan yatırımlar; bugün “yolsuzluk, usulsüzlük, hukuksuzluk, hırs ve aç gözlülük” şaibeleri ile bir yaşam ve doğa afeti haline dönüşmüş görünüyor.

        Sorunların üstesinden çözüm odaklı gelebilmenin anayasası olarak gördüğüm bir öğretiden söz ederek konuyu bağlayayım.

        Bana bir zamanlar ‘‘Sorunu muhatabınız ile aranıza koymayın. Muhatabınızı yanınıza alın, sorun ikinizin karşısında olsun” denmişti.

        Çözüm bu sanki. Yalnız bu durum için bu çözümün takviyeli uygulanması gereği var.

        En yetkin ve en etkin makamların; 3. bir kişi hüviyetiyle sorunun karşısındaki ikilinin kollarına girmesi gerekiyor bence.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar