Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sarışın, mavi gözlü, çok güzel bir kadın... Gözleri, saçları, kemik yapısı oğluna benziyor. Cesur, kararlı ve fedakâr... Acılar içinde, evlat acılarıyla ağlayarak geçmiş 66 yılı. Ama en büyük sıkıntıyı oğlu Mustafa Kemal için yaşamış. Oğluna aşkla bağlıydı. Onun için canını bile verebilirdi. Gecelerini, gündüzlerini hasret yaşadığı oğlu için dua etmekle geçirdi. Bedeli önce tansiyon, sonra şeker hastalığı oldu. Üzüntüden felç geçirdi. Yalnızca oğlunu düşünüyordu. Ömür boyu döktüğü göz yaşları, sonunda onu gözlerinden de etti.

        Annesinin mezarına ölümünden 13 gün sonra ulaşabildi. Kalabalık bir grup vardı. Anacığın çektiği sıkıntılardan bahsetti;

        "Zavallı annem, bir zamanlar kurtuluşu bütün ulus için ülkü olmuş İzmir'in kutsal topraklarına, vücudunu emanet etmiş bulunuyor. Annemi kaybetmekten çok üzgünüm. 1904 yılında Kurmay Yüzbaşı olarak okulu bitirmiştim. Hayata ilk adımımı atıyordum. Fakat bu adım hayata değil zindana rastladı. Beni aldılar ve keyfi yönetimin zindanına attılar. Annem ancak zindandan kurtulduktan sonra başıma geleni haber alabildi. Hemen beni görmeye koştu ve İstanbul'a geldi. Fakat İstanbul'da kendisiyle ancak dört beş gün görüşebildik. Çünkü istibdat yönetiminin cellâtları, casusları, hafiyeleri evimizi sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi. Padişah ve hükümetinin ve bütün düşmanların sürekli baskısı ve ve işkencesi altında kalmıştı. Evi çeşitli sebep ve bahanelerle basılır, aranır, kendisi rahatsız edilirdi. Annem üç, beş senenin gece ve gündüzlerini göz yaşları içinde geçirdi. Bu göz yaşları ona gözlerini kaybettirdi. Sonuç olarak annem manen yaşıyordu.''

        ***

        1938 yazı. Annesini toprağa vereli 15 yıl olmuştu. İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz Dolmabahçe Sarayı'nda hasta yatağında ziyarete geldi onu. Beraberinde ‘Bahtiyar Türk Anası' için Belediye Meclisi Kararı ile hazırlattığı türbe projesi getirdi. Muhteşem bir anıt mezar olacaktı. Fuar için getirtilen mimar Gautier'e çizdirilmişti. Olurunu almak üzere sundu. Baktı, düşündü. ‘'Paşam bir kusur mu var'' diyerek bozdu sessizliği. ‘'Hayır. Aksine çok süslü ve lüks buluyorum ve çok masraflı. Siz oraya ağır bir kaya taşı getirebilir misiniz?'' dedi. ‘'Mümkün ve kolay'' diye cevap verdi Uz. ‘'Onu getir, üstüne (Atatürk'ün annesi Bayan Zübeyde Hanım burada gömülüdür) yazdır. Çevresini çocuk parkı ile süsle. O çocukları çok severdi'' dedi.

        ***

        Geçtiğimiz Pazar, ‘Türk kadının ağır kaya timsali' Zübeyde Ana'yı kaybedişimizin yıl dönümüydü.

        Ruhları şad olsun.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar