Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KALIN klasörü dolduran kâğıtlardaki telefon numaralarının devletin zirvesine ait olduğunu anladığımızda olay patladı. Ankara Emniyeti’nde “Telekulak Skandalı” ortaya çıkmış, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit, bakanlar, MGK Genel Sekreterliği ile onlarca siyasetçi, gazeteci ve işadamının arasında bulunduğu 963 kişinin telefonları takibe alınmıştı. Mart 1999’da patlayan “Telekulak Skandalı”nın ortaya çıkmasından önce de kanunsuz telefon kayıtları yok değildi. Ancak gazeteci Kadir Ercan’ın ortaya çıkardığı belgeli skandal işin son damlası oldu. Skandala fırsat tanıyan nedenler de belliydi; güvenlik birimlerinin her biri telefon kurumundan bir uç almış ve istediği kişiyi dilediği şekilde dinleme olanağına kavuşmuştu. Hükümet bunu engellemek için adımını attı ve dinlemelerin tek elde toplanması kararına vardı.

        Ancak MİT ile Emniyet İstihbaratı arasındaki çekişme, Genelkurmay ve Jandarma’nın ayrıcalık arayışı, dinlemelerin mahkeme kararıyla tek elde toplanmasını engelledi. Buna rağmen koalisyon hükümeti, Anayasa değişikliğinin de arasında bulunduğu bir seri düzenlemeye gitti. Ancak tamamlamaya ömrü yetmedi. Araya seçim girdi, kanunsuz dinlemeler ise devam etti. AK Parti hükümeti döneminde de telekulak sürünce, 2005 yılında düğmeye basıldı ve Telekomünikasyon Kurumu oluşturuldu. Buna bağlı olarak da Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kuruldu. Böylece, “telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınması” tek elde toplandı. Savcının talebi ve mahkeme izni olmadan hiç kimsenin telefonu dinlenemeyecek, dinleyenler hakkında ağır cezai işleme başvurulacaktı.

        ÖNCE DDK UYARDI

        Başlangıçta öyle de oldu, güvenlik birimlerinden mahkeme kararıyla gelen yüzlerce telefon dinleme talebi, “Hukuka uygun değil” denilerek TİB tarafından reddedildi.

        Ancak işlerin hiç de öyle gitmediği, Cumhurbaşkanı Gül Devlet Denetleme Kurulu’nu (DDK) devreye sokunca anlaşıldı. DDK’nın 2010 raporu, TİB’de kanunsuz dinleme işlemlerinin bizzat kurum çalışanları eliyle yapıldığını ortaya koydu. Rapora rağmen herhangi bir şey yapılmadı, dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da “Dinlenmek istemiyorsan telefonla konuşma” dedi. Ancak telekulak, hükümet üyelerinin neredeyse tamamıyla birlikte Yıldırım’ı da vurdu. Daha dört ay önce yerel seçim arifesinde kanunsuz telefon kayıtları ve görüntüler ortaya döküldü.

        YA DEVAM EDERSE

        Başbakan Erdoğan şimdi TİB’i MİT’e devredeceklerini söylüyor. Hükümet bunu bir kanunla yapabilir, buna da gücü var. Yakın geçmişte istihbaratın koordinasyonunun MİT’e devredilmiş olması dolayısıyla TİB’in de bu kapsamda değerlendirildiği söylenebilir.

        Ancak o her türlü yasal alt zemini ve kuralları hazırlanmış, gerekli tedbirler alınmış TİB’de durdurulamayan kanunsuz dinlemeler, MİT’te de devam ederse ne olacak? Böyle bir durum MİT’in algısını olumsuz hale getirmez mi?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar