Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Kötünün, beterden kazancı…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “CAESAFİRE Now… Jetzt Waffenstillstand….Cessez-le-feu immédiat”

        Batılı ülkelerinin meydanlarında toplanan binler dün kendi dillerinden aynı şeyi haykırıyorlardı:

        “Hemen şimdi ateşkes…”

        Onlar İngiltere, Almanya, ABD, Fransa, Yemen, Lübnan meydanlarında bağırırken, yöneticileri de basın açıklamalarında aynı cümleleri tekrarlıyordu…

        Bunlar olurken Suudi Arabistan’ın Başkenti Riyad’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi’ne katılan liderler de meydanlardaki çağrıya paralel olarak, teneffüs gibi 3-4 saatliğine değil, beklemeksizin hemen şimdi ateşkesin sağlanması gerektiğine işaret ediyordu.

        Bu denli yoğun çağrılar ve tepkiler karşısında İsrail’in tutumu ise açık umursamazlık, bir o denli de aymazlıktan öte değildi…

        ŞEFFAF ŞİDDET…

        Daha ilerisi hiçbir koşulda dokunulmaması gereken sağlık kurumuna, Filistin’in en büyük hastanesi Şifa’ya bomba yağdırıyordu…

        Zaten yakıtı bittiği için jeneratör ile elektrik üretimi de olanaksız hale gelen Şifa hastanesinin ameliyathanesini de bombalamaktan geri durmadı.

        Hastanenin dün öğleden sonra hizmetleri sonlandı; bombalama ise dün geç saatlerde de devam etti.

        Filistin üzerinde bugüne kadar uygulanan simgesel şiddetin, bir ayı aşkın zamandır fiziksel hale dönüşen saldırısını engellemek de mümkün olmayacak.

        Son bir aydır uygulamasına bakılırsa, artarak devam edecek…

        Bundan dolayı, Foucault’un dile getirdiği “şiddeti ölçecek hassas kantara” da artık ihtiyaç kalmadı; tüm ekranları kapsayan şeffaflığın şiddetine de tanık oluyoruz…

        ESAD DA ORADAYDI

        İsrail’i bu denli aymaz duruma getiren ise batının geçmişte Felluce, Musul, Kerkük, Kabil’e geçmişte yaşatılan katliamlar ve Suriye’de milyonlarca insanı göçe sürükleyen şiddet…

        Öyle bir noktaya geldi ki bir önceki kötü, kendisinden sonra gelen beladan güç devşiriyor; kendinden sonra gelen şiddetin kazancını biriktiriyor…

        Ardından da hiçbir şey yapmamış gibi yoluna devam ediyor; hatta en hızlı insan hakları savunucusu oluyor…

        Nitekim dün İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında Suriye Devlet Başkanı Esad, ev sahibi liderin üç sağında duruyordu…

        Nasıl ki Afganistan Irak’ın, Suriye Afganistan’ın, Ukrayna Suriye’nin üzerine örtü çektiyse, İsrail’in Filistinlilere yönelik Gazze saldırısı da Ukrayna için aynı şey oldu…

        HATIRA ŞİDDET

        Geçen yıl hayata veda eden, BM’nin soykırım ile ilgili çalışmalarında önemli roller üstlenen ABD’li Sosyolog Helen Fein’in altını çizdiği gibi:

        “1960-1979 arasında bir muhtemelen en azından bir düzine katliam ve kıyım yaşadı; bunlar arasında Irak Kürtleri, Sudan'daki güneyliler, Ruanda’daki Tutsiler, Burundi’deki Hutular, Endonezya’daki Çinliler, Doğu Pakistan’daki Hindular ve öteki Bengalliler, Paraguay’daki Ache halkı, Uganda’daki pek çok halk var… Kimimiz bunların bir kısmını duydu, kimimiz ise bunların hiçbirinden haberi yok. Çok azımız bunları durdurmak ve yargı önüne çıkarmak için bir şeyler yaptı.”

        Fein, bu noktada durmuyor; yurttaşı olduğu ABD yönetimini kastederek devam ediyor:

        “Ancak hepimiz düşünecek olursak şundan emin olabiliriz. Yönetimlerimiz, bizim hatırımıza –fabrikalarımızın açık kalması ve işsiz kalmamız için-, katliamcıların işlerini yapmaları için silahlar, mermiler ve zehirli gazlar sattı…”

        NE VE KİM OLDUĞU İÇİN…

        Helen Fein’in de altını çizdiği insanlara yönelik katliam benzer şekilde bugün de Gazze’de devam ediyor; öldürme nedenleri de benzer:

        “Her katliamda kurbanlar yaptıklarından dolayı değil, ‘kim’ olduklarından dolayı, daha doğrusu bugünkü halleri itibarıyla ne/ kim olabilecekleri ya da ne/ kim olamayacaklarından dolayı öldürülüyorlar.”

        Seçilen kurbanların bir aydan fazla süredir gözlerimiz önünde cereyan ettiği gibi, “yapabilecekleri ya da yapamayacakları hiçbir şey yok…”

        Çünkü kötü, beterden kazandı, bir sonraki de yeni gelecekten kazanacak.

        İNSANDIŞILAŞTIRMANIN SONUCU

        Uzun yıllar gerçekleştirdiği uygulama sonucu bir toplumu değersizleştirme, insandışılaştırma politikasının geldiği son noktayı uyguluyor…

        Şiddet uygulananlar için ölümün ani mi, acı içinde mi geleceği temennisinin ötesinde seçme hakları da bulunmuyor…

        Sadece bölge ülkeleri de değil, İsrail’e en büyük desteği veren Washington yönetimi ile diğer iki önemli güç Rusya ve Çin de bir yaptırım uygulayamıyor.

        AMAÇ İSRAİL Mİ, YOKSA İRAN MI?

        ABD medyasında yer alan haberlere göre 15 Kasım Çarşamba günü Asya-Pasifik Zirvesi’nin yapılacağı San Francisco’da ABD Başkanı Biden, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile buluşmasında da konu masada olacak.

        Birbirlerine derin güvensizlik gerilimi besleyen iki lider, en son geçen yıl Endonezya’nın tatil adası Bali’deki Nusa Dua’da düzenlenen G-20 Zirvesi sırasında üç saat görüşmüştü…

        O tarihte Gazze meselesi de söz konusu değildi…

        İddiaya göre ABD Başkanı, Gazze konusunda Çin liderinden beklediği desteği dile getirecek…

        Beklentinin, İsrail’in Filistin’e yönelik katliamını durdurma üzerine yönelik olduğunu sanmayın…

        Beyaz Saray yetkililerine dayandırılan haberlere göre Biden, Xi’den “Tahran veya vekillerinin İsrail-Hamas savaşının genişlemesine yol açabilecek eylemlerde bulunmaması gerektiğini açıkça belirtmek için Çin'in İran üzerinde gelişen nüfuzunu kullanmasını” isteyecekmiş…

        Beklentileri İran petrolünün en büyük alıcılarından olan Çin’in, Tahran üzerindeki nüfuzunu kullanmaları…

        Amaç Gazze’de üzüm yemek değil; Çin üzerinden İran’a uygulanan ambargoyu sürdürmek olunca Tel Aviv önüne gelen bağcıya saldırır…

        Kötü de beterden beslenmesini sürdürür…