Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)
        Haberler Yaşam "Yıkılmadım ama ayakta da sayılmam" diyenlerden misiniz? Languishing yaşıyor olabilirsiniz!

        Bundan belki de 10 sene önce depresyon günlük yaşamımızda çok fazla kullandığımız bir kelime değildi. Hatta depresyonda olan kişiler bile çoğunlukla bunun farkında olmaz, olsa bile bunu kendine itiraf etmekte zorlanırdı. Depresyon bugün alıştığımız hatta belki de fazla alıştığımız bir kelime çünkü aslında depresyonda olmasak da işler biraz ters gidince hissettiğimiz acıyı hemen "depresyondayım" diyerek savunuveriyoruz.

        Halbuki depresyon böyle gündelik olayların arkasına sıkıştırılacak kadar basit bir şey değil. Uzmanlar bu konuda sık sık uyarı yapıyor ancak popüler kültür depresyon mitini kullanmayı sevdiği için bu uyarılar görünür olamıyor. Depresyon bir ruhsal hastalık. İnsanların günlük işlerini yapmasını engelleyen, bazen yemek yemeyi unutmalarına neden olan, günlerce duş almadıkları günler geçirmelerine neden olabilen ciddi bir hastalık.

        Hüzünlü hissetmenin tek tanımı depresyon gibi geliyor çoğumuza. Psikoloji ve psikiyatri 10 sene öncesinden daha popüler ama bunlara dair bilgimiz hala çok sınırlı. Duygularımızı ve bu duyguların hayatımızı sürüklediği durumları tanımlamak için kullanılan çok fazla terim var. Bunlardan biri de hayatla ilişki kuramadığımız, kendimizi depresyon kadar kötü hissetmediğimiz ama "iyiyim" de diyemediğimiz o zor zamanları açıklamak için kullanılan "Languishing" durumu...

        "YIKILMADIM AMA AYAKTA DA DEĞİLİM"

        Languishing terimini daha önce duymamış olabilirsiniz. Zaten terim kendi çalışma alanında da görece yeni sayılabilecek bir terim. Sosyal medyada paylaşılan komik videolarda sık sık karşılaşılan bir cümle var: Yıkılmadım ama ayakta da değilim... Bunu duymuş muydunuz? Languishing tam olarak bu durumu tanımlıyor!

        Amerikalı bir sosyolog olan ve çoğunlukla pozitif psikoloji alanında çalışmalar yapan Corey Keyes, Languishing terimini 2002 yılında ilk defa kullanan kişiydi. Latince ‘languere’ sözcüğünden türeyen bu kavram kelime anlamı olarak rahatsızlık ya da bitkinlik durumlarını tanımlamak için kullanılıyordu. Psikolojide bunun kullanımı duygusal bir yorgunluk hissini tanımlamak için oldu. Languishing durumunda kişi ne depresyondadır ne de sağlıklıdır. Kendini ne kötü ve umutsuz ne de iyi ve coşkulu hisseder. Bazen bıkkınlık bazen çürüme bazen ise boşluk duygusuyla özdeşleştirilir.

        Languishing depresyondan farklıdır. En başka bir mental bozukluk değildir. Depresyon bir hastalıktır oysa... Languishing durumunda kişiler yaşamsal işlevini yitirmez. Depresyondaki gibi bir eylemsizlikten bahsedemeyiz. Kişiler işlerine gider, okuluna gider, yapması gereken işleri yapar, görevlerini yerine getirir ancak bunları yaparken bir coşku duymaz. Yaptığı hiçbir şey onu tatmin etmez ve yaptıklarına karşı hayata karşı heyecanlanamaz. Languishing durumunda kişiler gerçek potansiyellerini asla gerçekleştiremez sadece gerektiği kadar faal olurlar.

        REKLAM

        Depresyonun en büyük belirtisi öz bakımdan vazgeçmek ve kendine zarar vermeye meyilli olmakken Languishing durumunda bunlara rastlanmaz. Depresyonda elle tutulur bir mutsuzluk vardır Languishing durumunda mutsuzluk kadar belirgin bir duygu yoktur, arada kalmış yorgun bir his vardır. Languishing durumunda kişiler kendini iyi hissetmez, bazen açıkça kötü de hissedebilir ama bu depresyondaki gibi kaygılı ve stresli bir duygu değildir. Languishing yaşayan kişi hayatına dair heyecan duymaz, her şeye bıkkınlıkla bakar.

        Languishing'e neler sebep olur?

        Uzun süre yoğun stresin hissedildiği bir hayat temposunun içinde olmak mental sağlığımızın bozulmasına neden olur. Stresle baş edebilmek zannettiğinizden daha büyük bir öneme sahip. Yoğun stres uzun vadede tükenmişlik duygusunu körükler.

        İnsan sosyal bir canlıdır. İnsanlardan izole yalnız bir hayat yaşanamayacağı gibi insanlarla beraber yaşamaya ihtiyaç da duyarız. Sosyal çevremizde güçlü ilişkiler kuramadığımızda ya da ihtiyaç duyduğumuz sosyal destekten nasibimizi alamadığımızda, sosyal bağlantılarımızı kaybettiğimizde yalnız ve tükenmiş hissederiz.

        Hayatla anlamlı bir ilişki kuramamak, kendimizi adayacağımız bir amacın olmaması, her gün aynı şeyleri yapmak ve günleri bir rutinin içinde tüketmek tükenmişlik duygusunu körükler.

        Kötü şeyler yaşamak; hayata, olaylara ve kişilere dair hayal kırıklıklarımızın artması Languishing'e neden olan bıkkınlığı ve tükenmişliği körükler.

        BAŞA ÇIKMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?

        Languishing ile başa çıkabilmek ve ondan kendinizi sıyırmak için yapabileceğiniz şeylerin başında sosyal çevrenizle anlamlı başlar kurmak ve güvenli ilişkiler yaşamak için emek vermek olabilir. Hayatınızın stresini azaltabilmek için strese neden olan olayları ve kişileri görebilmeli, onları ortadan kaldırmayı denemelisiniz.

        Kendi isteklerinize ve hayallerinize kulak vermeli, uğrunda emek vereceğiniz bir amaç edinmelisiniz.

        Ama en önemlisi kendinizle daha dürüst bir ilişki kurmayı öğrenmeli, ne istediğiniz gibi ne istemediğinizi de öğrenmeli ve kendinize itiraf edebilmelisiniz.

        Ruhsal rahatsızlıklar ve depresif duygular tek başına baş etmekte zorlandığımız şeyler olabilir. Bir uzmandan destek almayı göz ardı etmemelisiniz.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.