Seda Zeynep Köse Antalya ve Alanya'nın gezilecek yerlerini sizler için değerlendirdi
Seda Zeynep Köse, turizm açısından zor bir döneme giren Antalya bölgesinde idi. Antalya, Side ve Alanya'yı sizler için gezdi.
Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Habertürk Gazetecilik A.Ş.
Bir süre ara verdiğim gezilerime, ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Antalya ile devam etmeye karar verdim ve kendimi havalanına attım deyim yerindeyse... Neden Antalya sorusunun net cevabı, turizmin geçtiğimiz senelerden çok uzakta oluşu diyebilirim. Kendimce, her yıl binlerce turiste ev sahipliği yapan, güzel Antalya'ya destek olmak istedim aslında... O yüzden, bu yazımın formatı, bir parça değişik olacak. Sizleri gezdirirken, bölgenin şu andaki durumu ile ilgili izlenimlerimi de aktaracağım.
Antalya turuna, Side'den başlayacağım için, havalimanından shuttle ile Side'ye geçiyorum. Antalya - Side arası yaklaşık 70 km sürüyor. İsterseniz, özel transfer araçlarını tercih edebilirsiniz. Dilerseniz, havalimanından otogara geçerek, oradan Side'ye geçebilirsiniz. Ulaşım fiyatları 20 - 30 tl arasında değişiyor. Bu arada, bazı havayolu şirketlerinin ücretsiz servisleri bulunduğunu da hatırlatayım.
KALABALIĞINA ALIŞILAN SİDE'DEN ESER YOK!
Side'ye vardığımda, sessizlik ve tenha sokaklar çekiyor dikkatimi hemen. Bu mevsimde, kalabalığına alıştığımız Side'den eser yok. Biraz dinlendikten sonra, ilk gün güneşi denize nazır batırmak güzel olur diye düşünüyoruz. Side, son dönemin havalı tabiri ile, beach club'lar açısından zengin bir lokasyon. Sahilde, zevkinize ve elbette kesenize uygun bir çok tesis bulunuyor. Önereceklerim; büyük plaj tarafında Seaside Beach Club, Apollon Beach Club ve küçük plaj tarafında kalan Shanty Beach Club. Beach girişleri ücretsiz. Bazılarında şezlong için ücret verebiliyorsunuz.
Side, tarihe tanıklık etmiş bir destinasyon. Anadolu'nun en eski yerleşim noktalarından biri olan Side'nin adının anlamını yeni öğrendim, Anadolu dilinde “nar” anlamına geliyormuş. Tarihi neredeyse, Hititlere kadar uzanan Side çarşısında bir tur atarak, biraz da halk ve esnaf ile sohbet etmek istiyorum.
ESNAF ÜZGÜN!
Turist sayısının yok denecek kadar az olması, doğal olarak esnafı üzüyor. İş olmaması, ekonomik olarak sarsmış, gerçekten de çok az turist var. Bu kadar güzel bir doğaya sahip olan bir noktanın, bu durumda olması çok üzücü. Çarşıdan geçerek, Side'nin görülmesi gereken en önemli noktası olan Apollon Tapınağı'na geçiyorum. Güneşin oğlu Apollon'a adanarak yapılan tapınak, gerçekten büyüleyici. Bu döneme kadar ayakta kalan bir eser herşeyden önce. Eğer akşamüstünde ziyaret ederseniz, tapınağın etrafında, deniz kenarındaki restaurant / cafelerde birşeyler için ve güneşin batışını izleyin. Çok keyifli.
Kelopatra ve Antionius'un aşkına sahne olan Side'de görmeniz gereken yerler arasında; Side Müzesi, Side Tiyatrosu, Vespasian Çeşmesi, çok yakınında bulunan Sorgun, Titreyen Göl, Manavgat şelalesi, Köprülü Kanyon Milli Parkı ve Oymapınar barajını sayabilirim. Ama özellikle, Oymapınar barajı dolaylarındaki Seleukeia Antik Kentini görmenizi öneriyorum. Side'de trekking, rafting ve jip safari yapabileceğinizi de hatırlatırım.
Antalya öncesi ikinci durak, Alanya. Yıllar önce ziyaret ettiğim Alanya'da, ilk durağım Alanya Kalesi oluyor. Gerçekten muazzam manzarası ile, mutlaka görmeniz gereken bir yer. Alanya'ya ve şahane manzarasına kuşbakışı bakmak, temiz hava kendinizi çok iyi hissettiriyor.
Alanya'da bir diğer görmeniz gereken yer, Kleopatra plajı. Sezon dolayısıyla yine tenha olan plaj, tam bir huzur alanı. Alanya çarşısında, dolanıyor, el yapımı hediyelik eşyalara bakıyorum. Bölgede oldukça rağbet gören bir cafede, kahve molası verdikten hemen sonra, bir Alanya klasiği olan Damlataş Mağarası'na geçiyorum. Damlataş; bir liman inşaatı esnasında dinamit ateşlemesi sayesinde tesadüfen bulunmuş. Korunma altına alınan mağarada, binlerce sarkıt ve dikit bulunuyor. Sene boyunca 6 ila 8 ay arasında damlayan mağaranın havasının, astım hastalarına iyi geldiği söyleniyor. Alanya'da Dim Mağarası'nı da ziyaret edebilirsiniz.
Alanya'daki küçük ve keyifli tur sonrasında, Side üzerinden, Antalya'ya geçiyorum. Antalya, Türkiye'nin en kalabalık şehirlerinden biri. Pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ilin, bir diğer önemli özelliği de, ülkemizdeki en çok antik kent bulunan bölge olması. Expo 2016'ya ev sahipliği yapan Antalya, Altın Portakal film Festivali gibi pek çok kültür sanat olayının da gerçekleştiği bir il.
"LARA" ANTALYA'NIN YEME-İÇME-EĞLENCE MERKEZİ...
Antalya'daki turuma, Lara'dan başlıyorum. Lara, Antalya'nın yeme, içme ve eğlence merkezi diyebilirim. Bunun yanı sıra, alışveriş merkezlerinin de toplandığı bölge. Antalya; otelleri, plajları, otantik lokasyonları ile son derece çekici bir turizm merkezi. Lara, Antalya otellerinin yoğunlaştığı bölge aynı zamanda. Ben önceliği, Lara merkeze veriyor, kendimi sokaklara atıyorum adeta. Bunda elbette, havanın mevsim normallerinin altında oluşunun da etkisi büyük. Biraz turladıktan sonra, Antalya'nın en sevilen restaurantlarından biri olan Sedir Restaurant'ta alıyorum soluğu. Tavsiye üzerine dana kavurma sipariş ediyorum. Kesinlikle çok başarılı. Tandır da öyle. Yolunuz düşerse mutlaka tadın.
Antalya turumun bir sonraki durağı, çarşı ve sonrasında Kaleiçi ile devam ediyor. Çarşısı cıvıl cıvıl Antalya'nın. Çarşı içinde tavsiye edeceğim iki lezzet durağı olacak. Birisi Sokak Pilavcısı. Nefis kavurmalı pilavının, kuru fasülyesinin tadına mutlaka bakın. Diğeri ise, Dondurma Dükkanı. Tüm çeşitler, o mevsimde ne tazeyse ondan üretiliyor. Bunun dışında, Çamlıca gazozlu, bebe bisküvili gibi ilginç çeşitlerde mevcut. Ben bayıldım, siz de bayılacaksınız eminim. Ziyafet sonrası, Üçkapılar'dan Kaleiçi'ne giriyorum. Amaaa, burası hakkında biraz bilgi vermek isterim. Muratpaşa bölgesinde yer alan Kaleiçi, hemen her turistin uğrak noktası. İnanılmaz hareketli olan bu lokasyon, tarihi evleri ile, güleryüzlü ve samimi esnafı ile, içerisinde yer alan cafe ve restaurantları ile Antalya'nın vazgeçilmezlerinden biri. Kale içi sınırları içersinde kalan, Yivli Minare'yi görmeden geçmeyin derim. Antalya'nın ilk İslami tarihi yapılarından biri olan Yivli Minare, aslında eski bir Bizans kilise imiş, fakat, Alaattin Keykubat zamanında minare eklenerek, bugünkü halini almış. Kaleiçi'nde, bir çok mekan yer alıyor. Özellikle akşamları, yerli halk ve turistler tarafından fazlaca rağbet görüyor. Dilerseniz, Kaleiçi'nde yer alan otellerde de konaklayabilirsiniz. Aklınızda olsun.
Şiddetle tavsiye edeceğim bir diğer lezzet noktası, Antalya klasiklerinden biri olan 7 Mehmet. Konumu, ambiyansı ve menüsü ile, uğrak duraklar listeme ilk beşten giriş yaptı bile. Geleneksel lezzetlerden oluşan zengin menüsünde en beğendiğim tat; bergamotlu, kabak çekirdekli ve bademli iç pilavın eşliğinde gelen ince et oldu. Çok, çok başarılı. Telatürlü patates tavanın bağımlısı oldum dersem, abartmış olmam. Yoğurtlu patates tava da ilginçti. Avakadolu salatasının da hakkını yememek gerek. Günü olmadığı için, meşhur etsulu kulaklı çorbanın tadına bakamadım, ama, siz giderseniz oğlak köftesi ve bu muazzam övgüler alan çorbanın tadına bakın muhakkak. Şunu da eklemeden geçemeyeceğim, 7 Mehmet'in inanılmaz iyi bir kavı var, bilginiz olsun. Fiyatları pahalı bulanlarda var, ama, bu kalitede hizmet veren bir restaurant için ben gayet normal buldum. Antalya, doğasıyla , kültürüyle, palmiyeli sokakları ile kesinlikle çok güzel bir şehir.
Gelelim Antalya'nın olmazsa olmaz diğer noktalarına. Bu noktaları görmeden Antalya sınırlarını terk etmeyin.
Antalya Arkeoloji Müzesi
Düden Şelalesi
Kale Kilisesi
Şadırvanlı Medrese
Alarahan Kalesi
Phaselis (Faselis)
Benim ki; kısa bir tur olduğundan bu kez ziyaret edemedim ama, sizin vaktiniz olursa, Olimpos ve Çıralı'nın tadını da çıkarın derim. Doğayla içiçe, huzurlu birkaç saat için birebir olacaktır.
Bu küçük Antalya turunun bitmesini inanın hiç istemedim. Tatil için belki daha çok yurtdışı destinasyonlarını tercih ediyoruz ama, sanırım şu an, ülkemizin turizmine destek zamanı. Sadece bir haftasonu için bile olsa... İnanın, hem yöre halkının, turizme gönül verenlerin, esnafın buna çok ihtiyacı var. Bir sonraki keşif durağında buluşmak üzere...