Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar
Batının neden kalkındığı, bizim neden geri kaldığımız konusu, bu ülkede

yaşayan ilkokul mezunundan, üniversite bitirmiş olanına kadar herkesin merak

ettiği bir konudur. Bu meselenin cevabını araştıran, bulmaya çalışan

eski-yeni birçok kimseden bahsedebiliriz: Prens Sebahattin'den İdris

Küçükömer'e, Ziya Gökalp'ten Erol Güngör'e kadar birçok fikir ve bilim adamı

bu meseleyi etraflıca ele almışlardır.

'Batı neden kalkındı?' sorusuna klasik sosyal bilimler literatüründe

sosyolojinin ve iktisadın bilinen en önemli cevaplarından birisini Max Weber

vermiştir. Onun yaklaşımı sanayi devrimi ve kapitalizmin oluşumu gibi,

beklide insanlığın yaşadığı en büyük değişimlerinden birini farklı bir

metodolojiyle izah etme çabasını da kapsamaktadır.

Burada Weber'in yaklaşımını ele alacak değilim. Üzerinde durmak

istediğimiz husus Weber'in sanayileşme sürecini analiz ederken tespit

ettiği, bir davranış biçimi olarak üstünde durduğu "püriten rol modeli"dir.

Yeni Bir Davranış Biçimi

Bilindiği gibi "püriten ahlak" sahibi insan bu dünyadaki pratiklerinin

esas amacının tanrıya yaklaşmak, onun rızasını kazanmak olduğunu düşünür. Bu

insan dünyada herhangi bir haz, çıkar ve benzeri düşüncelerle hareket

etmeden Tanrıya yakın olmak için çalışır. Tanrı çalışmayı insana dünyevi bir

görev olarak vermiştir. İnsan bu görevi yerine getirirken elde ettiklerini,

kazancını tekrar Tanrı için harcamayı fazilet olarak nitelendirmiştir. Bu

fazilet Weber'e göre "prüten ahlak"ın temel anlayışıdır ve insanı Tanrıya

yaklaştıran, bütün günahlarından arındırmaya yönelen bir davranıştır.

Gazete Habertürk'te Ahmet Yukuş'un "günün kahramanı" başlıklı haberinde

Diyarbakırlı işadamı Necat Nasıroğlu'nun başarılarından söz edilerek,

yaptığı hayırlar anlatılmaktadır. Gerçekten insanı duygulandıran hayırlı

işler yapmıştı Necat Bey: Batman'da sekiz derslikli bir ilköğretim okulu,

Karşıyaka Mahallesinde sağlık ocağı ve yatılı kız Kur'an kursu, otuz trilyon

liralık alçıpan fabrikası yatırımı ve nihayet temelini attığı Batman

Üniversitesi mimarlık fakültesi için tahsis ettiği on beş trilyon lira.

Birçok hayırsever insanımızın benzeri hayırlar yaptıklarını, gazete ve

televizyon haberlerinde bunların yer aldığını söyleyip, bunda ne var ya da

burada yeni olan nedir diyebilirsiniz. Burada Weber'in analitik kavramını

hatırlatmamızın sebebi tamda bu soruyla ilgilidir.

Bakınız değerli iş adamımız ne söylüyor: "topraktan aldığımızı toprağa

iade ediyoruz", "Allah'ın verdiğiyle kibirlenmemek lazım, olanı olmayanla

paylaşmak gerekir".

İşte bu ifadeler bu toprakların, bu medeniyetin insan felsefesinin en

saf ve yalın ifadesi olarak karşımızda durmaktadır.

Türk Girişimci Felsefesi

Benim "Türk püritenizmi" dediğim bizim kültürümüzün, Anadolu mayasının

insana bakışı bu. Eşyayı yani maddeyi, nesnel dünyayı Tanrının verdiği bir

imkan olarak gören, onu çalışarak zenginleştirmeyi, başarıyı "kibirlenme"

fırsatı olarak değerlendirmeyen zenginliği paylaşma imkanı olarak anlayan

bir dünya görüşü. Topraktan aldığını toprağa veren insanlardan aldığını

insanlara veren bir anlayıştır bu.

Diyarbakırlı Ziya Gökalp yaklaşık yüz yıl önce üretilen zenginlikten,

emeği olan herkesin payını alması gerektiğini söylüyordu. Girişimci,

yatırımcı olarak işverenin ve işçinin üretimden alması gereken hakla

bulunmaktadır. Fakat toplumun payının ihmal edilmemesi gerektiğini, Gökalp

özellikle belirtiyordu.

Yaklaşık yüz yıl sonra, aynı toprakların insanı hayırsever iş adamını

belki de ondan habersiz olarak ortaya koyduğu şu samimi ifadeler, onları

birbirine ne kadar yakınlaştırıyordu: "Sermayemizin yoksul payını sahibine

teslim ediyoruz".

Bu dünyada çalışmak ve başarmak, bu başarının ürünlerini toplumla

paylaşmak ve tanrıya yaklaşmak. Sanırım "hayır" yapma felsefesi Türk

püritenizminin temelini oluşturmaktadır. Türkiye kalkınma yolunda

ilerledikçe sanayicileri, girişimcileri kendi medeniyet değerlerinin

bilinciyle hareket ettikçe bu felsefe yükselmeye devam edecektir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar