Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Aslında, bu yazının başlığına bakarak Avrupa Birliği’nin ekonomi politikaları ile ilgili bir konuyu ele aldığımı düşünebilirsiniz. Yine bu başlıktan kalkarak bu politikalarla ilgili olarak Avrupa Merkez Bankası’nın uygulamalarından veya söz konusu kuruluşun başkanının yaptıklarından söz edeceğimi de sanabilirsiniz.

Hayır. Konu her ikisi ile de ilgili değil. Avrupa Merkez Bankası başkanının mevz-u bahis olmasının sebebi KPSS’dir.

Bilindiği gibi, kamuya personel alımı için belli aralıklarla Kamu Personeli Seçme Sınavı diye bilinen bir imtihan yapılmaktadır. Geçen hafta yapıla sınavın genel kültür bölümündeki (yani uzmanlık değil) sorulardan biri aynen şöyleydi: “Avrupa Merkez Bankası’nın başkanı aşağıdakilerden hangisidir?”

TESTLERLE YAŞAMAK

Türk eğitim sisteminin birçok sorunu vardır. Bunları ele almak, abartısız ciltlerce çalışma yapmayı gerektirir. Çünkü eğitim sistemimiz, ne çağın eğitim anlayışına uygundur, ne de insan yetiştirme yönteminin bilimsel niteliklerine haizdir. Eğitim sistemimizin içinde ‘test yapmak’, teste dayalı sınav sistemi, başlı başına bir sorun haline gelmiştir.

İlkokuldan başlayarak çocukların zihin dünyası ‘test-matikleştirilme’ sürecine sokulmaktadır. Bunun pedogojik deformasyon yarattığını, muhakeme gücünün gelişmesini engellediğini, soyutlama yeteneğini kısırlaştırdığını, özelikle kendini ifade etme ve yazılı anlatım gücünü tahrip ettiğini söyleyebiliriz. Bu konuda yazılmış birçok akademik yayın bulunmaktadır. Bilimsel olarak, öğrencilerin öğrendiklerini hatırlamaya dayalı, çoktan seçmeli ölçmeyi esas alan test tekniğinin sadece eğitimin değil, öğrenmenin de birçok boyutunu tahrip ettiği bilinmektedir.

Aslında her eğitim sisteminin bir felsefesi vardır. Bu felsefe bir bilim anlayışına, bir epistemolojiye sahiptir. Bugünkü eğitim sisteminin sorunu felsefesini kaybetmiş olması, el yordamıyla oluşturulmaya çalışılan geri bir “pragmatizm”e dayanmasıdır.

Bu bakımdan tam bir çelişkiler yumağı görüntüsündedir. İçerisinde bir taraftan iptidai “pozitivizm” anlayışının kırıntılarını görebileceğiniz gibi, öbür taraftan rasyonalizme benzeyen arayışlarla da karşılaşılabilir. Bir yönüyle kaba bir metafizik, diğer yönüyle yobaz bir materyalizmin tortuları hep bir arada bulunmaktadır.

SINAVIN İDEOLOJİSİ

Gelelim Avrupa Merkez Bankası başkanının adına. ‘Konuyla ne alakası var?’ demeyin. Başından sonuna kadar eğitim anlayışının öğrenim sisteminin her aşamasına yansıyan, bu çelişkilerle dolu felsefeyi her yerde görmek mümkündür.

Yakın zamanlara kadar bu sistemin ölçme tekniklerinden birisi olarak testlerin en yaygın uygulama alanlarından birisi üniversiteye giriş sınavlarıydı. Yakın dönemde bunlara KPSS ve benzerleri eklendi.

Sınavlarda sorulan sorular, hazırlayan heyetin veya kurumun eğitim anlayışını, ideolojik bakışını da ortaya koymaktadır. Belki de sorunun temelinde, yani insan yetiştirme probleminin esasında yatan soru şudur: Çağımızın bilim anlayışını, bilimsel yöntemini kavrayıp kendi uygarlık değerlerimizle yeni bir eğitim politikası üretebilir miyiz? Yoksa kendisine güvenmeyen, hala Tanzimat sendromuyla hareket eden, batıda kimin adı bilinirse ‘çağdaş’ olacağını zanneden bir bürokratik, batıcı kompleksiyle malul bir anlayışla mı yaşayacağız? Türkiye bugün birçok alanda toplumsal dinamikleriyle bu geri, çağdışı zihniyeti birçok alanda aşmış bulunmaktadır. Bugün yapılması gereken şey eğitim düzeninde egemen olan çarpık anlayışı tasfiye etmekten geçmektedir. Unutmayalım ki, bunu yapmak için bugün her şeye sahip bir ülkeye sahibiz.

Avrupa Merkez Bankası başkanının adını boşverin, sahi Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı’nın adı neydi?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar