Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TRUMP’ın seçimi kazanmasını açıklamada anlam taşıdığı düşünülen “otomobil satın alma gücü” istatistiklerinin Edward Luttwak’a göre önemi şurada: ABD toplumu coğrafyanın genişliği, yerleşim alanlarının birbirinden uzaklığı, ekonominin özellikleri, kamu taşımacılığının bilerek zayıf bırakılması gibi nedenlerle otomobile bağımlı. Amerikalıların otomobili yoksa ya da eskiyenin veya ıskartaya çıkanın yerine yenisini alamıyorsa hayatını idame ettirmesi zor hatta imkânsız.

        Böyle bir ortamda Amerikan toplumu otomobil alamadığında öfkeler kabarıyor. Bu satın alma gücündeki, istatistiklere yansıyan düşüşün en önemli nedeni gelir dağılımının giderek bozulması ve reel gelirlerin orta ve alt orta sınıflar açısından giderek düşmesi. Buna karşılık en fakirlerin daha az pay alması zenginlerinse malı tam anlamıyla götürmeleri hem sosyal yardım sistemine hem de yönetici seçkinlere yönelik kızgınlığı artırıyor. Luttwak buna bir unsur daha ekliyor.

        Otomobil fiyatlarının yüksek olmasında çevre standartlarının giderek daha sıkı tutulması ve bunun maliyetler/fiyatlar üzerindeki etkisi de rol oynuyor. O zaman da çevreye duyarlı, kültürel çoğulculuktan yana eğitimli orta sınıfların çıkarları ve değerleriyle iki yakası giderek daha fazla açılanlar arasındaki gerilim de artıyor. Hillary Clinton zora düşenlerin sorunlarıyla ilgilenmediği ve üst orta sınıf hassasiyetlerine odaklanıp kimlik siyasetine kendisini hapsettiği için daha önce Obama’nın kazandığı yerleri, bu analize göre kaybediyor.

        Trump tüm kabalığı, cehaleti, küfürbazlığıyla bu kitleyi yanına çekmeyi becerdi; zira onlara hem kültürel olarak kendilerini rahat hissedecekleri bir kimlik sundu, hem de daha önemlisi maddi çıkarlarına sahip çıkacağı sözü verdi. Bu sözü tutması kendi mesleki pratikleri, geçmişi, üçkâğıtçılığı ve başarısızlıkları nedeniyle beklenmiyordu. Nitekim şimdiye kadar kendi tabanının maddi çıkarına olacak bir iş de yapmadı.

        Alt sınıfların amansız düşmanı Cumhuriyetçi Parti’nin Kongre’deki çoğunluğu sürekli bu kitleyi ezecek hamleler yaptı.

        ÇİN ÖNE ÇIKIYOR

        Trump yönetimi, eğitim ve sosyal programlarda kesintiye gitti ve sürdürecek. En büyük vaadi olan altyapı yatırımlarında da hiç hareket görülmediğinden muhtemelen dört yıl sonra bu kitle daha zor durumda olacak. Amerikan toplumunun en zayıf kesimlerinin ilk kez kavuştukları sağlık sigortası hakkını/imkânını ellerinden almak için Trump ve Cumhuriyetçilerin gösterdiği gayrete ve hınçlarına bakıldığında sınıf savaşının ne denli şiddetli olduğu ortaya çıkıyor. Sıkıntı, Amerika’da solu temsil edenlerin birçoğunun ve kesinlikle Demokrat Parti liderliğinin üst orta sınıfın kültürel/ kimlik siyaseti saplantısından sınıfsal siyaset üretmeye geçememesi.

        Bu yaşananlar, ABD’nin içe kapanması, Trump’ın ekonomik açıklıktan vazgeçmesi ve neredeyse tüm dünyaya karşı itici, tahkir edici bir dil kullanması dünya toplumları gözünde ABD’nin neden hızla irtifa kaybettiğini de açıklıyor aslında. İçerideki karışıklık, dış politikada da giderek ABD’den fazla bir şey beklememek gerektiği düşüncesini besliyor. Rusya’ya ek yaptırım uygulamak için Kongre’den geçen kanun Avrupa’nın enerji güvenliğine darbe vuruyor. Çok taraflı bir anlaşma olan İran nükleer programı anlaşmasından Trump’ın ne yapıp edip çıkmak istemesi Tahran’ın daha da sertleşmesine yol açabileceği gibi diğer imzacılarla da büyük sıkıntıların yaşanacağına delalet ediyor.

        Kendi bakanlığıyla ilişkisi zehirli olan Dışişleri Bakanı Tillerson’un gözetiminde Amerikan diplomasisi hem parasal kaynaklardan hem de insan kaynaklarından giderek daha fazla mahrum kalıyor. Pentagon’un gücü arttıkça ABD’nin dünyayla ilişkisi yalnızca askeri/stratejik çıkarlar ya da hedefler üzerinden kuruluyor. Trump ABD’si dünyaya olumlu, yapıcı hiçbir şey sunmaz hatta tam tersine dünyaya cephe alırken, gerek yatırımlarıyla, gerek ciddiyetiyle Çin yavaş yavaş öne çıkıyor.

        Çin bu hamleleri yaparken bir Avrasya ekonomisinin yapıları ve kurumları muhtemelen şekillenecek. Özellikle ekonomi ve çevre bablarında AB ile işbirliği sıkılaşacak. Türkiye’nin kavgalı olduğu AB ile yani.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar