Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Fransa’da bugün Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci tur oylaması yapılıyor. Önde giden adaylar burun buruna gidiyorlardı ki perşembe akşamı Paris’in en işlek caddesi Champs-Elysee üzerinde hapiste on yıl yatmış ama cihatçı diye bilinmeyen bir Fransız vatandaşı, bir polisi öldürdü. Sonuç bu olay nedeniyle daha da tahmin edilemez hale geldi yahut da aşırı sağın işine gelecek bir yöne doğru etkilendi.

        Seçimlerin yalnızca tefessüh etmiş Fransız siyasi sistemine yönelik şiddetli bir protesto olmaktan öte anlamı var. Bu seçimlerin sonucu derin bir kimlik ve kurumsal kriz içindeki AB’nin geleceğini de belirleyecek önemde. Seçimlerden AB projesine inanmış bir başkanın çıkması, Almanya seçimlerinin ardından Birlik’in iki kurucusunun bir proje yapmalarına imkân tanıyacak.

        Tam da bu nedenle Fransız seçimlerine, AB’nin zayıflamasından çok hoşnut olacak iki güç sürekli müdahale etti. Bunlardan birincisi zayıf bir Avrupa’yı tercih eden Rusya, diğeri ise Fransa’da son yıllarda gerçekleşen terör eylemlerinin çoğunu üstlenen IŞİD. Tabii, geçen geceki olayın ardından pek de gizleyemediği bir sevinçle aşırı sağcı Front National’ın (Milliyetçi Cephe) adayı Marine Le Pen’in bu terör eyleminden güçleneceğini söyleyen, ABD Başkanı Donald Trump’ı da ekleyebilirsiniz.

        Aslında Fransa’nın bugünkü durumunu anlamak için Brexit oylamasının arkasındaki dinamiklere veya Trump’ın seçilmesine yol açan toplumsal öfkenin gerekçelerine bakmak gerekir. Benzerlikler çok. Ve sorun küreselleşmenin kazananları ile kaybedenleri arasındaki eşitsizlik üzerinden tanımlanıyor. Kaybedenlerin piyasacı bir küreselleşme anlayışının sonuçlarına yönelik tepkileriyle, refahı yerinde, işleri garantide üst sınıf seçkinlerinin kültürel liberalizmine, göçmenlere bakışına duydukları öfke “halk/millet” adına konuştuğunu söyleyen siyasetçilerin önüne geniş bir fırsat alanı açıyor.

        Fransa’da da ekonominin işleyen kısımları az sayıda şehir ve bölgeye sıkışmış. 11 veya 16 kent zenginleşir, öne çıkan şirketleriyle dünya ekonomisiyle birleşir buralarda çalışan profesyonel orta sınıflar ve fikir/tasarım işçileri refahlarını korurken ülkenin geri kalanı gerilemiş. Fabrikaların kapandığı yerlerde hayat da çöküyor. Fakirlik yaygınlaşıyor. Tevekkeli Milliyetçi Cephe son bölgesel seçimlerde eskide sosyalistlere ve komünistlere giden işçi oylarının yüzde 55’ini almış.

        ÜÇ ADAY SİSTEM DIŞINDAN

        Ülkenin genelindeki seçkinlere ve yerleşik partilere yönelik tepkinin sonucunda öne çıkan dört adayın üçü sistem dışından. Bunlardan Marine Le Pen yabancı düşmanlığını bayrak edinerek AB’den ve Euro’dan çıkmayı öneren, sıradan Fransız’ın çıkarlarını savunacağı söylemiyle birinci turun en güçlü adayı gibi gözüküyor. Sloganı, “Evimizdeyiz”.

        Kimsenin beklemediği radikal bir aday ise eski Troçkist Jean-Luc Melenchon. Müthiş etkileyici bir televizyon performansına sahip olan Melenchon, Putin ve Çavez gibi liderleri seviyor, Almanya’yı bir tehlike olarak görüyor. Bugünkü haliyle AB’den hazzetmiyor. Genişlemeci bir mali politika uygulayacağı sözünü veriyor ve 400 milyon Euro’nun üzerindeki gelirleri yüzde 100 vergilendirmekten yana. Sloganı “Boyun eğmeyen Fransa”.

        Bir ara seçimleri kolaylıkla kazanacağı düşünülen ağır Katolik ve radikal piyasa reformcusu eski Başbakan François Fillon merkez sağ partinin adayı. Eşini ve çocuklarını aslında var olmayan işlerde istihdam edip devlet kasasından 900 milyon Euro maaş verdirdiğinin ortaya çıkmasıyla durumu sarsıldı. Ancak her şeye rağmen mücadeleye devam ediyor ve şansı var. Müreffeh ve Cumhuriyetçi değerlere sahip liberal Fransa’nın adayı ise Hollande’ın maliye bakanı Emmanuel Macron. Macron, Cezayir’de sömürgecilikten dolayı özür dilenmesini savunan, göçmenlere yönelik dışlayıcı söylemleri kınayan, Fransa’yı modernleştirme, ekonomisini daha dinamik hale getirme sözü veren ama hayatında hiç siyaset yapmamış birisi. O da henüz bir yıl önce “Yürüyelim” (En marche) adlı bir hareketi kurarak meydanlara çıktı. Almanya ile birlikte AB’yi yeniden şekillendirmeyi öneriyor.

        Sonuçta bu turdan AB karşıtı iki adayın ikinci tura kalması ihtimali zayıf değil. Eğer bir AB karşıtı bir AB yanlısı ikinci tura kalacak olursa aradaki iki haftalık kampanya süresi epey heyecanlı olacaktır.

        - 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar