Elbistan cehaletin kurbanı...
Eminim birçoğunuz benim gibi habersiz Elbistan’ın aslında ne yaşadığından...
İnanın şoka girdim ilk duyduğumda.
Hala da öyleyim çünkü olamaz böyle bir skandal!
Meğer Elbistanlı ilk depremden sonra bile/isteye ölüme yürümüş.
Detaya girmeden evvel size biraz Elbistan'dan bahsedeyim.
Kahramanmaraş’a bağlı, merkezde 100 bin, köyleri ile birlikte 140 bin nüfusu olan şirin bir ilçemiz.
Ve Pazarcık merkezli saat 04.17'de yaşanan 7.7'lik sarsıntıda ilçede sadece 3 bina yıkılıyor.
Ama saat 13.30'da yaşanan ve merkezi bizzat Elbistan olan ikinci 7.6'lık sarsıntı sonrası 322 bina tamamen, 735 bina ise kısmen çöküyor. 1000'e yakın bina ise çok ağır hasar alıyor.
Ve işte bu yıkım sonrası yaşanan depremde de 1000'e yakın insan hayatını kaybediyor.
Peki, ilk sarsıntının ardından gerek bilim insanları gerekse AFAD ve yetkili bakanlıklar TV'lerden sık sık, depremin yaşandığı bölge halkına; "Sakın evlerinize girmeyin!" çağrısı yaparken Elbistan'da neden böyle korkunç bir sonuç yaşanıyor?
Bana bu bilgi ilk aktarıldığında, havanın çok çok soğuk olması dolayısıyla evlerine girmek isteyen vatandaşa belediyeden bazı yetkililerinin; "Maraş, Malatya büyük yıkım yaşadı ama bizde sadece 3 bina yıkıldı! Yani bizim ilçemiz de binalarımız da sağlam! Girebilirsiniz evlerinize!" şeklinde bir yönlendirme yapıldığı söylendi.
Bunu duyunca tabii nutkum tutuldu.
Çünkü gerçekten iddia edildiği gibi ise, bu korkunç bir ihmalkarlıktı ve mutlaka da sorgulanması lazımdı.
Önce Elbistan'ın belediye başkanının kim olduğunu taradım internette.
Okuduklarım karşısında kafam karıştı çünkü Belediye Başkanı Mehmet Gürbüz sıradan bir belediye başkanı falan değil.
Erciyes Üniversitesi mezunu mimar ama "Kent Ekonomisi, Yerel Kalkınma, Şehir ve Bölge Planlaması" konularında kendisini çok geliştirmiş bir isim.
Belediyenin resmi internet sitesinde yazılanlara göre İller Bankası’nda, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nda yıllarca çalışmış teknik bir adam.
Yüksek lisansını Süleyman Demirel Üniversitesi’nde Şehir ve Bölge Planlama alanında yapmış ve halen de aynı üniversitede Kent Ekonomisi ve Yerel Kalkınma alanında doktorasına devam ediyormuş.
Alanında bu kadar uzman, teknik bilgisi belki de çoğu büyükşehir belediye başkanından bile ileride olan bir yöneticinin başkanı olduğu belediye yetkililerinin, vatandaşını ölüme göndermeyle eş olan böyle bir yönlendirmeyi yapmış olabileceğine inanmakta çok güçlük çektim.
Bilakis tam aksi olması gerekiyordu.
Televizyonlardan bangır bangır: "Sakın evlerinize girmeyin!" uyarısı yapılırken Başkan Gürbüz'ün ya da belediye yetkililerinin eline bir megafon alıp, sokak sokak dolaşıp: “Sakın evlerinize girmeyin! Sakın böyle bir delilik yapmayın! Artçılar devam ediyor ve bir süre dışarda kalmak zorundayız” demesi ve hatta giren varsa polis zoruyla da olsa, yaka paça dışarı çıkartması gerekiyordu.
Hülasa... Aktarılan iddia, elimdeki rakamlar ve kafam karışık bir şekilde Başkan Gürbüz'e ulaşmaya çalıştım.
Biraz zor oldu ama sonunda oldu ve merak ettiğim tüm soruları kendisine yönelttim.
Rakamlar doğruydu.
Gerçekten de ilk depremde sadece 3 bina yıkılmıştı ve o 3 binaya anında müdahale edilerek birçok insan da sağ çıkarılmıştı.
Mehmet Bey; "Bizzat kendim koştum enkazların başına ve tüm personelim ve sivil halkın da desteği ile toplamda 120 insanın yaşadığı o 3 binadan 107 vatandaşımızı sağ çıkartmayı başardık. 13 insanımızı ise maalesef kaybettik" diyor.
Ve şunu ekliyor; "Düşünün... O kadar çabuk organize olmuş ve çok kısa zamanda o kadar çok insanımızı sağ çıkartmayı başarmıştık ki; artık yerle bir olduğu söylenen komşu kentlerimiz, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman için neler yapabileceğimizi düşünmeye başlamıştık. Oralarda yaşanan yıkımın çok çok büyük olduğunu bildiğimizden elimizdeki fazla iş makinalarını onlara yardım için yola çıkartmıştık. Çünkü gelen haberler çok çok kötüydü ve komşularımızın bize ihtiyacı vardı."
Ancak ilerleyen saatlerde Elbistan'ı resmen hallaç pamuğuna çeviren 7.6'lık deprem yaşanıyor.
Başkan Gürbüz o anları da şu ifadelerle anlatıyor; "O dakikaya kadar ekibimle sahada elimizden geleni yapıyorduk. Enkaz çalışmalarımız neredeyse tamamlanmıştı ve ben de Kaymakamlık binasına geçmiş Kaymakam ve ilçenin diğer yetkilileri ile vatandaşların başta barınması ve beslenmesi olmak üzere neler yapacağımızı planlıyorduk! İlk sarsıntıdan itibaren gerek sosyal medya hesabım gerekse de cep telefonum üzerinden vatandaşlarımızla hep irtibatta oldum. Ama saat 13.30'da o korkunç sarsıntıyı yaşadık. Hepimiz canımızı zor kurtardık. Ki, o anda bulunduğumuz Kaymakamlık binamız da çok ağır hasar aldı! Dışarı çıktığımda kenti öyle bir toz bulutu kaplamıştı ki... Göz gözü görmüyor ve sanki kıyamet günü yaşanıyordu."
Kendine gelir gelmez keşfe çıkıyor ve tabii şoka giriyor başkan.
"Kabusun içinde gibiydim. 30 dakika önce önünden yürüyerek geçtiğim tüm binalar yerle bir olmuş ve insanlar çığlık çığlığa bağırıyordu sokaklarda. Ne yapacağımı bilemez bir halde sağa sola koşturdum. Başta itfaiye ekibi olmak üzere belediye çalışanlarıma ulaşmaya çalışıyordum ama mümkün olmuyordu!"
Uzatmayayım...
Felaketi ikinci depremde yaşayan Elbistan'a dışarıdan yardım gelmesi epey bir zaman alıyor.
Mehmet Gürbüz; "Sabahki depremde 750 personelle sahadaydım ama ikinci depremde yarısına bile ulaşamadım çünkü maalesef personelimizden bazıları da tıpkı vatandaşlarımız gibi tedbirsiz davranmış ve binalara girmişti. Kimi evindeydi, kimi bir AVM'de, kimi markette veya başka bir yerde. Yıkılmıştı hepsi ve ben çaresizce ne yapabileceğimi bilemez bir haldeydim. Buna rağmen hemen toparladım kendimi ve çok az sayıda insanla olsa da vatandaşlarımızı enkaz altından çıkartmaya çalıştık ama hem hava koşulları hem az sayıda insanla yapabileceklerimiz sınırlı kaldı" diyerek düştüğü çaresizliği aktarıyor.
Biliyorum ki, siz de bu satırları okurken; "Bu nasıl cahillik? Bu nasıl tedbirsizlik Allah'ım? Doğru değildir! Olamaz!" diyorsunuz kendi kendinize...
Gerçekten inanılır gibi değil Elbistan'ın yaşadığı bu trajedi ama maalesef doğru!
Aslında aynı şey Malatya’da da oldu.
Mesela orada da birçok bina ikinci depremde yıkıldı ancak enkaz altında kalanların sayısı çok azdı.
Onlar da kah eşyasını, ilacını almak için, kah "Aman bir şey olmaz" kayıtsızlığından evine girenlerdi.
Yani Malatya halkı tedbirli davranmıştı.
Ki, olması gereken de buydu...
Zira bölgede yaşayanların evlerine girmemesi konusunda sık sık uyarıda bulunuldu.
Ama niyeyse işte...
Bu uyarıları Elbistanlı vatandaşın büyük kısmı pek ciddiye almamıştı.
Dün benzer durum bir daha yaşandı.
Girmemesi gerektiğini bildiği halde evine giren bazı vatandaşlar Hatay merkezli 6.4'lük depremde enkaz altında kaldı.
Gerçekten şaşkınım ve şoktayım!
Ve gerçekten de ne diyeceğimi bilemiyorum!
Deprem fırtınası devam ederken ve bazı artçılar çok çok şiddetli iken, risk alıp bina içine girmek...
Sadece bilime meydan okumak değil, ölüme de koşar adımlarla gitmek demektir!
Yazık! Çok yazık!!!