Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Elbette ki ekonomik olarak ülkenin geldiği nokta, başta hayat pahalılığı olmak üzere yaşadığı sıkıntılar çok büyük sorun.

        Ancak ben ülkenin öncelikli sorununun bu olduğunu düşünmüyorum.

        Çünkü ekonomi bugün kötü olur, yarın düzelir.

        Yarın düzelir sonra yine kötü olur fakat “sığınmacılar ya da düzensiz göçmenler” konusuna dair bugünden önlem alınmaz ise yarın onarılması imkansız tahribatlara neden olur.

        Biliyorum ki çok itiraz gelecek bu yorumuma.

        Daha önceki yazılarımda olduğu gibi, “Irkçılık ve faşistlik”le filan suçlanacağım.

        Hiç mühim değil zira benim bu meseleye yaklaşımımın arkasında ırkçı ya da şöven bir bakış açısı yok!

        Tamamen milli güvenlik açısından bakıyorum.

        Daha önce yine yazmıştım.

        Her ulus devlet kendi ülkesinde ciddi bir demografik yapı değişikliğine yol açacak büyük nüfus hareketlerini milli güvenlik perspektifinden hareketle ele almak zorundadır.

        Öyle ele alınmaz ise bu sorunun ilerleyen zamanlarda bir milli güvenlik sorunu haline dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır.

        Ben torunlarıma böyle sorunlu bir gelecek bırakmak istemiyorum.

        “Ne demek istiyorsun?” dediğinizi duyar gibiyim.

        Anlatayım.

        Mesela Suriyeliler…

        Ki, düzensiz göçmen sorununun en başında onlar geliyor.

        Ne zaman gelmeye başladırlar ülkeye?

        2011!

        O yıl sayı 14 bindi.

        Sonradan iş çığrından çıktı tabii.

        6.7 milyon Suriyeli ülkelerinden kaçmak zorunda kaldı.

        En büyük grup ise Türkiye’ye geldi.

        İddiaya göre sayı çok daha fazla ama devletin resmi rakamları, ülkemizde, “geçici koruma statüsünde” olan Suriyelilerin bugünkü sayısının 3 milyon 762 bin olduğunu açıklıyor.

        Vatandaşlık alanların sayısı ise 200 bin!

        Bu arada şunu hatırlatayım; Bu geçen 11 yılda Suriyelilerin toplam 750 bin bebeği dünyaya geldi.

        Gelecek 11 yılda kaç bin olacaklar siz tahmin edin artık.

        Bu arada elbette ki sadece Suriyeliler değil sorun.

        Bir de Afganlar meselesi var.

        Diğerlerini hiç saymıyorum bile ama resmi rakamlara göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen Afganistan uyrukluların sayısı da 40 bin civarında.

        Araştırmalar bu gidişat ile 50 yıl sonra her 10 kişiden 5’inin Suriyeli olacağına işaret ediyor.

        Kaçı Afgan olur, kaçı Pakistanlı artık orasını Allah bilir!

        Yani değerli okurlarım…

        Ülkenin demografik yapısı alt üst olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor.

        Ve şaka gibi ama her konuştuklarında; “milletimizin bekası, ülkenin geleceği” diyerek mangalda kül bırakmayan siyasiler de bu durumu öylece seyrediyor.

        Dün bu konuda en çok mücadele eden Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı aradım.

        Hocayla birçok konuda hemfikir değilim ama bu konuda haklı olduğu çok nokta var.

        Özellikle vatandaşlık alanlara seçimde oy kullanmalarına dair söyledikleri.

        Önümüzde ki 10 yıl içerisinde yapılacak seçimlerde yeni vatandaşlık alanların oy kullanmamalarını öneriyor ve muhalif parti liderleri Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu, Babacan, Davutoğlu, Uysal’ın oturduğu 6’lı masadan destek istiyor.

        Ancak karşılık bulamıyor.

        Kılıçdaroğlu’ndan özellikle bu hususu konuşmak için randevu istediğini ama alamadığını söylüyor.

        Özdağ’ın bu önerisine neden sahip çıkılmıyor, destek verilmiyor anlamak mümkün değil!

        Sonuçta çok makul bir öneri.

        Başta Suriyeliler olmak üzere son dönemde epeyce bir yabancıya vatandaşlık verilmiş…

        Ki, belli ki verilmeye de devam edilecek.

        Hocanın iddiasına göre resmi rakamlar doğru değil.

        Vatandaşlık verilen kişi sayısı 900 bin!

        Eğer dediği doğruysa zaten vay halimize!

        Geçmiş olsun!

        Ama ben yine de Özdağ’ın yanıltıldığını ve resmi rakamların doğru olduğunu varsayıyorum.

        Yani İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun son yaptığı açıklamaya göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilen kişi sayısının toplam 300 bin olduğunu baz alıyorum!

        Peki, bu az bir rakam mı?

        Toplu olarak ikametgahlarını İzmir’e alsalar İzmir’in kaderini pekala belirleyecek sayıya sahip bu insanların neden benim seçme seçilme hakkıma ortak olunmasına göz yumuluyor?

        O yüzden kimse kusura bakmasın…

        İster ırkçı denilsin, ister faşist!

        Çok açık söylüyorum…

        Başlarda ülkelerinde savaş var diye “geçici korunma statüsü" ile ülkemize gelen ama sonradan pek bir güllük gülistanlık gördükleri Türkiye’ye yerleşmeyi kafasına koyup da vatandaşlık alan bu insanların hiç değilse bir 10 yıl oy kullanmamaları için gereken ne ise yapılmalı diyorum.

        Ve tarihi bir sorumluluk olan bu meselede sadece Özdağ'ın değil, tüm partilerin liderlerinin ortak bir çıkışı, ortak bir tavrı ivedilikle göstermeleri gerektiğine inanıyorum!

        Türkiye toplumuna entegre olmadan, Türkçe bilmeden, Türkiye'nin kaderiyle ilgili oy kullanabilmeleri bir ulus devlette kabul edilemez.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar