Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mutlaka son dönemdeki ekonomik sorunlar onları da yoruyor ve düşündürüyor.

        Ya da özgürlükler ve demokrasi alanında yaşananlar…

        Ancak AK Parti’nin oy kaybındaki temel faktör nedir biliyor musunuz?

        Genel kullanım haliyle “göçmenler” ya da “sığınmacılar” ancak uluslararası hukuki literatüre göre ise Suriyeli kaçaklar…

        (Bu konuda daha evvel yazdığım yazıyı dikkatlerinize yeniden sunuyorum…)

        Doğusundan batısına… Ülkenin hemen her bölgesinde aynı mesele yüzünden kayıp yaşıyor AK Parti.

        Başlarda bunun pek farkında değillerdi.

        O nedenle de, sürekli Suriyelilere her daim kol kanat gerecek, onlara sonuna kadar ev sahipliği yapacak bir anlayış içerisinde olduklarını yansıtmaya çalıştılar.

        Ve bu konuda gelen tüm eleştirileri de en sert ve en keskin söylemlerle bertaraf etme yoluna gittiler.

        Ancak sonunda gördüler ki; Kazın ayağı öyle değil!

        Suriyeliler (ve sonradan eklemlenen Afganlar) mevzusu sadece muhalif seçmenlerin değil…

        Kendi seçmenlerinin de canını çok fena sıkıyor.

        Hatta zaman zaman öfke patlamalarına yol açıyor.

        Şimdi değil belki ama bir süre daha bu soruna aynı perspektiften bakılıp, kayıtsız kalınmaya devam edildikçe de…

        Bu öfke patlamalarının yükselişinin önünün kesilemeyeceğini de fark ettiler ve bu yüzden de lokal de olsa düzeltme girişimlerine başladılar.

        İşte Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan’ın; “Göçmenlere ev kiralamayı ilçemizde yasakladık!” açıklaması bu girişimlerden biridir.

        Daha önce kaleme almıştım zaten ben bu konuyu…

        Ama dün Nagehan Alçı yeniden gündeme taşıyınca ve ifadeleri nedeniyle eleştirdiği Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan’ın verdiği cevapları bir kez daha paylaşınca...

        Bir daha değinmek istedim.

        Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ile bir tutulması ağrına gittiği için Ergün Bey diyor ki Nagehan’a; “Bu çok büyük bir haksızlık ve yanlışlık. Siz de beni tanıyorsunuz, göçmen karşıtı olmam mümkün mü? Ben demokrat bir insanım. Dört çocuk babasıyım, en çok çocuklarım üzülür böyle bir ithamdan!”

        Ama ardı sıra yaptığı açıklamalarda da; “Orada söylemek istediğim şey Bakanlığın kararı doğrultusunda Fatih’in 17 Ocak’ta öğrenciler ve yatırımcılar hariç yabancılara ikamete kapandığıydı. Bu da çok doğru bir karar. Bu kararı sonuna kadar savunuyorum!” diyerek alınan bu kararın devam edeceğinin işaretini veriyor…

        Belli ki Fatih Belediye Başkanı büyük bir çıkmazın içerisinde.

        Bir yandan ilçesindeki seçmende yükselen sığınmacı karşıtlığını dizginlemek adına, bal gibi de Bolu Belediye Başkanı’nın daha önce yapmış olduğu açıklamalardan hiç farklı olmayan malum açıklamayı yapıyor ve bu kararı uygulamaya devam edeceklerinin vurgusunu yapıyor...

        Diğer yandan ise bu kararını “ırkçılık, kafatasçılık” şeklinde okuyan partisine taraf gazeteciye, yazara, seçmene; ”Hayır siz beni yanlış anlıyorsunuz! Bizim bu kararı alıp uygulamadaki niyetimiz demokratik duruşla çelişen sebepten değil!" mesajı vererek onlarla arayı bozmamaya çalışıyor.

        Yani değerli okurlarım…

        Deyim yerindeyse eğer…

        Sığınmacılar sorunu dolayısıyla yaşadığı handikapı aşamadığı için; "Ne şiş yansın ne de kebap!” diyor.

        Diyor da…

        Kusura bakmasın ama beyhude tüm bu gayretler çünkü şiş çoktan yandı bile…

        Hatta kızgın bir demir parçasına dönmüş durumda.

        Ben onun yerinde olsam; "Şiş nasılsa kayıp" der ve kebapları yani AK Parti’ye hala gönül bağı olan elde kalmış bir avuç elit, seküler, entelektüel seçmeni tutmak için çabalarım...

        Niyetinin ya da amacının o bir avuç insanın günlerce; "Pis ırkçı, kafatasçı, faşist!" diyerek hakkında soruşturma açılması çağrısıyla linçledikleri Bolu Belediye Başkanı ile aynı olmadığımı ispat için de ivedilikle alınmış o karardan geri adım atarım!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Kürt seçmen niye ısrarla HDP diyor?

        Kürt seçmen niye ısrarla HDP diyor?
        0:00 / 0:00

        Bu büyük bir soru ve bana göre hem iktidar hem de HDP dışında kalan muhalefet bu sorunun yanıtını tam olarak bulamadığı sürece HDP, rakibi olan tüm siyasal partilerin tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallanmaya devam edecek!

        Hiçbir hizmet veremeyeceği ve dahası HDP'yle olan hizmetinden, olan imkanlarından da mahrum kalacağını bile bile Kürt seçmen neden ısrarla HDP demeye devam ediyor?

        Bazıları bu sorunun cevabını; "Ee çünkü onların da derdi tıpkı PKK gibi bölünmek, Türkiye'yi parçalayıp ayrı bir devlet kurmak" şeklinde yanıtlayabilir.

        Ki, belli bir kesim meseleyi böyle okuyor.

        Ancak asla doğru değil bu bakış açısı!

        Evet... PKK'nın terör üzerinden varmak istediği sonuç bu olabilir ama HDP'ye oy veren, sıkı sıkıya bağlı Kürt seçmenin bırakın böyle bir niyeti olmasını filan...

        Arzusu bile yok!

        Aksine tepkisi, reddi var.

        İddia ediyorum; Bugün sadece o seçmenin dahil olacağı bir referandumyapılsa...

        Ve sorulsa; "Bu topraklarda ayrı, bağımsız ve adı Kürdistan olacak bir devlet kurulmasını istiyor musunuz?" diye...

        Sonuç yüzde 99 ile HAYIR çıkar.

        Niye peki?

        Çünkü gerçekten Kürt seçmende böyle bir hedef yok!

        Ve hatta HDP'de siyaset yapan birçok isimde de...

        Velhasıl HDP onlar için ne çözümün merkezi ne de emellerine ulaşmalarına aracı olacak bir siyaset enstrümanı...

        O halde neden bu insanlar HDP'ye oy vermeye ısrarla devam ediyor?

        Yanıtı gayet basit!

        Çünkü Kürtlerin de bu ülkede yaşadığını; "Biz de varız! Ve biz azımsanmayacak sayıdayız" mesajını sadece içerde değil...

        Dış dünyada da hissettirmeye devam edecek siyasal bir kurumu ayakta tutmak istiyor.

        Diğer Yazılar