Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Tarih tekerrürden ibaret gerçekten.

Son günlerde yaşadıklarım bana adeta “Deja Vu” dedirtiyor.

Bugün çoğu benden daha çok FETÖSAVAR olanlar “Hocaefendi… Hocaefendi” diye ortalarda yaltaklanırken ben bir başıma yazarı olduğum Sabah gazetesinde savaşıyordum alçak FETÖ’cülere karşı…

O yüzden de sürekli hakkımda itibar suikastı yapıp beni susturmaya çalışıyorlardı.

Twitter’dan yazıyorlardı; “Senin de yakında kasetin çıkacak Sevilayyy” diye…

Ben susmayıp devam edince bu defa da sahip olduğum mala mülke sarmaya başlamışlardı.

Tamamını krediyle aldığım Bahçeşehir’de çok güzel bir villam vardı o tarihlerde. (İçişleri Bakanı Süleyman Soylu komşumdu hatta…)

Bir de altımda yine krediyle aldığım güzel bir jeep…

O alçakların da; “Post Medya” adlı bir kara propaganda merkezleri vardı.

O siteden resmini basıyorlardı evimin, arabamın ve bas bas bağırıyorlardı; “İşte Sevilay’ın villası işte arabası! Nereden geliyor bu değirmenin suyu?”

Sürekli dava açmaktan, suç duyurusu yapmaktan gına gelmişti artık.

Sonra 17/25 Aralık patladı.

Rıza Zarrab adlı şahsın aralarında gazetecilerin de olduğu söylenen bazılarına verdiği rüşvetler filan konuşulmaya başladı.

Bu defa da; “Zarrab’ın rüşvet verdiği gazeteciler arasında Sevilay da var!” diye yazıp çizmeler başladı.

(O dönem Zarrab’ı tek yazabilen de bendim!)

Onlar iftira attıkça ben de işi gücü bırakıp o iftiralarını yalanlamakla meşgul oluyordum.

Tam da istedikleri şeydi aslında bu çünkü öyle olunca tabii gerçek gündemi kaçırıyordum.

Bir gün çok değer verdiğim bir ağabeyim dedi ki; “Bak tuzaklarına düşüyorsun! Yazman gereken onca şey varken sen niye kalemini, köşeni bu müptezellerin yalanını yalanlamakla uğraşıp duruyorsun! Ver mahkemeye avukatların uğraşsın. Sen önüne bak, işine bak!” deyince aymıştım mevzuya bir daha da böyle bir tuzağa düşmemek adına and içmiş ve o iftiralarını köşeme konu etmemiştim.

Deja vu dediğim durum bu!

Bugünlerde de yine işi gücü bıraktım ve o FETÖ’cü tetikçilerin yaptıklarına benzer pisliklere karşı uğraş veriyorum.

Geçmişleri oldukça kirli ve gazetecilikle uzaktan yakından alakası olmayan Mübeccel ve kardeşinin bizim mahallede güç sahibi olmak için ele geçirdikleri siteden uzun zamandan beri şahsımı karalama adına bir gayret vardı zaten ama ben pek aldırış etmiyordum.

Etmiyordum çünkü husumetlerinin nedeni tamamen şahsiydi.

(Bu Mübeccel ve kardeşinin kim olduklarını, şahsımla ilgili özel nefretlerinin ve kime nasıl özel hayattan şantaj yaptıklarını filan ayrıca anlatacağım sizlere merak etmeyin.)

Ancak Sedat Peker’in videolar serisinde adı gündeme gelen Sezgin Baran Korkmaz’ın bir tweet'imi alıntılayıp yaptığı yorum üzerine sanki Korkmaz’la başkaları değil de ben, gazetecilik dışı alengirli bir alışveriş yapmışım gibi algı çalışması yapınca bir cevap vereyim dedim…

“Evet… Ne olmuş tanıyorum Sezgin Baran’ı… Çok da severim çünkü bana karşı son derece saygılı ve kibar bir insandı. Bugün hakkında olumsuz birtakım haberlerin olması demek benim onu tanıdığımı inkar etmemi mi gerektirir? Nihayetinde bir gazetecinin kimi tanıdığı değildir önemli olan nasıl, ne şekil bir ilişki kurduğudur?” diyerek yapmaya çalıştıkları algının itibar suikastından başka bir şeye hizmet etmeyeceğini gösterdim.

Benden böyle bir meydan okuma beklemeyen müptezel kardeşler açığa düşünce bu defa da iftiralarının dozunu artırıp; “Sevilay Yılman’ın mal varlığında acayip artış!” başlığı ile tamamı iftira ve yalan dolu bir haberi sürüme koydular.

Efendim Sezgin Baran Korkmaz ile sanıldığından daha derin bir ilişkim varmış ve son yıllarda da mal varlığımda artış olmuşmuş. Ve bir de ünlü bir patronla FETÖ Borsası sayesinde gayrimenkul ilişkileri kurmuşum!

Avukatlarım derhal gerekeni yaptı.

Onlarla mahkemede hesaplaşacağız ayrı konu.

Ancak benim bozulduğum şey bu şantajcı, kirli Mübeccel ve kardeşinin şahsımı itibarsızlaştırmak adına yaptıkları alçaklığın peşine aklı başında sandığım haber sitelerinin ve bazı gazetecilerin de takılması.

Kim Mübeccel’in kara propagandasına alet olduysa onlarla da hesaplaşacağız mahkemede ayrı konu ama…

Yeri geldi şu mal varlığı konusuna da değineyim…

Neredeyse 30 yıla yakındır profesyonel hayatın içerisindeyim.

Ailemden gelen, ailemin payından düşenler yani miras yoluyla geçenler ayrı ama onun dışında 1996 ile 2002 yılları arasında aile şirketimde bilfiil ticaretle uğraştım.

Gazetecilik yaptığım dönemlerde de bir yandan televizyon dünyasında olup kazancımı hep yükselttim.

Benim sahip olduklarımı başta ailem, çalıştığım kurumdaki patronajlar, yakın arkadaşlarım -ki bunların arasında bir sürü de gazeteci vardır -nasıl emek dökerek kazandığımı iyi bilir.

1996 yılında evlendim, yıllarca babamın bana verdiği evde oturdum.

Kira vermedim ama o kirayı öder gibi kredi çekip mülk sahibi oldum.

Sonra o mülkü satıp kredi çekip başka mülk, onu satıp kredi çekip başka mülk yaptım.

Velhasıl kazandım ve o kazandıklarımı da güzel ve doğru şekilde kullandım.

Adıma neyim var neyim yok ve nasıl ödemişim filan tamamı devletin kayıtlarında mevcuttur.

Teknem yok, villam yok, yalım yok, yazlığım yok yani ultra zengin bir gazeteci değilim ama hamdolsun kimseye muhtaç olmadan ayaklarının üzerinde dimdik durabilecek bir ekonomiye sahibim.

Çok basit bir şey söyleyeceğim…

Ben eğer gazeteciliğimi bazıları gibi tetikçiliğe, şantajcılığa, sahtekarlığa, PİAR’cılığa, şakşakçılığa tevil etseydim şimdi bir maaş ile ay sonuna kadar nasıl geçinirim diye bütçe yapmak durumunda olmazdım.

Hakkımda çirkin iddiaları ortaya atanlardan elbette hesabını mahkemelerde soracağım ama ondan da önce oğlunun boğazından bir lokma haram geçirmemek için dikkat eden bir anneye bu iftirayı atanları, bu iftiraları sorgu sual etmeden inanıp yayan herkesi ve dahası gerçeği bilmesine rağmen kıskançlık histerisi ile adımı lekeleme yarışına girişen bazı meslektaşlarımı Allah’a ve onun adaletine emanet ettiğimi de huzurlarınızda not olarak düşüyorum.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar