Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Olayı ilk sosyal medyada takip ettiğim bir hesabın paylaşması üzerine gördüm.

        İnanmadım tabii…

        Çünkü inanılacak sözler değildi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e ait olduğu söylenen o sözler…

        Ama sonra başka bir yerde Soyer’in bu akıllara ziyan ifadeleri kullandığı video konferans videosuna denk geldim.

        Şaka gibi ama gerçekten de turizmcilerle birlikte gerçekleştirdiği konferansta sarf etmiş o sözleri…

        Mevzu sosyal medyada gündem olunca ve çığ gibi tepkiler yükselip bir de AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik konu hakkında sert açıklamalar yapınca…

        “Konuşmamın bir bölümünü alarak sözlerimi çarpıtanların amacı belli… Montaj siyasetine prim vermeyeceğiz! Oyuna gelmeyeceğiz! Bu ülkenin başkenti Ankara, para birimi Türk Lirası, bağımsızlığının sembolü ise ay-yıldızlı al bayraktır!” diyerek düştüğü gafletten kurtulmak için çalıştı Tunç Soyer ama tabii nafile…

        Çünkü Basra Harap olmuştu bir kere…

        Bu arada sözüm ona düzeltme açıklamasında; “Montaj yapmışlar” deyince bir daha açtım izledim videoyu…

        Ve Tunç Soyer’in montajlı dediği yeri bulmaya çalıştım.

        REKLAM

        Bulamadım ama çünkü montaj falan yok!

        Bal gibi de demiş; “İzmir’in ayrı bir bayrağı, parası olmalı” diye…

        Üşenmedim yazıdan önce oturup bir daha izledim ve harfi harfine de not aldım söz konusu konuşmayı…

        Aynen şöyle diyor;

        "Bir akademisyen İzmir bayrağı ile ilgili bir çalışma yaptı. Ve çalışma çok ilginç bir şeyi ortaya çıkardı ki 1800’lerde hatta biraz daha öncesinde İzmir’in bir bayrağı olmuş… Yeşil beyaz çizgili bir bayrak. O dönem kentlerin bayrağı varmış ama çok az sayıda bayrak. İzmir de dünyadaki bayraklı kentlerden biriymiş. Biz tabii bunu heyecanla dinledik. Sonra hoca bunu akademik bir makale haline getirdi ama basmadık. Basacağız ama yakında galiba… Bunu şunun için anlattım… Benim aklımda bir İzmir parası çıkartma fikri vardı… Hatta buna izcoin diye isim de koymuştum. Sonra bu bayrak da çıkınca arkadaşlar beni uyardılar… Senin bir eyalet kurma çaban olduğu anlaşılır. Sonuçta İzmir’i bu memleketten kopartacak bir çalışma fikri olarak algılanır… Duralım bunun ismini falan değiştirelim dediler…”

        Allah'tan kendisinden daha zeki arkadaşları varmış da projeyi hayata geçirmeden durdurmuşlar…

        Durdurmasaydılar acaba ne olurdu bilmiyoruz tabii ama…

        Tunç Soyer’e naçizane tavsiyem kullandığı bu abidik gubidik sözler dolayısıyla kendisine tepki gösterenlere boş yere çemkirmesin lütfen!

        Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun...

        Böyle siyasi gaf yaparsan rakiplerin de top gibi oynar ve tank gibi geçer senin üzerinden!

        Tam bir boşboğazlık olmuş.

        Tıpkı geçenlerde Ayasofya tartışılırken, “Sultanahmet’i de müze yapalım” diyen CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu’nun yaptığı gibi…

        Bilmiyorum Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP’liler ne düşünüyor üst üste gelen bu boşboğazlıklar karşısında ama…

        Valla zannımca CHP’nin düşmana falan ihtiyacı yok!

        Zira düşman bile Kaboğlu, Soyer gibi tiplerin verdiği zararı veremez CHP’ye…

        Dün bir ağabeyimle bu konuyu konuşurken şöyle bir tespit yaptı:

        “Bu boşboğazlıkların nedeni entelektüel fantezilerdir! CHP resmen anti siyasete hizmet eden bu 'saf entel' tutumlar nedeniyle zarar görüyor… Partinin bu entel tayfası yaptıkları gaflar, boşboğazlıklar ile rakiplerinin ellerine altın tepside habire koz ısmarlıyorlar! İşin acı tarafı ise bu yaptıkları ile partilerine nasıl zarar verdiklerinin farkında da olamıyorlar!”

        Çok hoşuma gitti gerçekten bu tespit.

        Yüzde 100 katılıyorum.

        Akıllı bir siyasetçi onlarca turizmcinin olduğu açık bir toplantıda düşünde olduğu bir proje için nasıl olur da hem; “Eyalet kurma fikri olduğu anlaşılır” der hem de bu projeyi olduğu gibi anlatır!

        Elbette siyasette zaman zaman gaflar olur.

        Sehven hataya düşülür...

        Salakça şeyler yaşanır…

        Ama bu kadar salaklık biraz fazla oldu yani...

        Bir hayli fazla!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Madem öyle gösterin faturalarınızı!

        Madem öyle gösterin faturalarınızı!
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanlığı tarafından organize edilen “İstanbul Yeditepe Konserleri” organizasyonunu eleştirenlerden biriydim...

        Sonradan öğrendim…

        Meğer bu organizasyonu düzenleyen şirket Poll Production adlı şirketmiş.

        Sahibi Polat Yağcı’yı tanırım.

        İş davetlerinde birkaç kez karşılaşmışlığımız vardır...

        Bir de ortak yakın arkadaşlarımız...

        Niye bilmiyorum... Telefon numaram da kendisinde olmasına rağmen beni değil işte o ortak yakın arkadaşlarımdan birini aramış Polat Yağcı ve yazdıklarım için onlara serzenişte bulunmuş...

        Demiş ki; ”Rakamlar doğru değil, abartılı... Sevilay yazmadan evvel sorsaydı eğer konserlerin maliyetini söylerdim...”

        Bir kere baştan şunu söyleyeyim…

        Evet… Sosyal medyada bu konserler için harcanan paranın 30 milyon yani eski parayla 30 trilyon olduğu yazıldı filan ama ben yazımda herhangi bir rakam telaffuz etmedim.

        Benim dediğim şudur; “Çok zor bir süreçten geçtik, geçiyoruz da hâlâ… Bu zor süreçte Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenlenen “BizBize Yeteriz” bağış kampanyasının amacının yardıma gerçekten ihtiyaç duyan vatandaşımıza destek sanıyorduk.

        Peki hal böyleyken...

        Bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından canlı yayında verilen İBAN’a yapılan bağışların amacı ekonomik olarak güçlük çeken vatandaşı nispeten rahatlatmakken...

        REKLAM

        Nereden çıktı şimdi bu Ajda Pekkan, Demet Akalın, Coşkun Sabah ve diğer ses sanatçılarını memnun etme ihtiyacı?”

        Neyse…

        Hâlâ aynı noktadayım onun altını çizeyim kalın kalın...

        Elbette ki bu süreçte müzik sektörünün emektarları da çok zor günler geçirdiler ekonomik olarak ama herhalde Ajda Pekkan, Demet Akalın, Sibel Can ya da Coşkun Sabah bu emektarlarla aynı güçlüğü yaşamamışlardır...

        Eğer bu konserlerle tek amaç memleket karantinada olduğu için ses sanatçılarının arkasında sazıyla eşlik eden müzisyenlere destek olmaktıysa o zaman 15 trilyonluk gayrimenkulu olduğunu açık açık beyan eden Coşkun Sabah’a ödeme yapmak niye?

        Ya da altındaki arabası arkasında saz çalan bir müzisyenin bir yılda kazandığına denk gelen Ajda Pekkan’a...

        Yok eğer gaye Covid-19 nedeniyle evde bunalan vatandaşı memleketin birbirinden ünlü ses sanatçılarıyla buluşturmak ise o zaman bu organizasyonlara ne gerek vardı!

        Hemen hepsinin arşivlerde yüzlerce konseri var zaten.

        İsteyen vatandaş internet üzerinden tek bir tuşla dilediği konseri dilediği kadar izlerdi!

        Cumhurbaşkanlığı onların linkini verseydi daha mantıklı olurdu.

        Bence zamanlama açısından yanlış oldu bu sanal konserler...

        Ha ayrıca böyle düşünen sadece ben de değilim.

        Milyonlarca insan var benimle aynı görüşe sahip...

        O nedenle bu tepkileri biraz daha makul ve anlayışlı karşılamak lazım diye düşünüyorum...

        Bu arada organizasyonu yapan şirketin sahibi Polat Yağcı’dan bir ricam var…

        Madem konserlerin ortada dolaşan maliyeti afakiymiş…

        Ve bundan da çok rahatsız oluyormuş kendisi.

        O zaman döksün tüm faturaları kamuoyunun önüne!

        Hangi ses sanatçısına, hangi orkestraya ne kadar ödendi Cumhurbaşkanlığı tarafından ve şirketi ne kadar gelir elde etti?

        Tek tek göstersin kamuoyuna...

        Bakalım ihtiyaç sahibi gibi muameleye tutulan hepsi birbirinden ünlü ses sanatçılarımız ne kazanmışlar bu organizasyondan ve verilen paralar ihtiyaçlarını gidermeye yeterli olmuş mu görelim hep beraber!

        Diğer Yazılar