Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün misafirlerim vardı gazetedeki ofisimde…

        Zaten biliyordum meselenin özünü... Vakıftım ve bundan dolayı da zaman zaman kaleme alıyordum ancak yine de İstanbul KHK Mağdurları Platformu adına ziyaretime gelmek isteyen beş kişilik ekibin görüşme teklifini kabul ettim.

        İyi ki de etmişim…

        Zira kamu adına görev yapan biz gazeteciler ne kadar bilsek de bir sorunun ne olduğunu…

        Gerek hafızanın tazelenmesi, gerekse de duyarlılığın yenilenmesi adına sorunun sahipleri ile yüz yüze görüşmek iyi oluyor.

        Tabii bu arada şöyle bir şey oldu...

        Şimdiye kadar meseleyi mağdurlardan gelen mektuplarla takip ediyordum.

        Elimden geldiğince de ses vermeye çalışıyordum mağdurların sesine...

        Ancak dün bambaşka bir şey oldu değerli okurlarım...

        İkisi öğretmen, ikisi akademisyen biri de yargı mensubu olan KHK’lı mağdurlar anlattı ve ben sadece dinledim... Tıpkı mektup okur gibi ama samimiyetle söyleyeyim... Hikayeleri o kadar çok içimi acıttı ki... Lal oldum ve öylece kalakaldım karşılarında...

        Evet. Yazıyorum zaman zaman. Sahip olduğum pozisyonun farkında olarak duyarlılık gösterip onların yaşadıklarını kamuoyuna aktarılması için çabalıyorum ama… Dün bir de onlardan sadece beşinin hikayesini canlı canlı dinleyince…

        O kadar kahroldum ki…

        Bugüne kadar yeterince eğilmediğim... Bu insanların dertlerine yeterince kulak vermediğim… Bu dertlere gerektiği kadar sahip çıkmadığım için…

        Utandım. Yerin dibine girdim!

        Hele 2.5 yaşındaki kızı Bahar’ı bırakacak kimsesi olmadığı için yanında getirmek zorunda olan ve hâlâ ne için KHK ile ihraç edildiğini bile bilmeyen öğretmenlikten ihraç Yurdagül Hoca’nın söyledikleri…

        Annesinin boğazı düğüm düğüm; “Ömrümce değil FETÖ ile cemaatlerle, dinle, dindarlıkla alakası olmamış bir insanım. Geldiğim yer bellidir. Sol görüşlü, sosyal demokrat bir insanım ben! Yaşam tarzım bellidir. Çalıştığım okuldaki mesai arkadaşlarım da, yöneticilerim de nasıl bir insan olduğumu çok iyi bilirler. Ama buna rağmen 15 Temmuz sonrası bir gecede KHK ile öğretmenlikten ihraç edildim. İşin acı tarafı medyada kimse bize kapısını açmıyor Sevilay Hanım! 3 yıldan beri mücadele veriyoruz. İşimize geri dönmek için. Ama kimse bizi dinlemiyor! Korkuyor insanlar bizimle oturup konuşmaya! Resmen cüzzamlı muamelesi görüyoruz! İşsiz güçsüz ve ömür boyu çalışamayacak hale getirilmek bir yana… Beni esas bu muameleye maruz bırakılmak öldürüyor!” derken maviş gözlü o küçük kızının da gözlerimin içine o derinnnn bakışı…

        “Lanet olsun bize” dedim!

        Gerçekten lanet olsun!

        Karşılarında olabildiğince profesyonel bir duruş sergilemeye çalıştım. Onlar konuşurken defterime notlar alıyordum ama dinlerken burnumun direği öyle sızladı ki...

        Ağlamamak için kendimi zor tuttum inanın ve onlar konuşurken ben sürekli kendi kendime; “Allah’ım… Biz nasıl insanlığımızı bu kadar kaybettik ve ne ara bu kadar umursamaz ve vicdansız olduk?” dedim hep!

        Düşünsenize Bahar’ın yetişme koşullarını…

        Annesi ona 7 aylık hamileyken hiç alakası olmayan bir gudubet yapının kalkıştığı alçak darbe girişiminden sonra ihraç edilmiş.

        Ve Bahar dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren annesine yapılan haksızlıkları anbean görerek…

        Ve sadece annesinin değil… Annesinin dahil olduğu KHK’lılar grubundaki arkadaşlarının da hikayelerini dinleyerek, saniye saniye izleyerek büyüyor...

        Peki Bahar ve onun gibi anasına babasına veya ağabeyine ablasına yapılan haksızlıklara şahitlik ederek büyüyen bu çocuklar...

        Sevdikleri insanlara bu zulmü yaşayarak gören bilen bu çocuklar... Nefret ve öfkeyle yetişen bu evlatlar...

        Yarın nasıl bir ruh haline sahip olacaklar düşünebiliyor musunuz?

        Düşünemiyor musunuz!

        O zaman lütfen birkaç dakikalığına Bahar’ın yerine geçin ve sağ elinizi sol göğsünüzün üzerine koyun ve empati yapın!

        Kim Bahar’ın ya da onun annesinin yerinde olmak ister ki!

        Hiçbirimiz.

        Hiç kimse!

        Peki o halde neden duruyoruz hâlâ?

        Niye daha fazla ses vermiyoruz KHK’lı mağdur insanlar için.

        Hadi bu işe sebep olanlar eli mahkum suskun!

        Bahar ve onun annesi gibi olanları bu duruma düşürenler kör ve sağır!

        Peki biz?

        Biz gazeteciler ve televizyoncular yani medya mahallesinin sakinleri!

        Biz niye susuyoruz?

        Neden kayıtsızız hâlâ bu insanların feryatlarına!

        Allah rızası için açalım artık ekranlarımızı...

        Duyuralım artık köşelerimizden, manşetlerimizden yüzbinlerce insanı ilgilendiren bu mağduriyetleri!

        Hiçbir şeyin hatırına değilse bile…

        Minik Bahar ve onun gibi anası babası mağdur olmuş… İşsiz güçsüz kalmış… İtibarı yok edilmiş çocukların bu devlete, bu memlekete nefretle, öfke biriktirerek büyümesine engel olmak için…

        İnsanlık için…

        Hep beraber muhataplara; “Yeter artık çözün şu insanların mağduriyetleri” diyerek tek bir yürek olup çağrıda bulunalım!

        Hakikaten yeter!

        RAKAMLARLA KHK'LILARIN DURUMU

        Kamu sektörüne dair rakamlar

        OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvuruların reddedilme gerekçeleri!

        Özel sektöre dair rakamlar

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar