Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aziz Yıldırım… Fenerbahçe’nin efsanevi başkanı…

        Benim için spor adamı olmasından öte hakiki bir dost, ağabeylerim kadar sevdiğim bir insandır.

        Futbolla alakam sadece oğlumun Fenerbahçe fanatikliği ile bağlantılı olduğundan hiç tanımazdım kendisini.

        Tanışıklığımız 3 Temmuz sonrası, cezaevinden çıktıktan sonra oldu.

        Mehmet Ali Aydınlar ile ilgili yaşadığı bir polemik üzerine Aziz Başkan’ı bir hayli sert eleştiren bir yazı kaleme almıştım.

        İşte o yazıyla ilgili serzenişlerini bildirmek için aramıştı beni ve tanışıklığımız da o gün başladı.

        Epeyce bir zaman görüşmedik ama sonradan çok iyi ahbap olduk.

        Bu ahbaplığımızın temelini attırtan da eşi Gonca Hanım olmuştur.

        Bir davette karşılaşmıştık Aziz Başkan ve eşiyle. O hâlâ yazdığım yazıyla ilgili söylenip duruyordu. Eşi baktı ki benim kurtuluşum yok kocasının huylanmasından araya girdi ve “Yahu barışın artık! Kapatın o eski konuları. Güzel şeyler konuşalım” deyip barış çubuklarını yaktırmıştı Başkan’a.

        Yani tabir-i caizse “İyi arkadaşlıklar kavgayla başlar” sözüne uygun bir dostluktur Aziz Başkan’la dostluğumuz.

        Ara ara otururuz dost meclisinde. Ve futbol hariç her şeyi de konuşuruz.

        En çok konuştuğumuz şey ise ailesidir.

        Doyamaz eşine, kızına olan sevgisini anlatmaya.

        Çoğu kimse Aziz Başkan’ın akıllı telefon kullanmadığını sanır. Doğru. Aslında kullandığı eski tip bir telefonu var ama bir de kızlarının eğitimi nedeniyle bir süredir Londra’da olan eşi Gonca Hanım ile görüntülü görüşmek için kullandığı bir yedek akıllı telefonu var.

        Ama hiç kimse bilmiyor o telefonun numarasını. En yakın arkadaşları ve hatta en yakın yardımcıları bile…

        Ben istedim. Hani arada sırada, yazılarımı göndereyim Whatsapp’tan filan diye.

        “Olmaz Sevilay! Bu karımın hattı! Ondan başkasıyla irtibat kurmamaya ant içtim bu telefon üzerinden!” deyip bana da vermedi numarayı.

        Yani öyle özel bir aşk besliyor karısına Aziz Başkan.

        Karısı da ona tabii.

        O nedenle dün sabah güne uyandığımda şoka girdim Aziz Yıldırım ve eşi Gonca Hanım’la ilgili “Boşanıyorlar” haberleri üzerine.

        Kendi kendime; “Daha iki gün önce görüştüğümüzde her şey aynıyken, ne oldu? Nereden çıktı şimdi bu haberler?” deyip aradım hemen.

        Ateş püskürüyordu.

        Ama öyle böyle değil!

        Daha önce de, özellikle o kavga etmemize neden olan yazım dolayısıyla aradığında da sinirli haline denk gelmiştim Aziz Başkan’ın ama samimiyetle söylüyorum bu defa ki hali bir başkaydı.

        “Görüyorsun değil mi başıma gelenleri Sevilay! Bulamadılar benimle uğraşacak, canımı sıkacak bir şey. En hassas yanımla, en özelimle, en sevdiğim insanla vurmaya çalıştılar! Utanmaz bunlar, ahlaksız, terbiyesiz!” ifadeleri dökülürken ağzından gerçekten çok öfkelendiği belli oluyordu.

        Çok haklıydı. Yerden göğe kadar ama ben yine de sakinleşsin diye; “Başkan boş ver. Takılma. Bu yalan dolan yüzünden sinirlerini bozma! Değmez” falan dedim ama başarılı olamadım.

        Daha da sinirlendi… “De me yahu öyle! De me! Çok canım yandı Sevilay! Çamur at izi kalsın. Bak şimdi ben açıklama da yapsam. Eşimle aramda en ufacık bir sorun dahi olmadığını anlatmaya çalışsam da geçmiş olsun! Millet konuşuyor şimdi bu yalanı ve konuşulmaya da devam edecek! Ayıp kardeşim ayıp! Bu gazetecilik filan değil düpedüz yalancılık, iftiracılık, ahlaksızlık, terbiyesizlik! Ailem bu ya benim. Özelim. Aslı astarı olmayan böyle bir yalanı nasıl yaparlar! Nasıl benden teyit almadan, eşime sormadan böyle bir yalanı kamuoyuyla paylaşırlar!” diyerek feryat etmeye devam etti.

        Kapatırken de bu işi yargıya taşıyacağını ve kesinlikle yargı önünde hesabını soracağını söyledi Aziz Yıldırım.

        Sorsun elbette… Sonuna kadar arkasındayım ancak bir gazeteci olarak da Aziz Yıldırım’ın “Bu mudur şimdi gazetecilik!” sözlerinin beynime mıh gibi çakıldığını ve özellikle magazin basınımızda yoğun olarak karşılaşılan asparagas habercilikten dolayı gazeteci olarak bir kez daha utanç duyduğumu belirtmek istiyorum.

        Yeter artık lütfen! Aziz Başkan’ın dediği gibi: “Bu gazetecilik falan değil, düpedüz yalancılık, iftiracılık, ahlaksızlık!”

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar