Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İlk birkaç gün farkına varamadı çoğu kimse ama geçtiğimiz cuma günü kaleme aldığım yazıda tamamen gazetecilik hissiyatımdan hareketle Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan Konsolosluk binasına girdikten sonra bir daha görülmemesinin epeyce canımızı sıkacağını yazmıştım…

        Bunu demek istemezdim ama maalesef haklı çıktım ben.

        Ne yazık ki, gerek Reuters’ın polis yetkililerine dayandırarak Washington Post yazarı olan Kaşıkçı’nın konsolosluk binasında iken öldürüldüğüne dair yaptığı haberler, gerekse konsolosluk tarafından yapılan açıklamalar durumun epeyce vahim bir noktada olduğunu işaret ediyor bizlere.

        Yüzde 100 demek elbette mümkün değil değerli okurlarım ama gerek MİT, gerekse polis kaynakları ile yaptığım görüşmeler ve elde ettiğim verilerden izlenimlere göre bence de Kaşıkçı o binada yok edildi bir şekilde.

        Bir kere şunu çok açık ve emin bir şekilde yazayım… Suudi Arabistan Konsolosluğu bu konu hakkında kesinlikle doğruları söylemiyor.

        Dilerseniz neden böyle bir kanıya vardığımı tam anlamanız için Kaşıkçı’nın o binaya girmeden önceki hikayesini ve polis kaynaklarımdan edindiğim tüm bildiklerimi sizlerle paylaşayım tek tek.

        BİNAYA GİRİŞİ VAR, ÇIKIŞI KESİNLİKLE YOK!

        Evlilik hazırlığında olan Cemal Kaşıkçı, kendisinin Suudi Arabistan’da dul olduğunu, evli olmadığını kanıtlayan bir evrak için 28 Eylül’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğuna başvuruyor.

        Ve konsolosluk yetkilileri istediği evrakın tetkikinin gerektiği ve bu evrakı hemen vermelerinin mümkün olmadığını söyleyip Kaşıkçı’ya 2 Ekim’e randevu veriyor.

        O da bunun üzerine nişanlısı Hatice Cengiz ile birlikte geçtiğimiz salı günü saat tam 13.00'te randevusuna geliyor. Ve kendisini bekleyecek olan nişanlısına telefonlarını teslim ettikten sonra da saat 16.00’ya kadar dışarı çıkmaması durumunda yakın dostu olan AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’a ve Türk Arap Gazeteciler Derneği’ne haber vermesini tembih ediyor.

        Ve saatler 16.00’yı geçince, Kaşıkçı girdiği konsolosluk binasından geri çıkmayınca da Hatice Hanım, nişanlısının talimatını yerine getiriyor ve durumu söz konusu isimlere bildiriyor.

        Ve bunun üzerine meseleden İçişleri Bakanlığı ve MİT haberdar ediliyor.

        Ve hem İstanbul polisi, hem de MİT İstanbul Bölge Müdürlüğü Kaşıkçı’nın akıbetini araştırmak için en hızlı şekilde göreve başlıyor.

        Ve derhal konsolosluk binasını, giriş kapısını gözetleyen mobese ve diğer tüm çevre kameralardaki görüntüler izleniyor.

        Ve defalarca yapılan izlemeler neticesinde polis ve MİT Suudi Gazeteci Kaşıkçı’nın binadan giriş görüntüsünün olduğunu ancak çıkış görüntüsünün olmadığını tespit ediyor ve bu bilgi başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere konunun muhatabı olan tüm üst düzey yetkililere bildiriliyor.

        Konuyla ilgili bir süre sessiz kalan Suudi Arabistan Konsolosluğu ise Türk yetkililerinin Kaşıkçı’nın akıbeti ile ilgili endişeleri dile getirmesi üzerine Suudi Haber Ajansı üzerinden; “Diplomatlarımız, Cemal Kaşıkçı’nın konsolosluk binasını terk ettikten sonra kayboluşunun koşullarını araştırmak için yerel Türk yetkililerle birlikte çalışıyor” açıklamasını yapıyor.

        Ve tabii dananın kuyruğu da o açıklamadan sonra kopuyor.

        O SAATLERDE KAMERALAR NEDEN BOZUK?

        Konsolosluk binasına giriş kanıtı olan ancak çıkış kanıtı olmayan gazeteci ile konsolosluğun böyle bir açıklama yapması polis ve MİT görevlilerinde Kaşıkçı’nın öldürülmüş olabileceği yönünde şüphelerin oluşmasına neden oluyor.

        Peki yüzde 100 olmasa da Kaşıkçı’nın öldürülmüş olabileceği ile ilgili şüpheler neler?

        Birincisi, ki en önemli nedenlerden biri, konsolosluğun doğru beyanda bulunmaması. İncelenen tüm kameralarda Kaşıkçı’nın binaya girişinin olduğu ancak çıkışı olmadı kesin ve net bir biçimde belli. Konsolosluk eğer şahsın binadan çıktığını iddia ediyorsa bunu da bina içindeki kamera görüntüleriyle ispat etmek zorunda.

        Ancak edemiyor ve Reuters muhabiri bunu sorduğunda da İstanbul Başkonsolosu Muhammed Uteybi; “Kameralarımız o saatler arasında çalışmadığı için kayıt yapmamış” şeklinde açıklıyor.

        İkincisi, olayı araştıran polis ve MİT görevlilerinin ulaştığı ilginç bir ayrıntı. Bilgiye göre Kaşıkçı’nın konsolosluktaki ikinci randevuya gitmeden bir gün önce Suudi Arabistan’dan iki ayrı uçakla 15 kişilik bir ekip geliyor ve bu ekip İstanbul’a iner inmez İstanbul'daki konsolosluk binasına geçiyor.

        Ne zamana kadar peki?

        Ertesi günü saat 16.00'ya kadar.

        Yani polis ve MİT’in tespitlerine göre Suudi istihbaratından olduğu tahmin edilen bu 15 kişi, 1 Ekim günü gelip, 2 Ekim günü saat 18.00'de İstanbul’dan ayrılıyor.

        Üçüncüsü ise konsolosluğun ancak 5 gün sonra kapılarını açması… Üstelik de uluslararası haber ajansı Reuters’a. Bizzat Başkonsolos Muhammed Uteybi muhabire 6 katlı binanın tümünü gezdiriyor ve dolapların içi dahil açılıp; “Bakın işte burada yok!” diyerek Kaşıkçı’nın binada olmadığı ispat edilmeye çalışıyor.

        SUUDİ İSTİHBARATINDAN 15 KİŞİ NEDEN GELDİ İSTANBUL’A?

        Emareler bunlar…

        Şimdi gelelim sorulara…

        Bir kere şunu net bir dille yazayım…

        Konsolosluk Cemal Kaşıkçı’nın o binadan dışarı çıktığının kamera görüntülerini paylaşmadığı sürece söylediklerinin hiçbir geçerliliği yoktur.

        2 Ekim Salı günü saat 13.00 ile 18.00 arası bina içindeki görüntülerin; “Kameralar o saatte bozuk olduğu için kayıt yapılamamış” şeklinde bir açıklama ile ifade etmeye kalkması bu olayda bariz suçlu olduklarını işaret ediyor.

        O görüntülerin olmamasının kameralar bozuk şeklinde izahatı olamaz.

        İkincisi ise Suudi Arabistan’dan gelen 15 kişilik ekip hususu…

        Konsolosluk bu konuda da bir izah yapmak zorunda.

        Çünkü 1 Ekim deiki ayrı uçakla İstanbul’a gelip, konsolosluk binasına yerleşip ertesi günü Türkiye’den ayrılan bu ekibin tamamının Suudi Arabistan istihbaratından olduğu biliniyor.

        Peki ne için geldi bu adamlar Türkiye’ye? Ve neden Kaşıkçı’ya randevu verildiği gün?

        Üçüncü soru ise konsolosluğun kapısını 5 gün sonra, Türk polisine, istihbaratına değil, bir haber ajansına açması…

        Madem Gazeteci Kaşıkçı’nın konsolosluk binasında olmadığını ispat etmek istiyor, bunun için neden 5 gün bekleniyor?

        O bina içinde yaşanmış bir şeyleri yok etmek için 5 gün epeyce uzun bir zaman. Dolayısıyla yaptıkları bu son hamlenin de hiçbir inandırıcılığı yok.

        Özetle değerli okurlarım…

        Suudi zengin Adnan Kaşıkçı’nın kardeşi de olduğu iddia edilen gazeteci Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu tarafından bir şekilde yok edilmiştir.

        Öldürüldü mü yoksa canlı olarak bir yerlerde mi tutuluyor henüz kesin değil ama polis ve MİT kaynaklarıma göre bu aktardıklarımdan hareketle Kaşıkçı’ya çok feci bir tuzak kuruldu ve bu işin sorumluluğu da kesinlikle Suudi Konsolosluğu'nda, dolaysıyla Suudi Arabistan’da.

        Yazıyı bitirmeden şu son bilgileri de paylaşayım sizlerle…

        Bu iş için sadece İstanbul polisi değil, MİT istihbarat ve İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenen özel timler ortak çalışıyor.

        Tespitlere göre konsolosluğa ait 26 araç var.

        Ve şimdi o araçların takibi yapılıyor. Özellikle 2 Ekim saat 13.00 itibarı ile konsolosluk binasından çıkış yapan tüm araçların çıktıktan sonra nereye gittikleri ve ne taşıdıklarının tespitine çalışılıyor.

        Büyük bir ihtimalle birkaç gün içerisinde olay tüm gerçek boyutları ile çözülecek.

        Ve Cemal Kaşıkçı’nın akıbetinin ne olduğu belli olacak.

        Olacak da, benim merak ettiğim olay tamamen aydınlandıktan sonra Suudi Arabistan ne diyecek?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar