Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dışişleri Bakanlığı kuşkusuz Türkiye’de en kalifiye işgücünün yoğun olduğu kurumların başında gelir. Dışişleri memurları sayısız yazılı – sözlü sınavlardan geçirilerek Bakanlığa kabul edilir. Diplomatik görevleri yüklenene meslek memuru, idari görevleri yüklenene de idari memur denir. Bir de bulunduğu ülkelerde işe alınan mahalli katipler vardır, ama bugün konumuz halk arasında “diplomat” veya “hariciyeci” diye bilinen ama kendilerine sorarsanız “meslek memuruyum” diyen grup . Bunlar küçük yaşlardan beri Türkiye’nin veya dünyanın en iyi okullarında yetişmiş, bir, iki veya üç yabancı dili çok iyi yazan, konuşan, ve herşeyden önce de Türkçe’ye hakim, çoğunlukla okumuş yazmış ailelerden gelen kişilerdir. Bu dışişleri memurları 2 yıl Ankara, 4 yıl yurt dışı görevlerde (başlarındaki siyasinin paşa gönlüne göre bu süreler uzar, kısalır) dünyanın neresinde Türk Temsilciliği varsa dolaşır, durular. Çoğu zaman da kendilerinin “rotasyon” diye adlandırdıkları bir “iyi”, bir “kötü” merkezlere tayin olurlar. İnsanlar birini övmek isterse “Valla tam büyükelçi olacak adam!” der, yermek isterse de “Monşer!” diye ötekileştirir haset yüklü bir burun kıvırışıyla. Dünyanın bir ucundan diğerine her birkaç senede bir çoluk çocuk, tas, tencere, perde savrulup gitmek diplomat olmayanların biraz gıptayla baktığı bir turistik seyahat gibi gözükse de aslında hep köklerinden sökülüp atılmak, hep emekle edinilmiş arkadaşlıklardan ayrılmak, yeni bir yabancı dili ve kültürü henuz kıvırmışken çabucak onu atıp bambaşka bir dille, eğitimle, kültürle, komşulukla, siyasi rejimle, sosyal ortamla karşılaşmaktır. Ailesinden vazgeçtim, meslek memurunun kendisinin karşılaştığı yepyeni yönetimler, yepyeni siyasi konular, yepyeni devlet ilişkileri ve beraberinde getirdiği sorunlar da bonusu tabii. Bu meslekte, ailece sağlam ve kuvvetli durmak ve her yeni duruma kolayca uyum sağlama becerisine ve kıvraklığına sahip olmak gerekir.

        NE FARKEDER HA LETONYA HA LİTVANYA

        Birkaç haftadır Dışişleri ile ilgili duyduklarım içimi acıtıyor. Bir kakafoni, bir duyarsızlık ve hoyratlık Çukurambar’da gündelik olmuş gibi geliyor. İşte örnekler: 2009 Eylül ayında Litvanya’nın başkenti Vilnius’a tayin olan Büyükelçimiz Ömer Altuğ geçtiğimiz günlerde Ankara’dan Bakanlık’tan bir haber alır. Gideli henuz birbuçuk yıl olmasına rağmen kendisinin yerine Bakanlık bir başkasını atamak istemektedir. Ömer Altuğ’un Litvanya Dışişleri Bakanlığı’na giderek yeni gelecek Büyükelçi Serap Özcoşkun için agreman talep etmesini söylerler. Büyükelçi Ömer Altuğ bu kadar kısa sürede geri çekilmesini içine sindiremese de Bakanlığından gelen talimata uyar ve Litvanya Dışişleri Bakanlığındaki ilgili masanın sorgulayan bakışları arasında kendinden sonra gelecek büyükelçi için agreman talebinde bulunur. Ömer Altuğ üzülerek bavul toplamaya başlar, zaman geçer, bu arada da yeni gelecek büyükelçinin agremanı Litvanyalılar tarafından çıkartılır. Durum Ankara’ya bildirilir. O da ne? Bir yanlışlık olmuştur. Gelmesi beklenen Büyükelçi Vilnius’a atanmamıştır ki!.. Onun tayini Letonya’nın başkenti Riga’ya çıkmıştır. Letonya (Litvia) ve Litvanya... İki apayrı ülke. Olur böyle ufak tefek hatalar! ..Böyle bir diplomatik skandal karşısında Türk Dışişleri, Litvanyalı’lardan binlerce özür diler... Ömer Altuğ böylece Litvanya’da yerinde kalır. Yeni gidecek Serap Özcoşkun için de yeniden bu kez Letonya’dan agreman istenir.

        ÜSTÜNÜ BÖYLE ÇİZERLER

        Biliyorsunuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Ocak ayının son günlerinde bir mitingte Kıbrıs’lı Türkler küfürlü pankart açmışlar ve Türkiye aleyhine sloganlar atmışlardı. Başbakan Tayyip Erdoğan’da onlara “besleme” demişti. Bu diplomatik skandal da, Lefkoşe’deki Büyükelçimiz Kaya Türkmen’in başını yedi. Bir Büyükelçi’nin oğlu olan Kaya Türkmen zarif, terbiyeli ve ölçülü birisidir. Son aylarda başına gelmeyen kalmadı. Lizbon’dan tayini Lefkoşe’ye çıktı, Temmuz ayında Muğla’da feci bir trafik kazası geçirdi karısı Nurdan Türkmen’le birlikte, ölümden döndü. Hastanelerde yattı, tedavi oldu. Tam Lefkoşe’ye gidip yerleşti bu kez de KKTC’lilerin gösterisi yüzünden AKP tarafından merkeze çekildi, yerine Bakanlık dışından Türkiye Yardım Heyeti Teknik Başkanı Halil İbrahim Akça atandı. KKTC’den bir arkadaşım geldi birkaç gün önce, Kıbrıs’lıların Kaya Türkmen’e hemencecik ısındıklarını, yeni tayin olan Halil İbrahim Akça ve “Cuma günü küfrediyorlar, Pazartesi gidip 13.cü maaşlarını çekiyorlar” diyen Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’ten de nefret ettiklerini söyledi. Büyükelçi Kaya Türkmen’in merkeze çekileceği haberini alış biçimi de tam bir nezaketsizlik örneği. Dedim ya ‘hoyratça’. Bir gece önce Kaya Türkmen’i Ankara’dan Bakanlık’tan bir arkadaşı arıyor “Kaya dikkatli ol, senin üzerini çiziyorlar” diyor. Ertesi gün danışman Halil İbrahim Akça, Büyükelçi Türkmen’nin makam odasında otururken Dışişleri Bakan’ı Davudoğlu kendisini cepten arıyor ve müjdeli haberi veriyor: “Gözün aydın, Lefkoşe’ye Büyükelçi atandın.” Kaya Türkmen de resmen böylece öğreniyor geri çekildiğini. Dışişleri’nin yılların büyükelçisine uyguladığı yöntem bu.

        UNIVERSIADE'MIZ

        Ya Ankara’daki Avusturya Büyükelçisi Heidemaria Gürer’in Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak’a yazmaya mecbur kaldığı aşağıdaki diplomatik yazışmaya ne demeli? Okuyun. Sözü fazla uzatmaya gerek yok...

        MEKTUBU OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar