Pandemi sayılarında bir yanlışlık var
Sağlık Bakanı Sn. Fahrettin Koca’nın birkaç gün önce twitter üzerinden bir açıklaması yayınlandı.
“Fahrettin Koca’yı tanımadığımız günlere dönüyoruz :)
Bugünkü vaka sayısı: 5.609”
Sosyal medya gündeminde çok konuşulan, büyük olasılıkla Sayın Bakan'ın iletişim ekibi tarafından yazılmış, yazılmasaydı daha iyi olurdu diye düşündüğüm ilk cümleyi bir tarafa bırakıyorum.
Benim takıldığım konu Sayın Bakan'ın çalışma ekibi tarafından kendisine sunulan günlük pandemi vaka sayıları.
Dört gün önce bu sayı 5609 idi.
Üç gün önceki vaka sayısı 4086'a düştü.
Önceki günkü vaka sayısı 3268 olarak bildirildi.
İlk bakışta da ülke açısından sevindirici bir sonuç gibi görünüyor ama işte bir tuhaflık var.
Daha yeni, 4 Nisan'da Sayın Bakan'ın twitter sayfasında yayınlanan 19-25 Mart tablosunda bırakın Türkiye’yi sadece İstanbul, Ankara ve İzmir’deki vaka sayısını hesaplayınca 25 bin civarı çıkıyor. Bu üç şehrin nüfusu Türkiye’nin dörtte biri. Diğer bölgeleri saymıyorum, ama toplamda 90 bini aşıyor.
Durum böyleyken bu sayı nasıl oldu da birkaç haftada tüm ülkede 3268’e indi.
Bu sayıyı 81 ile bölersek, yani şehir başına hesaplarsak 40 hasta düşüyor.
Oysa bütün dünyada pandemi halen çok önemli bir gündem maddesi. Ülkeler yeni varyanta karşı sürekli strateji geliştirmek için çabalıyor.
BBC’nin 1 Nisan'da yayınlanan yazısında, “İngiltere’de Covid-19 rekoru: Her 13 kişiden birinde virüs olduğu tahmin ediliyor” diye başlık atılmış.
Çin’in 25 milyonluk en büyük sanayi ve ticaret merkezi Şanghay, yeni bir Covid dalgasıyla tam kapanmaya girdi. İnsanlar evine kilitlendi. Havaalanları kapalı. Karantina sürüyor.
Bizde, sadece benim yakın çevremde bildiğim hasta sayısı şehir başına düşen hasta sayısından fazla.
Peki bu rakamları Sayın Bakan'ın önüne koyan ilgililer bu sayıları nasıl buldu?
Hemen belirtmek isterim ki muhtemelen bu sayıları, Bakanlık yetkilileri kendi kullandıkları bir metodoloji ile buldular ve bizim çok fazla da bilmediğimiz bu yönteme göre çıkan kendi sayıları doğru.
Yayınlanan rakamlarda manipülasyon olasılığını aklıma bile getirmek istemiyorum.
O zaman resmi kayıtlardaki hasta sayısı nasıl aniden tepetaklak bu kadar düştü, bunu analiz etmek gerekir.
Biliyoruz ki Türkiye’de de Covid-19'un hızı azalmakla birlikte Omicron varyantı halen bütün hızıyla yayılmaya devam ediyor.
O zaman en güçlü olasılık hastalığın kayıtlara giren tanı yöntemlerinde bir sorun olması.
Bu konu hassas bir konu ve burada da birden fazla faktör rol oynayabilir.
Bunların içinde birinci faktör muhtemelen hastalık taramasında kullanılan PCR test sayısı kısıtlanması. Az test yapınca doğal olarak pozitif tanı konan hasta sayısı azalacaktır.
İkinci faktör hastalık belirtileri olan vatandaşlar ya hastane kapılarında beklememek ya da bakanlık kayıtlarına girmemek için PCR testi yaptırmıyor. Yaptırmayınca sayı azalacaktır.
Üçüncü ve en önemli faktör de hastalık belirtileri ortaya çıkan vatandaşların kendi kendine yapabileceği hızlı antijen testlerinin ortada olmayışı.
Bu testlerin eczane satışı halen yasak ve buna izin vermeyen neredeyse dünyada tek ülke kaldık.
Bu durumda Covid-19 hastalık şüphesi olan vatandaş tanı koymak için test yapamıyor, yapamayınca da tanı konulamıyor. Tanı olmayınca resmi kayıtlara giren hasta sayısı da olağan dışı düşüyor.
Sonuçta 85 milyonluk bir ülkede ortaya günlük vaka sayısı 3268 gibi fazlada inandırıcılığı olmayan bir rakam çıkıyor.
Artık Türkiye’de pandemi gündeminde iki konuda stratejilerin değişmesi gerekir.
Birinci konu, artık her gün pozitif hasta sayısını yayınlamasının bir anlamı yok. Hele bu rakamların ülkede hastalık bitti imajını oluşturmak için kullanılması... Bu son derece riskli.
Omicron varyantından sonra, hastalığın bulaşıcılığının artması ve küresel yayılımı ve buna bağlı olarak da dünyanın artık kitlesel bağışıklığa geçtiği süreçte gidişat o kadar kontrol edilemez oldu ki günlük pozitif hasta sayısının da, kaç kişinin hasta olup olmadığı da kimseyi ilgilendirmiyor.
İkinci önemli konuda eğer yorumlar doğruysa Covid-19 rakamlarını düşürmek için vatandaşın kendi kendine hastalığı kontrol edebileceği hızlı tanı antijen testlerinin eczane satış yasağının sürdürülmesi. Bu daha da riskli bir konu ve bu yanlıştan bir an önce geri dönülmesi gerekli.
Halen hastanede yoğun bakımda yatan hastaların önemli bir bölümünün semptomlar olmasına rağmen hastaneye gidip PCR testi yaptırmayan, hızlı tanı testlerinin de eczane satışı yasak olduğu için, erken tanı şansını yitiren, geç tanı nedeniyle yoğun bakıma yatan hastalar olduğu bildiriliyor.
Bilinmesi gerekir ki Avrupa artık sadece bu testleri kullanıyor, Çin, Şangay’da bütün taramaları bu testlerle yapıyor. Son bir iki hafta içinde yaklaşık 10 milyon insanı taradı. En az PCR kadar duyarlılığı yüksek bir test.
Sonuçta sadece bizde değil tüm dünyada kimse Covid-19'un birden silinmesini beklemiyor.
Bitti demek de bu süreçte kimseye inandırıcı gelmez.
Hele Covid-19 sayısının daha düşmesi için vatandaşın hastalıktan şüphelendiği zaman kendi testini kendisinin yapacağı, hasta olduğu zaman da negatife dönüş sürecini takip edeceği bu testlere ulaşımını engelleyen yasakların ısrarla sürdürülmesi ileride karar vericiler için sorunlar getirebilir.
Ayrıca bu kadar zor bir süreci aşıp da daha sonra kitlesel bağışıklık sürecine geçilmişken ve de hiç gereği yokken inandırıcılığı olmayan rakamların yayınlanması, konunun bu kadar zorlanması Sayın Bakan'ın imajını olumsuz etkileyebilir ve geçmiş başarılarını gölgeleyebilir.