Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUGÜNLERDE diyabeti “açlık diyeti”yle tedavi akımı var.

        Açlık diyetiyle ilgili birçok araştırma yapılıyor, dünyanın en ciddi tıp dergilerinde çalışma sonuçları yayımlanıyor. Aslında açlık diyeti diyabet tedavisi yeni değil. Bu konuyla ilgili çalışmaları bundan 100 yıl önce Dr. Frederick Allen başlattı.

        Dr. Allen, açlık diyeti tedavisini Tip 2 diyabetlilere değil önce Tip 1 diyabetlilere uyguladı. Aslında bugün çılgınlık gibi gelen bu tedavi yöntemi birçok çocuğun hayatını kurtardı, bunlardan biri de Elizabeth Hughes.

        KÜÇÜK BİR KIZIN DİYABET ÖYKÜSÜ

        Hikâye 1918 yılının sonbaharında başlıyor. Elizabeth Hughes henüz 11 yaşındayken bir doğum günü partisinden eve döndüğünde annesine çok susadığını söylüyor, litrelerce su içiyor, sonraki günler şikâyetleri devam ediyor, yorgun, bitkin ve çok zayıflıyor. Aile doktoru diyabetten şüpheleniyor. Elizabeth, Amerika Birleşik Devletleri’nin başkan adayı Charles Evans Hughes’un kızı. Aile, kızlarını zamanın en ünlü diyabet doktoru Frederick Allen’e götürüyor. Dr. Allen tanıyı doğruluyor, küçük Elizabeth’in hastalığı Tip 1, o zamanki adıyla “juvenil diyabet”in o yıllarda henüz tedavisi yok

        Dr. Allen’e göre çocuğun hayatta kalması için tek tedavi yöntemi var onu öneriyor, kendi bulduğu “açlık diyeti”. Elizabeth 11 yaşında açlık diyetine başlıyor. Yaşıtları günde 2 bin kalori alırken Elizabeth haftada 6 gün 800 kalori, bir gün de 400 kalorilik diyet alıyor. Her gün idrarını kontrol ediyor, eğer idrarında şeker çıkmışsa yiyeceklerini daha da azaltıyor.

        Elizabeth tam 3 yıl dayanıyor, tüm gücüyle açlık diyetini uyguluyor. Diyetini asla bozmuyor. 1921 yılına geldiğinde Elizabeth 14 yaşında, boyu 1.40 cm iken ağırlığı sadece 20 kilo olarak ölçülüyor, çok zayıflıyor, kasları eriyor, ayakta durmakta zorlanıyor.

        O günlerde başkanlık seçimini kaybeden Elizabeth’in babası, yeni hükümetin dışişleri bakanı oluyor. Dünyada silahsızlanma konferanslarını ilk başlatan kişi olarak tarihe geçen baba Hughes’in çok yoğun bir hayatı var, meşgul ve eşi hep onun yanında. Elizabeth hep yalnız. Hughes’lar kızlarının gözlerinin önünde erimesine tahammül edemiyor ve Elizabeth’i özel hemşiresiyle Bermuda’ya gönderiyor.

        İNSÜLİN, YAŞAM UMUDU OLUYOR

        Tam o yıllarda Toronto Üniversitesi’nde genç iki bilim insanı Banting ve Best, hayvan pankreasından üretilen bir maddeyi saflaştırmak için uğraşıyor. Uzun çabalar sonunda elde ettikleri ekstreye insülin adını veriyorlar. 1921 Mayıs ayında insülinle ilgili verdikleri konferansı Dr. Allen, Dr. Joslin gibi dünyanın en ünlü diyabet hekimleri izliyor, bir süre sonra buluşları bomba gibi patlıyor. Artık bu buluş umudunu yitirmek üzere olan Tip 1 diyabetli hastalar için yaşam umudu oluyor ve dünyanın her tarafında insülin için istek yağıyor.

        BİR ANNENİN MEKTUBU VE BİLİME SAYGI

        Bayan Hughes, kızının hayatını kurtaracak ilacın Kanada’da keşfedildiğini öğrenince hemen Banting’e bir mektup yazıyor. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı’nın eşi olduğunu ve kızının Tip 1 diyabete yakalandığını, çok hasta ama hayata bağlı olduğunu ve acil insüline ihtiyaçları bulunduğunu belirtiyor.

        Ancak Banting elinde yeteri kadar insülin olmadığını, olanı da ancak çalışma hastalarına kullanabileceklerini belirterek yardımcı olamayacağını yazıyor. Anne Hughes büyük bir hayal kırıklığına uğruyor ama yılmıyor, üst üste mektuplar yazmaya devam ediyor. Her seferinde olumsuz yanıt alıyor.

        Aslında baba Hughes o zaman dünyanın en güçlü ikinci adamı, istese adam yollatıp insülini kendi ayağına getirtebilir ama yapmıyor. Kayıtlarda doktorlara ve ekibe karşı unvanını ya da gücünü kullandığına dair hiçbir belge yok. Hughes’lar da diğer insanlar gibi sırasını bekliyor.

        HAYATA DÖNÜŞ

        Bir süre sonra Banting’in ekibi bir ilaç firmasıyla anlaşıyor, insülinin seri üretimine geçiliyor ve nihayet Elizabeth, Toronto’dan davet alıyor.

        Bir aralık günü trenle Toronto’ya hareket ediyor. İlk insülin tedavisi başlandığında 20 kiloyken 3.5 ay sonra 35 kiloya çıkıyor. Spor yapmaya başlıyor, sağlığı ve enerjisi geri geliyor. Elizabeth bir süre sonra normal yaşama dönüyor, 1930’un aralık ayında Avukat Bill ile evleniyor, Tip 1 diyabetlinin çocuğu olması o tarihlerde mucizeyken bu mucize gerçekleşiyor ve 3 sağlıklı çocuk dünyaya getiriyor, hayatı boyunca sanat ve edebiyatla uğraşıyor.

        Elizabeth 74 yıl sağlıklı yaşadı, anılarını yazdı, bunları Caroline Cox kitap haline getirdi ve Rıza Ommaty nefis Türkçe’si ile dilimize çevirdi.

        Bu hikâyeden çıkarılacak iki önemli sonuç var...

        NOBEL GETİRDİ

        İnsülinin keşfi tarihin en önemli buluşlarından biri olarak kabul edildi, onun sayesinde milyonlarca insanın hayatı kurtuldu. İnsülini bulan ekip Dr. Banting ve hocası Dr. Macleod, Nobel Ödülü’nü aldı. Ama büyük bir ekip dayanışması göstererek Nobel Ödülü’nü araştırmaları beraber yürüttükleri tıp öğrencisi Best ve pankreas ekstresini saflaştırıp insülini elde eden Collip ile paylaştılar.

        Günümüzde etik değerlerin yok olduğu, herkesin bir diğerini karalamaya çalıştığı bir ortamda bu hikâye mesleki dayanışmanın en güzel örneği olarak gösterilir. İnsülin bilim tarihinde, 3 ayrı Nobel’in verildiği çok nadir moleküllerden biri olarak kayıtlara geçti.

        ***********

        AÇLIK DİYETİ ETKİLİ AMA SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL

        DIYABETTE düşük karbonhidratlı diyet, hastalığın kontrolünde etkili. Açlık diyetini ilk kez 100 yıl önce tanımlayan Dr. Frederick Allen, o tarihlerde tedavisi olmayan ve sadece birkaç aylık yaşam süresi biçilen Tip 1 diyabette yaşam süresini 3 yıla kadar çıkardı ve birçok hastanın yaşam şansını artırdı.

        Bu önemli bir başarı. Ama hastaların hayatını kurtaran asıl etken insülin hormonu. Bazı hekimlerin küçümsediği diyabet ilaçlarının en önemlisi insülin hormonu, daha o zamanlarda bile hasta ömrünü 50-60 yıl uzatmış, hayatın sağlıklı insanlara eşdeğer sürdürülmesini sağlamıştır.

        Dr. Allen, zamanın kayıtlarına göre, açlık diyetini sadece Tip 1 diyabetlilerde değil, Tip 2 diyabetlilerde de uygulamış ve başarılı sonuçlar almış. Yani Tip 2 diyabette, açlık diyeti yaklaşık uzun yıllardan bu yana denenen etkili bir tedavi yöntemi.

        Kısa bir süre önce dünyanın en ciddi bilim dergilerinden olan Lancet’te, Dr. Lean ve ekibi konuyla ilgili bir yazı yayımladı. Çalışmada 15 kilodan fazla zayıflayan grupta hastaların ilaçları bıraktığı ve kan şekerlerinin düzeldiğini gösterdi.

        Bu çalışma, metabolik cerrahi ameliyatlarıyla diyabetin iyileştirilme iddialarına en büyük cevap. Vücutta insülin rezervi yeterli ise insanları kesmeden biçmeden etkili beslenme programıyla yaşam şeklini düzelterek ideal kilosuna getirdiğiniz zaman diyabet geriliyor, hatta düzeliyor.

        Ancak uzun süreli açlık diyeti uygulandığında, ortaya çıkan sorun vücudun karbonhidrat, protein ve amino asitler, vitaminler, mineraller, yağ ihtiyacı gibi temel gereksinimlerinden yoksun kalması, yetersiz beslenme dolayısıyla bağışıklık sisteminin çökmesi. Bu nedenle uzun dönemde açlık diyeti uygulaması bırakılıp dengeli beslenmeye geçildi.

        Sonuçta bugün kimsenin farkında olmadığı, bir zamanlar tedavisi bulunmayan bir hastalıkla tanışan, yaşamının 3 yılı kâbus gibi geçtikten sonra insülinle mutluluğu yakalayan bu genç kızın kısa yaşam öyküsünden hepimizin öğreneceği çok şey olduğu düşüncesindeyim.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar