Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HANİ “28 Şubat bin yıl sürecek” derlerdi ya, 15 Temmuz da sadece geçen seneki bir darbe girişimi değil en az 30 senelik bir süreç. Fethullahçı Terör Örgütü ilk güç kazanmaya başladığından beri devleti ele geçirip Cumhuriyet’i yıkmak peşinde. Kimi zaman sızıntılarla, kadrolaşarak, ittifak kurarak ve en sonunda da silah zoruyla...

        Darbe engellense de örgütün tam olarak çökertildiği söylenemez. Onlarca yıldır işleye işleye buralara gelmiş bir yapının bir-iki senede kolayca temizlenmesi de mümkün değil. Gel gör ki bunu gözü Erdoğan nefretinden dönmüş kesimlere anlat. Örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu ve neler yapabileceğini kavramak yerine Erdoğan’a yönelik şahsi hislerin etkisi altındalar. Örgütün tam istediği de buydu zaten: “Nasıl olursa olsun da yeter ki Erdoğan gitsin” diyenlerin desteğini almak.

        Etrafımda da gördüğüm bu insanlara sık sık soruyorum: “Erdoğan’a karşı Kırık Hoca’nın iktidarını mı tercih edersiniz?” Bazen sessiz kalıyorlar. FETÖ soruşturmalarındaki kimi aksaklıklar, kararlarını da bulanıklaştırıyor anladığım kadarıyla.

        YANDAŞ MIYIM?

        Tabii onlar da beni Erdoğan yandaşı olmakla suçluyorlar. Konunun Erdoğan’la ilgisi olmadığını, iktidarda o parti ya da şu şahsın olmasının benim için hiçbir önemi olmadığını bir türlü anlatamıyorum. Bir süre önce pes ettim zaten, istedikleri kadar yandaş desinler. Doğru yerde durduğumu biliyorum.

        FETÖ’yle mücadele başladığından beri benim pozisyonum çok net: Darbeyle, sızıntıyla devleti ele geçirmek isteyen örgütün yerine demokrasinin, sistemin yanında yer almak. Konuyu Erdoğan’a indirgemek, şahsi hislerin etkisi altına girmek en büyük zararı Türkiye’ye veriyor. Hislere yenilerek Türkiye’nin yok olmasına seyirci olacaklar, farkında değiller.

        Örgüt 15 Temmuz darbesinde ulusalcı askerlerin de darbeye destek vereceği üzerine yapmıştı hesabını. Erdoğan karşıtlığında birleşme planı ters tepti.

        Yurtiçinde aradığını bulamayan FETÖ’nün yeni ittifaklar peşinde olduğu bir sır değil. Şimdi yurtdışında örgütlenmeye, Batı destekli yeni bir darbeyle yeniden Türkiye’yi ele geçirme planı yapıyor.

        Bu oyunu görmüyor musunuz? Hep birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmalıyız.

        MUHALEFETİN GÖREVİ

        Muhalefete büyük görev düşüyor bu aşamada. Ama bu mücadelede yer almak yerine kendi kısırdöngüleri içinde hapsoluyorlar.

        Büyük bir umut olarak parlayan HDP bir türlü PKK’yla arasına mesafe koyamadığı için kaybetti. Tam bir Türkiye partisi olacakken PKK yeniden Kürtleri marjinalinize etmeyi başardı. CHP ise ısrarla FETÖ’yle bir bağı olmadığını söylemiyor; söylemediği gibi hâlâ “kontrollü darbe” söyleminde ısrar ediyor. Açılım adı altında yurtdışında FETÖ örgütlerini ziyaret eden, FETÖ’yle ittifak yapıp iktidara gelme planı yapan yeni CHP değil miydi? Ne çabuk unuttuk. Daha yakın zamana kadar FETÖ darbesinin ideolojik altyapısını sağlayan isimler miting meydanında alkışlatılıyordu.

        YÜRÜYÜŞ NEDEN BAŞARISIZ OLACAK?

        - GEÇİCİ bir eylem, bir parti ruhu ya da bir muhalefet hareketinin dirilişi değil. Aceleyle planlandı ve birkaç gün içinde bitecek. Sonrasına dair herhangi bir eylem planı, hatta ipucu bile yok. Ankara’ya dönüp eski tas eski hamam devam mı edecekler?

        - Medya abartılı övgülere boğmaya başladı Kemal Kılıçdaroğlu’nu. Tarih gösterdi ki ne zaman gazeteciler bir partiye (YDH, ÖDP, CHP-MHP koalisyonu fikri) abartılı yer verseler bu seçim sandığında bir balona dönüşüyor. Ne olur, biraz sakin olun... Biraz taraftar değil de gazeteci mesafesiyle yaklaşın.

        - CHP ve Kılıçdaroğlu bu yürüyüşün sağladığı medya getirisini doğru kullanmıyor. Bilindik mesajların dışına çıkmıyor, alternatif bir siyasi program üretmiyor. Yeni tek bir söz yok. Halbuki geniş bir platform yakaladılar, ikna edici bir mesaj iletebilirlerdi. Ama bilindik ezberler ve beylik laflar tekrarlanıyor.

        - Medyadaki övgülerin merkezinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaşı ve yürüyüş temposu, sıcakta bu kadar yolu kat edebilmesi yer alıyor. Kolay değil elbette, ama bu bir siyasi kriter mi? Öyle olsaydı Ertuğrul Akbay’ın Türkiye’nin lideri olması gerekirdi.

        - İngiltere’de İşçi Partisi’nin seçim başarısından hâlâ ders çıkarmadı CHP. Başından beri Kemal Kılıçdaroğlu’na eleştirim bu yürüyüşte de aynı: Gündelik siyasete laf yetiştirmek yerine tepeden tırnağa yepyeni bir program, alternatif bir model, temel değerlere sahip çıkan bir anlayışla yürümeli. Mevcut iktidardan farklı ne öneriyor CHP, tam olarak sunduğu nedir? Ne olur adalet soyut başlıklarla gelmeyin, net ve somut çözüm sunun.

        TEHDİDE KARŞI NE YAPMALI?

        EFSANE gazeteci Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu’ya Twitter üzerinden korkunç bir tehdit yapılmış. Merak ettim, bu hesap kim diye... Ben bakamadan Twitter engellemiş haklı olarak. Anonim, az takipçisi olan, zavallı bir hesaptı büyük ihtimalle.

        Ancak bu tehdit tweet’i binlerce kere paylaşıldı, neredeyse görmeyen kalmadı.

        Sosyal medyanın bir olumsuz yönü, sadece en uç davranış biçimlerini ödüllendirmesi. Bu yüzden birçok kişi kendi ruh sağlıkları nedeniyle uzak duruyor. İnsanın yüzüne karşı söyleme cesareti olmayan şeyleri tweet’lerle dile getiriyorlar, tabii klavyeye sığınarak esip gürleyenler çoğu zaman birer zavallı çıkıyor.

        Cevap vermek, dikkat çekmek tehdit trollerinin en büyük gıdası. Mumcu’ya yapılan tehdit de ürkütücü ve iğrenç olmakla birlikte keşke tamamen görmezden gelinse, yargıya başvurulsa ama en azından medyada bu kadar yayılmasaydı. Fark edilince zafer kazandıklarını düşüyor troller.

        CENGİZ’E NOT

        CENGİZ Semercioğlu dün benim yabancı basın kadar yerli gazeteleri de okumam gerektiğini yazmış. Ne diyeyim haklı, hepsine yetişmek mümkün olmuyor. Ama en azından Kelebek’i detaylı okuyorum. Kim hangi yazıyı ne karşılığında yazmış görmek için.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar