Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

Ülkemiz sahiden garip ayrışmaların ülkesi. Çünkü hiçbir gayret hiçbir fikir hiçbir fedakarlık sadece kendisi olmak için var olmuyor. Kendisi olarak başlasa da, sahip olduğu meşruiyeti çok kısa sürede tüketiyor dava bildiğimiz yollar, fikirler, fedakarlıklar.

Ayrışmaya doyamıyoruz, en son hayvanlar, daha özelde köpekler insanların birbirine poz kesmesinin kurbanı oldu.

2021’in son gününü bu ayrışmayı tetikleyen “Beyaz Türkler hayvanlarınıza sahip çıkın” açıklamasının öncesine hasredeceğim.

Çünkü buraya birdenbire gelinmedi.

Asiye olayı münferit bir olaymış gibi davrananları aklım almıyor o yüzden.

Daha 26 Aralık’ta İstanbul Sultangazi’de ve 28 Aralık’ta İzmir Buca’da üç çocuk yine ‘pitbull’ saldırısı nedeniyle hastaneye kaldırıldı.

Neler olduğunu görmek için Google arama motoruna ‘köpekten kaçarken’ yazmanız yeterli.

Her gün CİMER’e şikayet yağdı. Çeteleşmiş ya da bir bölgeyi aşırı sahiplenmiş sorunlu köpeklerin, savaşçı ya da avcı ırka mensup sahipli köpeklerin çevrelerine verdiği huzursuzluk, ağır yaralama hatta bazen ölüm hadiseleri bazı gazetelerde köpürtülüp bazılarında mahcup şekillerde yer alırken, sosyal medyada neredeyse ölenler, yaralananlar kınandı.

Kendisine hayvansever diyenler insan hayatına ve meskun mahallelinin asgari güvenlik ihtiyacına karşı o kadar yargılayıcı ve kötücül cümleler kurdular ki, hayvanlarla teşriki mesaisi olmayanlar -ki herkes hayvan sevmeye mecbur değil- hayvan sahiplerinden korkar, çekinir oldu.

Üç kedili biri olarak bunu bizzat yaşadım.

Bu noktaya gelineceğinden maalesef adım gibi emindim. Hemen her şeyin yasası olan şu kural yüzünden emindim: Haddini aşan zıttına inkılab eder.

Etkinin dozunu kaçıran tepkinin sillesini yer.

Maalesef burada silleyi yiyen zavallı, zarar vermeyen, zarar vermeyi ‘tercih etmeyen’ köpekler oldu. Çöp gibi toplanıp barınaklara götürülüyorlar şimdi ve barınaklar iyi durumda değil.

Ve kimse kusura bakmasın, bunu insan - hayvan - çevre ilişkisi bağlamında insanların ihtiyaçlarını görmezden gelerek etrafa ‘seveceksiniz’ baskısının yanısıra hem irrasyonel hem de üsttenci bir dil kurma yolunu seçen örgütlü hayvanseverler ve eğitemeyeceği vahşi türleri alıp kendisine boyun eğdireceğini zanneden sosyopat eğilimli sahiplerin pahalı egosu yaptı.

'Hayvansever' olarak tanımlanan bazı sürreel kişiler "Sorunlu köpek yoktur sorunlu insan vardır, insanları toplatalım" ya da "İnsanlar da insanları öldürüyor naapalım olur öyle..” türü saçmalıklarla milletin sinirini zıplattıkları için bir de ‘oh’ çekenleri görüyoruz. Yeterince dert yokmuş gibi bir de köpek nefreti çekiyoruz.

HAYVANSEVERLİK Mİ, SANAL SEÇKİNLER KULUBÜNE GİRİŞ BİLETİ Mİ?

İnsanlar üremesin, silinip gitsin, gezegen tümüyle hayvanların olsun türü konuşmalarına defalarca şahit olduğum çevrelerin bitimsiz empati eksiklileri nedeniyle bugün buradayız.

Köpek saldırısından kaçınmak için caddeye çıkıp kamyon tarafından ezilen Ekrem Binak adlı vatandaşa “O da niye yola fırlamış ayol” yazanlar yüzünden…

Tek eğlencesi hafta sonu mangal yapıp bir hayvanın etini yemek olan bir topluma, hayvan sevgisi aşılamanın yolunu yordamını öğretmeye kafa yormayan ama habire üsttencilik taslayan erbablar yüzünden….

Asiye adlı küçük kız, yaşadığı sitede sahipli iki köpek tarafından saldırıya uğradığı için hastanede can çekişirken, kızın ailesine karşı hukuki girişimde bulunan Sohayko adlı deneğin kafasını ve haleti ruhiyesini taşıyanlar yüzünden….

Hayvan hakları aktivizmi ile meşgul bu derneğin Instagram postu altına ya da bir çok yere pek çok şekillerde yazılanlar sosyal medyaya da yansıdı nitekim.

Şöyle paylaşımlar gördüm:

“Çocuklardan nefret ettim ilk defa.”

“Bence bu bir proje, sokak hayvanlarını toplatmak için komplo yaptılar. Bahane gerekiyordu, olan masuma oldu.”

“Aile bilerek parçalattı.”

“Belliydi kumpas olduğu yazıklar olsun.”

“Videoyu izlediniz mi, baba elini bırakıyor çocuğun yanından uzaklaşıp köpekleri kışkırtıyor iyi izleyin.”

“Bunun bir oyun olduğunu düşünüyorum.”

“Ben de, kurgulanmış resmen dilsiz sessiz kulların ahı yaksın zalimleri.”

“KÖPEK Mİ GİTSİN KAPICI MI, EH TABİİ Kİ KAPICI”

Asiye’nin apartman görevlisi babası, köpekler çocuğunu "Parçalamak zorunda kaldı" diye siteden gönderildi. Çünkü iki köpeğin de sahibi o sitede oturuyordu. Köpekler mi gitsin, apartman görevlisi mi, eski ifadeyle ‘kapıcı’ mı? Sorunun cevabı bu şüreka için basitti, tabii ki ‘kapıcı’. Üzerine bir de kızına komplo kurmakla suçlandı yukarıda görüldüğü gibi.

Bir ‘hayvansever’ bu haberi alıntılayıp şunu yazmış mesela:

“Okumamış, okuyamamış belki. Sağlam bir işi sağlam bir dayanağı güvencesi işi yokmuş… Kızının mağduriyetinden iş arıyor hissi verdi sadece. Sadece kendi çıkarı için kızını köpeklere parçalattığını düşünmeye başladım. Güvencesi olmayan adamın üremeye hakkı olmamalı.”

Normalde böyle tivit alıntılamam. Ama bu görüşlerin, bu sınıfsal kibrin hayvansever camiada yaygın olduğunu bildiğim için alıntılıyorum.

Asiye’yi parçalayan köpeklerden birinin sahibinin, savaş alanına dönmüş olay yerinin az ilerisinde dişlerinde hala çocuğun kanı olan köpeğini teskin etmesinin anlattığı şeyi betimlemek için alıntılıyorum.

Şunun da farkındayım: İşkence ve zulüm gören hayvanları koruma, farkındalık yaratma anlamında minnettarlık duymamız gereken bir olgu hayvan hakları aktivizmi. Ancak kabul etmem gerekir ki aurası son birkaç yılda negatif yönde değişti.

Elbette dernekleri, bu uğurda canla başla gece gündüz çalışanları genellemek istemem, sözüm daha çok insan canını ve güvenliğini (özünde o lanetli ‘çoğunluğun’ canını ve güvenliğini) korunmaya değer bulmayan ve hayvanseverliği ‘sanal’ bir seçkinler klubune giriş bileti olarak kullanmaya çalışanlara.

Diyorum ki, siz bu kafayla bütün köpekleri öldürtürsünüz bu topluma. Tüfekleri alıp ava çıkarlar. Yapmayın. Üslubunuzu, yaklaşımınızı düzeltin.

AVCI VE SAVAŞÇI IRK SAHİPLERİNİN PATOLOJİLERİ VE TECRÜBESİZLİĞİ

Bu arada dikkatinizi çekerim, Asiye’ye saldıran sokak köpeği değil, sahipli. Ama birçok olayda olduğu gibi yine tehlikeli ırklara mensup köpekler söz konusu.

Pitbull, Doberman, Rot Weiller, Bull Terrier, Cane Corso Mastiff, Dogo Argentino, Tosa İnu, Fila Brasileiro gibi türler eski yasada ‘yasaklı ırklar’ olarak geçiyordu, ama bu ifade tehlikeli ırk olarak yumuşatıldı, hayvan hakları aktivistlerinin baskısıyla sahiplenilmelerinin de önü açıldı.

Geniş alanlara, mekanlara ihtiyaç duyan, çiftlik hayatında, kır evlerinde koruyucu fonsiyonlarını icra edip enerjilerini atacak ve makul bir hayat sürebilecek bu ırkları şehirde yaşatmak o hayvanlar için stres kaynağıdır.

Sahiplerini ölümüne sahiplenirler ve iyi eğitilmezlerse kimin sahip olduğu karışır. Otorite yetersizliğini hissederler ve ev halkını kendi tebâları olarak görmeye başlayabilirler. Böyle durumlarda her ufak hareketi tehdit kabul edip tehditin kaynağına hamle edebilirler.

Sizi takmıyorlarsa talimatı da takmazlar ve sizin o havalı "Korkma bir şey yapmazlar"ınızın hiçbir anlamı yoktur. Evet size bir şey yapmaz, çünkü sizi koruması gereken bir ‘zavallı’ olarak görüyordur. Muhtemelen haklıdır da. Ama bedeli başkası öder.

Bu türleri sahiplenen, sonra onları eğitemeyen, ya da bıkıp kısırlaştırmaya bile tenezzül etmeden sokaklara atanlar, sokaklardaki şiddet eğilimli köpek populasyonunda da artışa neden oldular. Sebep oldukları sorunlara makul çözüm önermek yerine takıntılı bir savunma içine girenler ve lafı o köpeklerin çocukluğunu bilmemiz gerektiğine bağlayanların irrite edici tavırları ile itiş kakış derken şimdi bunlarda hiç dahli olmayan; sokağı ile ahalisi ile barışık, kalender yüzlerce masum köpek canavar muamelesi görüyor.

Toplanıp barınaklara götürülüyorlar, keşke barınaklar Ankara’daki Patiliköy gibi sahipsiz köpeklerin mutlu olduğu yerler olsa ama değil. Büyük olasılıkla oralarda heder olacaklar.

ÖNERİM…

Oysa yoldan sokaktan körlemesine toplanıp barınağa hapsedilen hayvanların çoğu uysal.

Barınaklar sadece sorunlu, insanların güvenliğini tehdit eden, bu yönde hakkında şikayet yapılmış köpekler için olmalı.

Saldırma eğilimi içinde olan köpeklerin trafiğin işlek olduğu kaldırımları, dükkan önlerini sahiplenmesine engel olunmalı ki, yeni Ekrem Binak’lar olmasın.

İri köpek türleri ağızlık takılmadan gezintiye çıkarılmamalı.

Avcı ve savaşçı türlerin şehir hayatında mukim ‘sahipleri’ ise himayelerinde olan saldırgan türlerin insan hayatına verdikleri zarardan ‘bizzat’ sorumlu tutulmalı.

Madem ‘avcı ve savaşçı’ köpekleri kimliklerinin ayrılmaz bir parçası haline geldi, bu özel ırkları eğitmedikleri gibi yollarda cafelerde parklarda burnumuzun dibine dibine sokmaktalar, o halde bu köpeklerin parçaladığı insanlar söz konusu olduğunda sahipleri bizzat parçalamış gibi sorumlu tutulmalı, köpeklerine vekaleten cezalandırılmaya göğüs germeli.

Ancak bu şekilde yeni Asiyeler olmaz ve sokakta kendi halinde yaşayan masum uysal köpeklerin canlarından emin olunabilir.

*

Yeni yılınızı kutlar, 2022’nin hepimize sağlık, barış, refah ve ferahlık getirmesini temenni ederim.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar