Şaşırtıcı olan kaybetmesi değil bu kadar çok oy alması
ABD’nin kıran kırana geçen son seçiminde galibiyeti ilan eden Joe Biden oldu. Zaferini kutlayanların sarf ettiği en anlamlı sözlerden biri herhalde "Yeniden Amerika olmak istiyoruz" ifadesiydi. Anlamlı, çünkü yalan değil, Trump’ın başkanlık ettiği süreçte sahiden ‘hangover’ kafası yaşayan bir Amerika gördü dünya. Başı dönen ve sürekli kusarken kâh nâralar atan kâh sayıklayan.
Bu köşeyi takip edenler geçtiğimiz üç yıl boyunca Trump’ın sadece ABD’de değil, sadece Batı’da değil, dünyada da değer aşınması yarattığını, verdiği tahribatın kolay kolay onarılmayacağını yazdığımı hatırlar. Trump’tan ‘küresel reyiz’ icad edenlerden olmadığım gibi, İslamofobisini mazur gören ve ‘ama en azından dürüst yahu’ diyerek ‘ehveni şer’ olduğunu iddia edenlerden olmadım. Biden matah bir profil değil diye üç yıldır söylediklerimi değiştirecek değilim. Doğru, Biden kısa vadede Türkiye’yi zorlayacak politikalar izleyebilir. Ama bunların hiçbiri dünyayı "Ben değerlere dayalı bir dış politika yapmayacağım, çıkarlara dayalı dış politika yapacağım" diyen ırkçı, yabancı düşmanı, İslamofobik bir adam başkanlığı kaybediyor diye üzülüp kahrolmayı mazur kılmaz. AK Partili sağcı partizan muhafazakârların Trump aşığı kesildikleri son 5 günü bu nedenle esef verici buldum. 3 Kasım’dan beri sosyal medyada AK Parti'nin ‘trendsetter’ları tarafından dehlenen bir ‘Trumpizm’ var ve bu o kadar ileri bir noktaya gitti ki, Trump’a sokaklardaki ateşi yükseltmesini salık verenler bile oldu. Amerikan halkı seçim sonuçlarını boş verip zorla şerle gerekirse iç savaş çıkarıp Trump'ı başkan yaptırsınmış. Niye? Bazı Türkler öyle istiyor. İlkesizlik ve egosantirizm sahiden bulaşıcı.
Oysa Trump’tan bahsediyoruz, herhangi bir ABD başkanından değil.
Trump hukuk tanımazlık, insan haklarına saygısızlık, yabancı düşmanlığı üzere biçimlenen, dayanışmayı reddeden bir davranış modeliyle ilgili yeni ve kötücül bir ‘normal’ oluşturuyordu ve kendisi gibi hukuka ve insan haklarına değer vermeyen bölgesel baronluklara da parası neyse ödemeleri koşuluyla ‘bayilik’ veriyordu.
Trump’ın vizyonunda insani yardım yoktu, ötekiyle dayanışma yoktu, insan hayatının değeri diye bir şey yoktu.
Ahlakı yoktu. Dini olduğu bile su götürür durumdaydı. İncil’i siyasete alet etmeye kalktı, kitabı nasıl tutacağını bilemedi.
Ağır İslamofobik vakaydı. İktidara gelir gelmez yaptığı ilk iş 7 Müslüman ülkeye vize yasağı koymak oldu. 2018’de kongreye girmeye hak kazanan Ilhan Omar ve Rashida Tlaib adlı iki Müslüman kadını o kadar çok refuze etti ki, bu iki kadın sokakta rahat yürüyemez oldu.
Trump’ın içinden az buçuk İslam geçen herhangi bir şeye ilgi gösterdiği her yerde bol sıfırlı anlaşmalar vardı. Suudi Arabistan örneğin, ederini ödeyip tahtı ısıtmaya devam hakkı satın aldı. O kadar iyi ödemişlerdi ki, Cemal Kaşıkçı’yı İstanbul Başkonsolosluğunda öldürten Muhammed Bin Salman Türkiye’nin ısrarlı takibine rağmen Trump yardımıyla ‘yırttı’, dahası taltif bile edildi. Ahlaki bir duruş sergilediği için zor duruma düşürülen Türkiye oldu. O kadar ki, işi Türk mallarına ambargo uygulamaya kadar vardırdılar.
Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapmakla kalmadı, bölgedeki sözde İslam ülkelerini bir bir İsrail’le nikahlamaya kalktı.
Saymakla bitmez lakin yeter de artar.
TÜRKİYE’NİN TEPKİSELLİĞİ
Doğru, Joe Biden NYT’ye verdiği bir röportajda bu ülkeyi sandıktan çıkarak yönetmekte olan iradenin aleyhinde tutum takınacağını söylemiş biri. İyi ama bu sözleri, muhalefet dahil herkes kınamışken, muhalefetten kimse kalkıp AK Parti’ye “Biden geliyor siz bittiniz" gibi haince ifadeler sarf etmemişken, bazı AK Parti’lilerin Trump’ın gidişini memnuniyetle karşılamak gibi gayet normal bir fikri benimseyenlere ‘darbeci’ ‘vatan haini’ yakıştırmalarını yaparak sonuç alabileceklerini sanmaları tek kelimeyle aşırılıktı, bu bir stratejiyse yanlış bir strateji olduğuna da şüphe yoktu.
Zira dünyayı küçük bir köy haline getiren Twitter gibi tüm uluslara açık bir mecrada 'Biden kazanırsa ölürüz biteriz'ci bir tutum takınmak Türkiye’yi abdestinden şüphesi olduğu için ezana söven bînamaz gibi gösterdi. Bundan sonra Biden ile olumlu bir temas içeren her fotoğraf karesi iktidar partisinin temsilcilerini boynuna uzanan bıçağı yalayan koyun gibi gösterecek. İşe bakın ki, bu görüntüyü garantileyen muhalefet değil AK Parti’nin bağlıları oldu. Hem de bir adım sonrasında, “Yok biz zaten Biden ile hiçbir olumlu ilişki kurma çabası içinde olmayacağız” deme lüksünün bulunmadığı bilindiği halde. Çünkü Biden’ın ilk yapacağı şey muhtemelen Trump döneminde neredeyse anlamsızlaşan NATO’ya ağırlık vermek, yıpranışını durdurmak için önlemler almak olacak ve hatırlatırım Türkiye hala bir NATO ülkesi. Ne yapacaksanız NATO yeniden önemli hale gelirken çıkmayı mı salık vereceksiniz?
Dahası var. Biden, bugün Türkiye’nin de her eşikte darbe yediği Suudi Arabistan, Mısır, BAE gibi diktatörlüklerle Trump’ın kurduğu türde bir ‘bas bas paraları Leyla’ya’ ilişkisi kuramayacak. En azından, eli kanlı Muhammed Bin Salman gibileri sırtını Trump’a yaslayıp ‘ortamlarda’ hava atamayacak. Söz konusu tutum değişikliği de Türkiye’yi az buçuk demokrasisi ve anayasal sistemi ile yeniden ‘bölgedeki en makul ülke’ konumuna yerleştirebilir.
Tabii eğer hala buna ilişkin bir talep ve yaklaşan zorluklarla beraber fırsatları da görebilen bir akıl kaldıysa.
Türkiye bulunduğu bölge bakımından önemi yadsınamayacak bir ülke. Kaybedilmesi göze alınabilecek bir ülke değil. Trump ve Erdoğan iki devlet arasındaki ilişkileri kurumları aradan kaldırıp şahıslara indirgeyerek ilerlediler. (Bu kolaydı ama doğru bir tarzı siyaset değildi) Şimdi ilişkiler yeniden ‘devletler arası’ boyut kazanacak.
Joe Biden başkanlığındaki ABD, Türkiye’ye bedel ödetmek, yok saymak, demokrasi dışı yollarla müdahalede bulunmak gibi yollara girerse o zaman bu millet yine yekvücud olur. Ama milletin vücuduna güvenip en baştan kılıç kalkan kuşanmak doğru bir yaklaşım değil. Ancak zamanı gelince düşünülecek ve söylenecek şeyleri en başta söylemek gayri medeni bir tutum; zamanı gelince yapılacak savunmayı en başta yapmak da zayıflık belirtisi...