Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti’de ikinci Erdoğan dönemi başladı. Referandumda oylanan Anayasa değişikliğinin ilk belirgin uygulaması, pazar günü yapılan olağanüstü kongreyle Erdoğan’ın yeniden AK Parti Genel Başkanı seçilmesi oldu. Yeni sistemin en temel niteliği, yürütme yetkilerinin partili bir cumhurbaşkanında toplanmasıydı. Pazar günü sistem değişikliğinin son aşaması tamamlanmış oldu.

        Bundan sonra başbakan yok. Cumhurbaşkanı olmak için de yüzde 50 artı bir gerekecek.

        Bundan sonra koalisyonlar olmayacak, ama yeni sistem iktidar şansını elde etmek isteyen partileri ve aktörleri kendi aralarında ittifak kurmaya zorlayacak.

        YENİ KADROLAR

        Koalisyon hükümetleri olmayacak ama bir orkestra şefinin liderliği altında koalisyona benzeyen geniş çaplı birliktelikler kurulmak zorunda kalınacak. Bu durumun oyları konsolide olmuş AK Parti’ye ve Erdoğan’a avantaj sağlayacağı ortada. Çünkü şu an için AK Parti’nin ya da Erdoğan’ın karşısında olan oyları kendi çatısı altında toplayabilecek bir siyasal adres yok. An itibarıyla kuşatıcı, kapsayıcı olma durumu muhalefet için daha belirleyici ve hayati bir öncelik. Çünkü beklenen oranı elde edememiş de olsa referandumdan galip çıkmış AK Parti’nin, Erdoğan ismi altında tahkim edebildiği oy oranı, muhalefetin başını çeken CHP saflarından öne çıkan isimlerin tahkim edebileceği oydan çok daha geniş ve stabil.

        Tam da bu nedenle, Cumhurbaşkanı “yorgun” ve “yolunu kaybetmiş” addettiği kadrolarla, kimi AK Parti’nin kurucusu olan unsurlarla uzlaşmayı, beraberliği tercih etmek yerine, siyasete kendisi sayesinde başlayan yeni kadrolarla yürümeyi tercih ediyor. Çünkü uzlaşı için eşit ilişki gerekir. Yeni sistem ise, elde edilen ve tek bir kişinin yetkisi altında temerküz ettirilen gücü yönetmek için liderliği, reisliği gerektirecek şekilde tasarlandı. Ancak şu da var: Bu tasarım yetkilerle beraber bütün sorumluluğu da cumhurbaşkanlığı makamına yüklüyor.

        Bunun anlamı şu: Artık milletvekillerinin sadece yazılı olarak soru sorabildiği bakanlar, başkan yardımcıları vs. Cumhurbaşkanı’na hesap verecekler. Ancak millete hesap verecek olan sadece Cumhurbaşkanı olacak.

        Yani bütün işleyişin yegâne siyasi sorumlusu artık sadece Cumhurbaşkanı. Çünkü yetkiler paylaşılamayınca sorumluluk da paylaşılamaz ve bu denli ciddi bir yetki yekûnunu meşru kılacak tek şey fena halde başarılı olmaktır.

        ONARICI PARANTEZ

        Bu şartlarda, üzerinde bu kadar ağır bir yük olan Cumhurbaşkanı’nın bir sonraki seçimi kazandıracak projelere imza atarken; refah, kalkınma gibi hedeflerde çıtayı yakalamaya çalışırken bir taraftan da yürütmeyi korunaklı alanda tutma tavrı içine gireceğini, ucunda zarar riski bulunan her eğilime karşı zırh kuşanacağını görmek mümkün.

        OHAL’in yakın bir zamanda kalkmayacağının ifade edilmesi, “Çözüm süreci başlar mı?” şeklindeki beklentilere kapının kapatılması, FETÖ ile mücadele bağlamında ortaya çıkan haksızlıklara karşılık, “İhraçlar bir mecburiyetti. En yakınınıza dahi ulaşsa bu mücadeleye destek verin” denmesi, yeni dönemin temel kodlarını anlatan önemli kriterler.

        İyi olan, bundan sonra halkın karşısına terör örgütleri ve bilumum vesayetçi yapının bozguncu faaliyetleri mazeretiyle çıkılamayacak olması. Yeni sistem bizzat bu vaadin garantörlüğü sayesinde milletten onay aldı. Kötü olan ise, gerek PKK, gerek FETÖ, gerekse “Örgüt üyesi olmadığı halde örgüt adına çalışanlar” diye kategorize edilenlerle mücadelede yürütülen stratejiye “kurunun yanında yanan yaşlar” bahsi için açılması gereken onarıcı parantezin gecikmesi.

        Bu gecikme, kurulmak istenen gönül köprülerinin inşasını da ihalesini de etkileyecek bir güce ulaşabilir ve bu durum yeni sistemden beklenen verimliliği olumsuz yönde etkileyebilir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar