Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1 Kasım sonrası HDP’liler Selahattin Demirtaş’ı ama açık ama gizli eleştirir oldular.

        Zira HDP’nin temsil ettiğini iddia ettiği kitleler yerine, Türk solunun Erdoğan düşmanlığına vekâlet etme kararı almasında, Kürt meselesinin siyasi çözüm ve silahsız demokratik siyasete katılım eşiğinden hızla ve yeniden “terör” uzamına ışınlanmasında, kritik bir noktada duruyor Demirtaş.

        Türkiyelileşme diye çıkılan yol, Türkiye’nin polisine, doktoruna, öğretmenine silah sıkmaya kadar geldi.

        Normal şartlarda başkanlık sistemiyle hiçbir sorunu olmayan ve yeni Anayasa beklentisi içinde olan Kürtler, Erdoğan düşmanlığı mutabakatında hizalanmaya ikna edildi. “Seni başkan yaptırmayacağız”ın peşine takılan gelişmeler HDP’nin Türkiye’nin istikrarsızlaştırılması ve PYD lehine fiili durum oluşturulması planına kuyruk edildiğini ortaya koydu.

        “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek çıkılan yol, evleri mühimmat deposuna dönüştürenlerle mücadele edenlere “Erdoğan’ın polisi, Erdoğan’ın askeri” demeye kadar vardı, Kürtler usta bir gözbağcılıkla “devlete değil ama Erdoğan’a isyan etmeye” çağrıldı.

        Oysa devletin eli de armut toplamıyordu. 23 Temmuz’da geçici hükümete rağmen siyasi riski yüksek olan kararlar alındı. Millet 1 Kasım’da tehlikeyi bertaraf etti. Kürtler HDP’nin uyguladığı siyasetten kazançlı değil zararlı çıktılar. Bunu anladılar. İhanete alet olmamak adına sabrediyor, örgütün ayaklanma çağrılarını cevapsız bırakıyorlar. PKK’nın tek bir arzusu var şimdi: Klasik Marksist-Leninist hareket planına göre halkı ayaklanmaya teşvik için “çelişkileri belirginleştirmek”. Bunun için devletin sivil öldürmesini sağlamaya çalışıyorlar. Bu yüzden çatışmayı evlerin içine kadar sokmaya gayret ediyorlar.

        Bu gerçeği HDP içindeki siyasetçiler görüyor.

        “Ne oldu şimdi?” diyenler var aralarında. “Sadece bir buçuk yıl önce Kürt siyasi hareketinin yeni aktörlerinin eli silahlı militanlar değil, Meclis’te siyaset yapacak vekiller olduğunu muştuluyor, kutluyorduk. Ne oldu böyle?” diyorlar. HDP’ye oy veren Kürtler her gün, HDP’de siyaset yapanlar ara sıra kapalı kapılar ardında nasıl bir oyuna geldiklerini konuşuyor.

        Demirtaş ise haliyle rahatsız. Külahını önüne koyup düşüneceği yerde kendince strateji geliştiriyor. Şöyle diyor: “HDP’de Erdoğan sevdalısı bir damar her zaman vardı. Bunlar gizli Erdoğancılardı aslında. Bizden çok Erdoğan’ı sevip sayarak, AKP ile ilişki kurarak, AKP’ye neredeyse yalakalık yaparak sorunun çözüleceğine inanıyordu bu tipler.”

        Demirtaş’a göre “Parlamenter sistem ihtiyaçlara karşılık vermiyor, başkanlık sistemi olabilir” demek Erdoğancılık.

        “Çözüm sürecinin kıymetini bilseydik, barış sürecinin bitmesi Kürtlere zarar verdi” demek Erdoğancılık.

        “Sen evleri, okulları mühimmat deposuna dönüştürürsen, sınırlara Doçkalar, Kanaslar yığarasan devlet de kendi egemenlik alanını korur” diye objektif bir analiz yapmak Erdoğancılık.

        “Esad bize kimlik bile vermiyordu, biz neden Esad yandaşı Erdoğan düşmanı olduk?” diye sormak Erdoğancılık.

        “Türkiye’nin % 80’inin damarına basan söylemler üreterek Türkiyelileşemeyiz, kaldı ki AK Parti tabanı özgürlük ve demokratikleşme talebimize makul karşılık vermiş bir tabandı; neden bu geniş kitleyi karşımıza aldık?” diye sormak Erdoğancılık.

        “Bu coğrafyada Araplarla sorunluyuz, Türkmenlerle sorunluyuz, onu bırakın Barzani’nin Kürtleri ile bile sorunluyuz. Az efendi olsak bizi bağrına basacak Türklerle aramıza mayın döşediniz, özgürlük ve refah yolumuzu dinamitlediniz” demek Erdoğancılık.

        Kim neyi doğru söylese Erdoğancı oluyor yani.

        *

        Demirtaş parti içindeki eleştirilerin kendi aleyhine sonuç doğurmaması için eleştiri sahiplerini değersizleştirme hamlesi yapıyor belli ki. Leyla Zana, Adil Zozani, Hatip Dicle, hatta Ahmet Türk, Sırrı Sakık gibi isimlerin HDP tabanıyla alakalarını kesmek için onları bildiği tek yolla, “Erdoğan” kelimesi altına sığdırdığı bagajla paketlemeye çalışıyor.

        Birilerini tasfiye etmeye çalışırken yaptığı muhteşem Erdoğan propagandasının farkındaymış gibi de görünmüyor. Düşünsenize... Daha önce CHP’de de benzer söylentiler çıkmış, Baykal ve ekürisi gizli Erdoğancı olmakla suçlanmıştı.

        MHP’de de gizli Erdoğancılar vardı.

        HDP’de bile gizli Erdoğancılar var.

        Bu hesap, Türkiye’de her iki kişiden biri açık Erdoğancı, biri gizli Erdoğancı, çıkan kavga da aslında “kıskançlık” demeye kadar varır.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar