Uçuş serbest, yeter ki 'beyazlar' alkışlasın
HDP’nin seçim vaatlerini okurken iktidara gelmeyeceğinden emin olmanın bir parti için ne kadar konforlu olduğunu yeniden gördüm.
Barajı aşıp aşamayacağınız bile tartışmalıysa, bu ülkeyi yönetme sorumluluğunun olmayacağından eminseniz yani, herkese, her kesime ve her keseye uygun bir beyannameyi mavi boncuklar ve konfetilerle doldurup uçurmanız mümkündür. “İstikrar” gibi, “kalkınma” gibi, “ekonomik büyüme” gibi, “güvenlik” gibi hayati ama “gerekli” olduğu yüzyılların tecrübesinden süzülen klişelere hiç girmeme lüksünüz var. Çok barışçı, çok hümanist, çok hayvansever, çok modern, çok çevreci, çok antikapitalist, çok liberter, hatta çok vejetaryen olabilir ya da öyleymiş gibi yapabilirsiniz; nasılsa sizi sınamak için gereken gözler üzerinizde değildir. İktidar ya da iktidar olmaya en yakın olan anamuhalefet partisi oradayken kimse sizi vaatlerinizden, daha doğrusu hayallerinizden ötürü sorgulamaz.
İktidara gelmeyeceğini bilen partilerin seçim bildirgeleri, bu anlamıyla bir kitlenin üzerinde mutabakat ettiği ya da edebileceği hayallerin ortalamasıdır. Hayaller, vizyonların, vizyonlar hedef ve planlamaların temel taşıdır. Hayal, aynı zamanda avantajdır. Hesapsız, masum ve saf olabilir, bu taraflarıyla gönüllere girebilir ve küçük bir hareketi devasa boyutlara taşıyabilir.
Nitekim “Temel Güvence Paketi ile her eve ayda 10 metreküp su, ayda 180 kwh elektrik ücretsiz verilecek, ısınma desteği sağlayacağız. İnsanca yaşam hakkının asgari gereklerini güvence altına alacağız” vaadi, sosyal devletin en ileri formlarından birini ima etmekle beraber aynı zamanda sınırlı kaynaklarda tasarruf etmeye teşvik eden bir vaat olarak, “Hayal de olsa güzel” duygusu uyandırdı. Ev kadınlarına maaş, şehir merkezlerinde bedava internet gibi birkaç madde için de bu geçerli.
Ancak ne bütünü ne de sunumu görmezden gelmek mümkün. Ufak tefek hoşluklar HDP’nin hayallerinin samimi değil fazlasıyla oportünist olduğunu gizlemeye yetmiyor. HDP beyannamesinin sorunu, hayallerden ibaret olması değil, hayal kurmayı güzelleştiren masumiyetten ve hesapsızlıktan mahrum olması. Türkiye’nin üzerinde tartışılmaz bir gücü olan Batılı dostlarıyla ve “her daim Batı kuyruğunda” şiarıyla hareketi vazife bilen beyaz Türk hamilerinin alkışını almaya endeksli “hesaplı kitaplı” stratejik hayalleri var. En büyük alkışı “sultanın kâbusu” sunumuyla alacağını biliyor ve seçim bildirgesinin startını Erdoğan düşmanlığı yaparak veriyor.
HES’lere karşı olmaktan girip AVM yasağına kadar pek çok alanda Taksim isyanı olarak kayda geçen hareketin Erdoğan’a dayattığı talepleri dillendirmeye gayret ediyor. Hadi bunu anladık, nasılsa ülkenin enerji ihtiyacı sizin sorun alanınızda değil.
Okullardaki din derslerinden ne istiyorsun? Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan?
Eşcinselliği makul karşılamayanları “homofobik” diye yaftalama basitliği de aynı “adrese teslim” hizmet duygusundan olsa gerek. Bu vaatle Kürtleri kazanacak değil zira. Bilakis, başörtülü kadınlara LGBTT’yi savundurtan bir konsept, sekülarist ve liberter hayat stratejilerine bu türden bir teslim oluş, geleneklerine bağlı Kürtleri memnun etmiyor, bilakis utandırıyor.
Vicdani ret talebi de şaka derecesinde manidar. “Askerlik yapmak istemeyen Türk ve Kürt çocukları, TSK bünyesinde askerlik yapmasınlar” diyor. Ama PKK’nın dağ kadrolarına katılmak isterlerse ya da kandırılıp götürülürlerse sorun yok! Kafamızdan uydurmuyoruz. Dağa götürülmüş 16 yaşındaki çocukların anneleri “Çocuklarımızı verin” diye ağlarken annelere köpük sıkmalarından; “Çocuğunuz rızasıyla geldi, direnişe katıldı, gurur duyun” demiş olmalarından anlıyoruz bunu.
Ermenistan ile sınır kapılarını açacağını vaat etmesi de dikkatlerden kaçacak gibi değil. Neden sadece Ermenistan? 21 Mart 2013 Nevruz’unda “ümmet” deyip iki yıl içinde yeniden solcu olmaya karar vermişsin, doğal olarak enternasyonalist, doğal olarak “Sınırlar kalksın, halklar kardeş olsun”cu olman gerekirken, hazır hayal kuruyor ve uçuyorken neden sadece Ermenistan? Tabii ki, 24 Nisan anmaları arifesinde Türkiye aleyhinde üst üste soykırım kararı çıkartan Avrupalı parlamentolara jest olsun diye.
HDP ne için konumlandırıldığının fazlasıyla farkında. Bu yüzden Selahattin Demirtaş’ın esprileri ve şirinliği bile samimi ve “bizden” imajını sahici kılmaya yetmiyor.