Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Döneli beş gün oldu.

        Ancak savaş ortamında yaşamaya çalışmak kapkaranlık bir tünelde görmeye çalışmak gibi.

        Sürekli kendini zorluyorsun, sıkıyorsun.

        Bir süre sonra buna alışıyorsun ve normali unutmaya başlıyorsun…

        Ukrayna’da geçirdiğimiz sayılı günde bile o ışıksızlığa ve yaşamsızlığa kendimi alıştırdığımı fark ettim.

        Her an siren çalabilir.

        Patlama sesi gelebilir.

        Silah sıkılabilir.

        Ölüme dair her şey sıradan. Yaşama dair ise her şey istisna…

        Biraz önce Putin’in ‘durdurulamaz’ dediği hipersonik füze attığını duydum ve günlerdir zihnime bir gelip bir kaybolan görüntüler yine teker teker teker gözümün önünden akıp gitmeye başladılar.

        Kadınlar, çocuklar, yaşlılar dondurucu soğukta yürüyor.

        Evleri yerle bir, yakınları ya yaşamını yitirmiş ya yaralı ya da savaşmak için geride kalmış.

        Ukrayna’da bir millet ölüyor…

        Ben böylesine bir altüst oluşun bu kadar vakur karşılanabileceğini tahayyül edemezdim.

        Ukrayna halkı bunu başarıyor.

        Orada kaldığımız süre boyunca ülke içinde çok yol kat ettik.

        Romanya sınırından Çernivski’ye oradan ülkenin ortasındaki Kiev’e, Kiev’den Lviv’e…

        Toplam 72 saati sadece yolda geçirdik.

        Dönüp sakin kafayla düşününce fark ettim…

        Ben evsiz kalmış yüzlerce Ukraynalı çocuk gördüm ama aralarında ağlayan bir tek çocuğa rastlamadım.

        Binlerce Ukraynalı ile karşılaştım, hepsi evlerini, hayatlarını arkalarında bırakmıştı. Sınırlarda, otobüs kuyruklarında, tren garlarında…

        Bavulları dışında hiçbir şeyleri kalmamıştı, dağıtılan yemeklerle yaşıyorlardı ama o tükenmişlik içinde tek bir dilenciye ya da bizden herhangi bir şey isteyen bir kişiyle karşılaşmadım.

        Dünyanın en zengin şehirlerine, her şeyin toz pembe göründüğü coğrafyalara gitseniz dahi illa yanınıza para ya da yemek istemek için biri gelir.

        Ukrayna’da o zorlu koşullar içinde bir insan bile yanımıza dilenmek için gelmedi.

        Tek bir kişi şikayetçi olmadı, feryat etmedi, uzattığımız mikrofona bir damla gözyaşı göstermedi.

        Bir millet olarak Ukraynalılar beni çok etkiledi…

        Şimdi o insanların üzerine ne olduğunu bilmediğim ama çok tehlikeli olduğuna emin olduğum hipersonik füze de atılmaya başlanmış…

        İçim kan ağlıyor.

        Lütfen Rus Devleti’nin yaptıklarını sırf ideolojik takıntılarla meşrulaştırmaya çalışanlara kulak vermeyin sevgili okurlarım…

        Putin çoluk, çocuk, hastane, doğumevi demeden her yeri bombalıyor, gözünü kırpmadan solucan öldürür gibi insan öldürüyor.

        Devletler arası ilişkiler dünyası kirli ve karanlık bir dünya…

        Hiçbir devlete kefil olmam, Ukrayna devleti de yanlışlar yapmış olabilir ama Ukrayna’da devlet değil bir halk yok edilmek isteniyor.

        Ve bu halk şu an o coğrafyada bir kurtuluş savaşı veriyor.

        Minicik çocuklar geceleri sığınaklarda donuyor, babalarını belki de bir daha hiç görmemek üzere arkalarında bırakıyor, günlerce aç susuz bir şekilde kaçıyor, bombaların düşmeyeceği bir çatı arıyor…

        Siyasi olarak nerede durursak duralım insani olarak duracak tek bir yer var. O da ateş altındaki bu mağdur ve vakur insanların yanı…

        Barış içinde yaşarken elindekinin kıymetini fark etmiyor insan. Tıpkı nefes alırken havanın kıymetini fark etmediği gibi.

        O nedenle Ukrayna’daki cehennemden gelince bombasız ve sirensiz hayatımıza bir şükür notu düşmek istedim.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar