Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Fatih Altaylı Çarşamba günkü yazısında “Büyükelçiler işine baksın” derken yerden göğe kadar haklıydı.

        Osman Kavala’nın yaşadığı hukuksuzluğu Türk medyasında defalarca gündeme getirmiş bir yazar olarak bu 10 büyükelçiye, daha doğrusu bu bildiriye imza atan ülkelere şimdi dönüp sormak isterim: Memnun musunuz olanlardan? Ne işe yaradı bu hamleniz?

        Herhalde özel olarak planlansa Osman Kavala’ya ve Türkiye’ye daha büyük kötülük yapılamazdı.

        Bu bildiriyle birlikte en azından kısa vadede tahliye olma ihtimali tamamen yok oldu Kavala’nın. Oysa davayı takip eden, Kavala’ya yakın hukukçular 24 Kasım duruşmasında iyi haber bekliyorlardı.

        KAVALA'YI BATI İLE KAVGANIN SEMBOLÜ HALİNE GETİREN BİLDİRİ

        Dahası Osman Kavala artık rejim açısından da Batı ittifakından net şekilde kopma yoluna giren bir devlet anlayışının Batı ile kavga etmesinin bir sembolü haline geldi.

        Hakikaten çok üzülüyorum. ABD, Almanya, Fransa’nın da içinde olduğu 10 önemli Batı ülkesinin büyükelçileri ‘persona non grata’ ilan edilerek ülkemizden çıkarılıyor.

        Bu son 200 senelik tarihimizde bir ilk. Batı medeniyetinin önde gelen ülkelerinin büyükelçileri Türkiye’den kovuluyor. Bir tek İngiltere her zamanki diplomatik zekasıyla buradan sıyrılmayı başardı.

        REKLAM

        Öte yandan iktidarın Osman Kavala üzerinden Batı ile kavgayı artırma siyasetine muhalefetin verdiği cevap ne?

        CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kavala’yı “Soros’un Türkiye Şefi” diye sunan Tayyip Erdoğan’a öteden beri “Esas Sorosçu sensin Erdoğan. 2002’de yemek yedin Soros ile” diyor.

        Kemal Bey hem Kavala’yı savunmak hem de CHP tabanında çok yaygın olan Batı ve Yahudi karşıtı ulusalcılık ideolojisini tatmin etmek istediği için böyle tuhaf ve çelişkili durumlara düşüyor.

        Bu tür bir Osman Kavala savunması “Açık Toplum Enstitüsü”nün Türkiye direktörü olmayı suç kabul eden anlayışla uzlaşıyor aslında ve “Esas Sorosçu sensin” deyip işin içinden çıkmaya çalışıyor.

        HİÇ KUSURA BAKMASINLAR...

        Kemal Bey kusura bakmasın ama Kavala meselesinde CHP’nin pozisyonu bence çok acınası. İktidarın istediği alanda kalan bir savunma tarzı bu.

        Hele İYİ Parti... Bu konuda bugüne kadar kılını kıpırdatmadı Meral Akşener. Gençliği boyunca çok koyu bir Tarık Buğra hayranı olduğu için Kavala’nın eşi Ayşe Buğra ile de bir hukuku olduğunu bildiğimiz Akşener, Kavala'nın hapiste olmasına elbette üzülüyordur. Tüm bunlara rağmen bir kere bile kuvvetli şekilde “Osman Kavala’ya özgürlük” diye tavır almadı.

        Neden?

        Maalesef Meral Hanım da rejimin tabularını aynen benimseyip sadece birey olarak Erdoğan karşıtlığı yaptığı İçin Kavala olayında kilitleniyor.

        Mevcut rejimin Batı karşıtı ve “yerli-milli” tabularını güçlendirip sonra mugalata ile karşı tarafı sıkıştırmaya çalışmaktan başka bir şey değil bu. Rusya’daki rejime benzer sözde iktidar-sözde muhalefet atışmaları bunlar. 2023’te kim aday olacak tipi konularla oyalanıyor medya ve siyaset dünyası. Yok hükmünde boş tartışmalar.

        İKTİDAR VE MUHALEFET MEDYASININ TEK ANLAŞTIĞI KONU BATI DÜŞMANLIĞI

        İktidar ve muhalefetin ve iki tarafın medyasının tek anlaştığı konu Batı düşmanlığı. Birbirilerini ‘Batı’nın elemanı’ olmakla suçlayıp Batı’ya daha ne kadar yükleniriz kavgası yapıyorlar.

        Bu gelişmeye karşı sesini en çok çıkarması beklenen Ali Babacan bile henüz bir tepki vermiş değil. Halbuki bildiriyi yanlış buluyor dahi olsa büyükelçilerin ülkeden çıkarılmasına kuvvetli bir şekilde itiraz etmesi kendi açısından tutarlı değil mi?

        Küreselleşmeye, Türkiye’nin ancak dört bir tarafla iyi ilişkiler içinde ilerleyebileceğine inanan bir insan olarak ülkedeki bu Batı karşıtı gidişat beni endişelendiriyor. Nereden nereye diyorum…

        18 yıl önce AB’nin kapıları bize açılıyor derken şimdi karşılıklı kapılar çarpılıyor…

        BATI TÜRKİYE’Yİ ANLAMAYA ÇALIŞMAMAKTA ISRARLI

        Bu bildiriye imza atan 10 ülkenin yaptığına da şaşırıyorum.

        Bu kadar önemli ve diplomasi alanında tecrübeli ülkeler Türkiye’de böyle bir çağrının ters tepeceğini nasıl görmezler?

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hamleye sert tepki vereceğini nasıl tahmin etmezler? Bunun iç işlerine müdahale olarak algılanacağını nasıl analiz etmezler?

        Hala ve ısrarla Türkiye’ye tepeden ve oryantalist bir gözlükle bakma inadını sürdürüyorlar maalesef. Yoksa komplo kurarsak onlar da Türkiye’nin Batı’dan tamamen kopmasını mı istiyor?

        Türkiye son yıllarda dış dünyaya meydan okuyan ve tam bağımsız bir güç olma yolunda önemli adımlar attı. Batı hem benmerkezciliği hem de Erdoğan’a olan öfkesi nedeniyle Türkiye’yi sağlıklı bir şekilde analiz edemiyor.

        REKLAM

        Osman Kavala davasının yanlışlığını ve iddianamenin hukuki dayanaktan yoksunluğunu sık sık konu eden bir gazeteci olarak tekrar söyleyeyim: 10 büyükelçinin bu çağrısı çok ama çok yanlış. İçerikte haklı olsalar da böyle bir çağrı kabul edilemez.

        Öte yandan söz konusu elçilerle ilgili alınan ‘persona non grata’ kararı ve oluşan gerginliğin Türk kamuoyuna yansıdığı pek söylenemez.

        “Yerli ve milli” olarak özetlenen esasen içe kapanmacı ve temel olarak Batı karşıtı ‘zeitgeist’ toplum ve medyada öyle baskın hale geldi ki…

        TREND TOPIC İLK 10'A BİLE GİREMEDİ...

        ABD, Almanya ve Fransa’nın içinde olduğu 10 ülkenin büyükelçileri tarihte ilk kez ‘istenmeyen insan’ ilan ediliyor ve bu gelişme ülkede doğru dürüst gündem bile olmuyor.

        Bakıyorum, twitter'da trend topic'lerde yok, televizyon kanallarında hala başka konular tartışılıyor. Taşrada bir müftü “Bikini günahtır” diye açıklama yapsa bu 10 büyükelçinin kovulmasından çok daha büyük bir sosyal medya gündemi olur, buna eminim…

        Hava böyle olduğu için muhalefetten hiç kimse bu atmosfere meydan okumaya cesaret edemiyor. Bence o nedenle ülkede gerçek anlamda bir muhalefet yok. Daha doğrusu sisteme muhalefet eden yok. Muhalefet etmek salt Erdoğan’a karşı olmaya indirgenmiş durumda.

        Halbuki Tayyip Erdoğan 2003-2004’te tam da böyle bir havaya meydan okuyarak büyük bir rüzgar yakalamıştı.

        Hatırlayın, AB ile müzakerelerin başladığı dönem CHP AB’nin bizi bölmeye çalıştığını söylüyor, müzakere sürecini milli güvenliğe aykırı olarak görüyordu.

        Devlet de o dönem CHP ile aynı çizgideydi. Erdoğan’ı iktidara getiren muhafazakar tabanda zaten Batı’ya yönelik ezelden gelen şüphecilik vardı.

        Ama Erdoğan o dönem kararlı ve tavizsiz bir şekilde kendi tabanını ikna etti, Batı ile iyi ilişkileri savundu ve Türkiye’yi müzakere masasına oturtarak, kendi iktidarını hedefleyen askeri vesayetin çizdiği sınırların ötesine geçmeyi başardı.

        REKLAM

        KOMPLOCU OLSAM BU BÜYÜKELÇİLER DOĞU PERİNÇEK'E ÇALIŞIYOR DİYECEĞİM...

        Bugün muhalefet cephesinde zamanında Erdoğan’ın yaptığı gibi ‘zamanın ruhuna’ meydan okuyan bir lider yok.

        Türkiye’de herkes Batı karşıtlığı yarıştırıyor. Hava böyle iken bu 10 büyükelçinin bildirisi gibi hamleler Türkiye’yi Batı’dan daha da kopartacak bir ortama büyük katkı sağlıyor. Zira kamuoyu buna zaten hazır.

        ABD’nin, Almanya’nın bunu görmeyip snob bir eda ile Türkiye’ye parmak sallayan bildiriler hazırlamasını hakikaten şaşkınlıkla izliyorum. Komplocu olsam hepsi Doğu Perinçek’e çalışıyor diyeceğim…

        Netice itibariyle bu gidişat çok tehlikeli...

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar