Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün 18 Şubat. Osman Kavala dahil 16 kişinin karar duruşması bugün Silivri’de görülüyor…

        Bu köşede sık sık Kavala’nın tutukluluğuna itiraz yazıları yazdım. Bu durumun adaletsiz olduğunu ifade ettim.

        Yalnızca Kavala değil, adeta onun tutukluluğuna gerekçe bulmak için yanına eklenmiş izlenimi veren diğer 15 kişiye yöneltilen suçlamalara da karşı çıktım.

        İddianamenin somut dayanaktan yoksun ve zorlama ithamlara dayandığını söyledim.

        Hükmün, AİHM’in Kavala’nın tahliye edilmesi yönündeki kararını bypass etmek için 10 Mart 2020’den önce verilmeye çalışıldığı izlenimi doğduğunu vurguladım.

        Zira Kavala 10 Mart’a kadar hüküm giyerse AİHM’in o gün kesinleşecek kararı geçersiz olacak, itiraz için AYM’ye başvurması ardından yeniden AİHM’e gitmesi gerekecek.

        Bu kritik duruşma öncesi bir kez daha haykırıyorum: Bu ülkede hukuk devletini inşa etmek, adalete olan güveni tesis etmek istiyorsak bu gün o duruşma salonundan tüm sanıklar için özgürlük çıkmalı.

        Osman Kavala adeta bir sembol haline geldi. Bu davaya uluslararası ilgi giderek artıyor.

        Üstelik Kavala büyükelçiler ya da konsoloslar ve yabancı gazeteciler ile görüşmeyi reddetmesine rağmen bunlar oluyor.

        BU SÜREÇTE GÖRÜLDÜ Kİ…

        Objektif olarak şu tespiti yapmam gerek: Osman Kavala şov peşinde olmayan, çok alçakgönüllü bir insan. Cezaevindeyken bu özelliğini vicdanlı herkes gördü.

        TRT 2 yeniden kültür-sanat kanalı olarak yayına başlayınca çok sevinen ve avukatına “Ben daha burada kalırım. Hücremde TRT 2 çıkıyor. Çok keyifle izliyorum” diyen biri Kavala.

        Fakat ailesi ve sevdikleri çok özledi Osman Bey’i. Kavuşsunlar artık.

        İktidara yakın medyada da bu iddianamenin ikna edici olmaktan çok uzak olduğu yazılıyor.

        Zoraki bağ kurma çabaları, kesilip biçilen telefon konuşmalarından çıkarılmaya çalışılan suçlamalar, birbirini hiç tanımayan ama beraber hareket ettikleri ileri sürülen sanıklar…

        YİĞİT AKSAKOĞLU VE YİĞİT EKMEKÇİ

        Yalnızca Kavala da değil, geçen perşembe de hatırlattığım gibi hakkında ağırlaştırılmış müebbet talebi olan Yiğit Aksakoğlu’nu unutmayalım mesela.

        2 küçük kızı ve eşi günlerdir büyük bir endişe içinde bugünü bekliyorlar.

        Diğer bir isim de Yiğit Ekmekçi. Bilgi Üniversitesi’nin eski mütevelli heyeti üyelerinden.

        Hükümete yakın medyanın en şahin milliyetçi kalemlerinden Cem Küçük de dün insaflı bir yazı kaleme almış, Ekmekçi ile ilgili bir anekdot anlatmış. Yazıyı bana Ekmekçi’nin yakın arkadaşı Ali Değermenci gönderdi.

        Yiğit Ekmekçi, 28 Şubat darbesinin muhafazakarlara göz açtırmayan günlerinde, Bilgi Üniversitesi’nde başörtüsü yasaklarına direnmiş, İmam Hatipli öğrencilere burs sağlayarak devam etmelerinin yolunu açmış bir isim.

        Bu hikayeyi ben de biliyorum ama o, asla geçmişinin PR’ını yapmadı, sormadan anlatmadı. Bugün konu açılınca da “Yasaklar kabul edilebilir değildi, elbette elimden gelen yardımı yaptım, bunun lafını etmeye değmez” karşılığını veriyor.

        İşte bu Yiğit Ekmekçi de bugün sanık sandalyesinde ve hakkında 20 yıl hapis isteniyor…

        Şayet yargı adalet dağıtmayı hedefliyorsa bugün o salondan tüm sanıklar için beraat kararları çıkması gerekmez mi sayın mahkeme heyeti?

        *

        Çoktan kapanmış olması gereken Büyükada davası yarın

        Yarın da başka bir salonda, bu kez Çağlayan Adliyesi’nde yine çok tartışılan başka bir dava var.

        Ben tutuklu sanıkların tahliye edilmeleri ve haklarında yurt dışı yasağı dahi konmaması nedeniyle bu dava kapandı sanıyordum ancak maalesef yanılmışım.

        Büyükada davası devam ediyor. Tutarsız suçlamalar, maddi hatalar ve bol keseden atfedilen terör örgütü üyelikleri ile hukuk tarihine ‘yanlış örnek’ olarak şimdiden geçen iddianamesi sebebiyle fiilen bu dava zaten çöktü ancak süreç bitmedi. Yarın tamamı insan hakları savunucusu olan 11 sanık için 11. duruşma yapılacak. Kararın aynı gün çıkması bekleniyor.

        Bu davalar ülkemizde hakikaten titizlikle yürütülmesi gereken ciddi davaların da üzerine gölge düşürüyor. Tıpkı bugünkü dava gibi yarınki Büyükada davası da hukuk devleti olma hedefinde bir Türkiye’ye yakışmıyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar