Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞLIĞA bakıp, seçim dolayısıyla bugün siyaset yazamadı, işi geyik muhabbetine çevirdi sanmayın.

        Tanıklık ettiğim gerçek geyik muhabbetinden söz edeceğim.

        Zaten aşırı soğuktan kurtulmak için iki geyiğin karşı karşıya geçip birbirlerine sürekli bağırarak vücutlarını ısıtmalarına benzer hava da yoktu.

        Ağustos sıcağı bölgede rekor denemesi yapıyordu.

        Cihan Demirci’nin muhteşem karikatürlerinin “geyik muhabbeti” ortamında da değildik.

        Şöyle ki...

        Kısa süre önce Ankara’nın kuzeybatı bölgesinde dolaşırken, bir bağ evinin bahçesinde dört muhtarla buluştuk.

        Yeni dikilmiş bir meyve ağacının gövde kabuğunun baştan aşağı sıyrılmış olmasına duyulan tepki de muhabbetimizi başlatmaya yetti.

        Ağaca zararı kimin vermiş olabileceğini sorduğumda masada önce buz gibi bir hava esti.

        Koro halinde, “Bunun bize ettiğini kimse etmez...” hayıflanmasıyla hiddet dolu kelimeler yükseldi.

        Yakındıkları geyiklerdi.

        İşte bizim geyik muhabbetimiz de böyle başladı...

        GEYİK ÇOĞALDI

        Muhtarların anlattığına göre bölgede yaşayan geyik sayısı son yıllarda çok artmış.

        Yıllar önce bir tek geyik görmek olası değilken, bugün köylüyle iç içe yaşar hale gelmişler.

        Geyik sayısının artmasında, devletin denetimi ve yüksek ceza uygulaması; yetiştirip doğaya bıraktıkları geyiklerin bölgeye uyum sağlaması; yaban hayatı korumayla ilgili sivil toplum örgütlerinin propagandaları; bir de batıl inançla bütünleşen yaşanmışlıkların payı olmuş.

        Ayrıca kaçak avcılardan alınan cezalardan köylüye pay verilmesi de denetimi artırmış.

        İzinsiz av yapana 30 bin liraya kadar çıkan para ile iki yılı bulan hapis cezalarının yanı sıra, yargılamanın yapılacağı mahkemenin Erzurum’da olması da eklenince herkes geyikten uzak durmuş.

        Muhtarın anlatımıyla, “Uzaktan gören yolunu değiştirmiş, arabasının önüne çıkan direksiyonu şarampole çevirmiş”...

        Kazayla geyiğe çarpan, “ambulans çağıracak” hale gelmiş.

        Bu duruma da tek başına cezalar getirmemiş.

        “Geyik vuranın ocağı onmaz...” inancı, en etkili yaptırım olmuş.

        Hatta, bu söze inanmak istememişler, kaçak geyik avcılığı yapan bir köylüyü gösterip, “Başına bir iş gelse onun başına gelirdi” demişler.

        Birkaç yıl sonra o kişinin, aile fertlerinin kazalar ve ani ortaya çıkan hastalıklar dolayısıyla arka arkaya ölümü, gözlerini korkutmaya yetmiş.

        BİZİMKİNİ VURSUN

        Ancak geyiklerin bahçelere dadanması, sebzenin yeni uzamaya başlayan filizini ve çiçeğini yemesi, taze fidanların kabuğunu kemirmesi çiftçiyi de canından bezdirmiş

        Merkez Av Komisyonu’ndan geyik vurma izni alan avcının köylerinin çevresinde avlanmasını sağlamak için köylülerin “Sana avda en iyi yardımı biz yaparız” propagandası başlamış.

        Köyler arası avcı avlama yarışına girişilmiş.

        Bu yıl bölge için üç av hakkı verilmiş.

        Son avcı sigara içtiği için, büyük uğraşla önüne doğru sürdükleri yaşlı geyiğin, duman kokusunu hissedip önünden kaçmasına neden olmuş.

        “Bir daha ava gelme” deyip kovmuşlar.

        Geyik muhabbeti o kadar etkilemiş ki, dönüş yolunda bir geyiğe rastlamamak için gözümüzü dört açtık...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar