Apaydın Kampı...
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu söyleyene kadar Apaydın Kampı’nın statüsü bilinmiyordu.
Bakan dün New York’a hareketinden önce Apaydın Kampı’nın askeri olduğunu, Suriyeli askerlerin de “Muharip Yabancı Ordu Mensuplarından Türkiye’ye Kabul Edilenler Hakkında Yönetmelik” ve bağlı kanuna göre kaldığını söyleyince, bulup okudum.
Türkiye, 1991’de Saddam’dan kaçan 500 bin peşmergeyle yüzleşince, sığınmacıların durumunu yasal bir statüye bağlamak için bu kanunu ve bağlı yönetmeliği çıkardı.
26 Ekim 1995 tarihli yönetmeliğin amacı şöyle:
“Türkiye’nin taraf olmadığı bir silahlı çatışmada, Türkiye’ye kabul edilen muharip yabancı ordu mensuplarının Türkiye sınırlarından girdikleri tarihten iade olunacakları veya başka bir ülkeye gönderilecekleri tarihe kadar gözaltı edilmelerine... ilişkin esas ve usulleri tespit etmek. “
GENELKURMAY KURMALIYDI
“Muharip Yabancı Ordu Mensubu” ile kimi kastettiğini de açıkça koyuyor:
“Ülkeye kabul edilen veya ülkede ele geçirilen, mensubu bulunduğu silahlı kuvvetlerin bir üçüncü ülke ile savaş veya silahlı çatışma halinde bulunduğu asker kişiyi ifade eder...”
Kampların kurulması ve yönetimiyle ilgili kuralı da net açıklıyor:
“Kabul edilenlerin barınmaları için kullanılacak geçici konaklama yerleri ile kamplar, Milli Savunma Bakanlığı ile koordine edilerek Genelkurmay Başkanlığı’nca tespit edilir ve kurulur.”
Bu noktada durmuyor, “kampların Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup bir subay tarafından yönetilmesini” emrediyor.
YÖNETMELİĞE AYKIRI
Bu durumda Apaydın Kampı, Davutoğlu’nun iddia ettiği gibi askeri bir kamp ise kanuna ve yönetmeliğe aykırı...
Çünkü Apaydın Kampı, Genelkurmay’a ait değil, yönetimini de subay yapmıyor,
Gelelim işin bir diğer noktasına...
BM Mülteciler Komiserliği yetkilileriyle konuştum.
Sayıları 80 bini bulmasına karşın, kamplara BM’nin neden gereken ilgiyi göstermek istemediğini, sayının 100 bini geçmesi halinde ne yapacaklarını sordum.
Yanıt net geldi:
“Biz ilk günden Türkiye’ye yardıma hazır olduğumuzu ilettik. 10 bin çadır, 84 bin battaniye gönderdik, 20 bin çadır, 160 bin battaniye daha yollayacağız. Ancak Türk hükümeti yardım önerimizi, ‘Kayda aldık’ deyip kabul etmedi...”
Suriye içinde bir kamp olasılığını sorduğumda, 1991’de Saddam’dan kaçan Irak halkının Türkiye’ye sığınmak istediği dönemi anımsattı.
Özal’ın sığınmacı sayısı 500 bine çıkınca sınırı kapattığını, dünyadan yükselen yakıcı tepkilerle bir anda yüz yüze kaldığını anımsattı.
Özal’ın, baba Bush ile anlaşarak Irak’ta 36-42 paralel arasında uçuşa yasak bölge ilan edilmesiyle sorunu aşabildiğine dikkat çekti.
BM Güvenlik Konseyi’den bir karar çıkmadıkça Suriye içinde hareketin güçlüğüne dikkat çekti.
Rusya ve Çin oldukça böyle bir karar zor.
Bu durumda ne olacak:
“Türkiye sınırını kapatamaz, 1991’den çok daha zor durumda kalır. Kamplar Türkiye içinde kurulmaya devam eder, başka ülkeler de yardımlarını buraya gönderir...”
Ötesinde bir çıkış yolunun bu aşamada görünmediğinin de altını çizdi.
Karışık bir iş vesselam...
- Fetvasını arayan İran…23 saat önce
- Gençleşemiyoruz...5 gün önce
- Mr. Fico…1 hafta önce
- Elektrikli otomobil savaşı...1 hafta önce
- Anneler günü…1 hafta önce
- Güç savurması…2 hafta önce
- Nüfus kalmayınca2 hafta önce
- Columbia'nın "dış aktörleri…"2 hafta önce
- Mirasın geleceği…3 hafta önce
- Metal yakalılar, mavi yakalıları yakalayamaz...3 hafta önce