Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DEPREM dolayısıyla ara verdiği günden bu yana siyaset kulisleri seçimin ileri tarihe öteleneceğine dair yoğun bir arayış içinde...

        Bu tartışmanın en çok yapıldığı zeminin muhalefet olması ise işin garip tarafı..

        O denli hararetli tartışıp, o kadar çok kulaktan dolma iddialar gündeme getiriliyor ki, “bazen insanın gerçekten hayret edesi geliyor…”

        Buna Cumhurbaşkanı'na da yakın, AK Parti'nin önemli isimlerinden birinin seçimin ertelenmesi için kendileri açısından muhalefetin makul isimleri ile girdiği dirsek temasının da etkisi var...

        Buna dün akşam saatlerinde bir de AK Parti'nin kurucu ismi, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın açıktan seçimlerin ertelenmesine yönelik siyasi partilere yaptığı çağrısı eklendi...

        Ancak Anayasa’nın 78. maddesi açık, “Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, TBMM, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir…”

        Madde bu kadar sarihken, tartışmanın bu denli yüksek seyirde devam etmesinin nedeni ise kulaktan kulağa aktarılan bir söylenti...

        İddia o ki deprem bölgesinde görev yapan etkin bir üst düzey isim, üst düzey bürokrat ve teknokratların olduğu bir ortamda enkaz temizliğinin seçime yetişmeyeceğine yönelik sözler duyunca öfkelenip, “Seçim meçim yok, unutun seçimi…” demiş…

        Siyasetin içindeki bir avukat tanıdığım da bu sözü duymuş olacak ki, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 2012 kararını WhatssApp’tan yolladı.

        Bu kararın eski olduğunu, ele alınan maddenin mülga olduğunu, yani ortadan kalktığını izah etmeye kalksam da o bildiğinde ilerledi.

        Bu adımı OHAL kararının bütün ülkeye yaygınlaştırılıp seçimin iptal edileceğine yönelik dedikodu takip etti…

        Yetmedi şimdi de işin içine YSK katıldı…

        Arınç'ın dün akşamki açıklamaları da bu söylentileri daha da çoşturdu...

        Gelelim iddialara ve bunların olabilirliğine veya ileri sürülen kararların gerçekten söylentide olduğu gibi olup olmadığına…

        Bir de parlamento hukukunu bilen, Anayasa üzerine dirsek çürüten ve gerekçe olarak ileri sürülen o kararlarda imzası bulunanların ne dediklerine…

        1- OHAL’İ YAYGINLAŞTIRIP SEÇİMİN İPTAL EDİLECEĞİ İDDİASI

        Bunun imkansız olduğunu AK Parti milletvekilleri bizzat söyledi.

        OHAL'in 10 il ve 3 ayla sınırlı olduğunu, bırakın zamanında yapılmasını, deprem öncesi planlandığı gibi 14 Mayıs’ta seçim kararı alınsa dahi süresini tamalayıp uygulanamaz hale gelecek...

        Ancak beklentinin gücü gerçeğin ötesinde...

        Oysa OHAL kararını alan Cumhurbaşkanı da bu görüşte…

        Nitekim dün yayınlanan OHAL’in uygulamasına yönelik 120 Sayılı Kararnamesinin 2’nci maddesinin “Ç” bendinde aynen şu hükme yer verdi:

        “2) Aşağıdaki süreler bu maddenin kapsamı dışındadır:

        ç- TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimleri bakımından ilgili kanunlarda düzenlenen süreler…”

        Yani diyor ki seçimle ilgili YSK’nın süreleri yönünden bu OHAL uygulaması engel teşkil etmeyecek.

        Ayrıca bırakın seçim takvimini, seçmen kütükleri için öngörülen üç aylık süre bile başlamadı…

        2- ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 2012 KARARI

        Buradan olmayacağı anlaşılınca bu kez Anayasa Mahkemesi (AYM) üzerinden seçimin öteleneceğine yönelik şu cümle coşturuldu:

        “Savaş hali dışında da mücbir sebeplerle seçim iptalinin yapılabileceğine dönük Anayasa Mahkemesi’nin hükmü var…”

        Sözünü ettikleri AYM’nin 2012/ 30 esas, 2012/96 sayılı 15 Haziran 2012’de aldığı karar...

        Ancak bilmedikleri, o kararın dayandığı Anayasa maddesi mülga, yani yürürlükten kalktı…

        Yerine 2017’de yeni hüküm konuldu...

        Tartışmaya konu kararın nedeni de 2012’de çıkarılan Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’na eklenen bir maddeye, Anayasa'nın “TBMM tarafından savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmediğine karar verilmesi halinde…” ibaresinin adres gösterilmiş olması.

        CHP, Anayasa’nın bu hükmünün milletvekili genel seçimine ait olduğunu, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’na temel oluşturmayacağını belirtti, AYM’den iptalini istedi; ancak kabul görmedi...

        Karara muhalefet şerhi düşen AYM o dönem üyelerinden Osman Paksüt de karara karşı oy yazısında, savaş hali ile birlikte, mücbir sebeplerin de ertelemeyi mümkün kılacağını savunan şu görüşe yer verdi:

        “Türkiye'nin katılmadığı ancak ülkemizi de etkileyen nükleer bir savaş veya nükleer bir kazanın yol açabileceği nükleer bir felaket, büyük illerimizi vurabilecek çok şiddetli bir deprem gibi nedenlerle milyonlarca seçmenin güven içinde ve düzenli olarak oy kullanmasının mümkün olamayacağı haller de seçimlerin ertelenmesi için mücbir sebeptir. Bu gibi hallerde Anayasanın verdiği genel yetkiye dayalı olarak, seçim takvimini Yüksek Seçim Kurulunun belirleyeceği açıktır…”

        Aslında bugün Arınç'ın savunduğu görüşlere çok yakın sözleri söylediği varsayılabilir...

        Ancak Paksüt’ü dünkü sohbetimizde hukukçu kimliği ile bildiği doğruyu sürdürdü, neden böyle bir karşı oy yazdığını şöyle açıkladı:

        “Buradaki kastım, savaş hali denildiğinde de bunun çerçevesinin ne olduğunun da belli olmadığı. Farz edelim ki Türkiye, kendisine çok uzakta Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki küçük ülkelerden birine savaş açtı; bu seçimin ertelenmesini gerektirir mi? Sandığa hiçbir etkisi olmayan bir karar için seçim neden iptal edilsin? Ya da varsayalım ki bu deprem 17 Haziran’da olsaydı, seçim yapılabilir miydi?”

        Savaş halinden ne kastedildiğine açıklık getirilmesine vurgu yapmak için şerh düştüğüne vurgu yaparken, “Oysa 18 Haziran’a şimdi 4 ay zaman var. YSK henüz seçmen kütüklerini oluşturmadı; önünde yeterli zamanı var…” dedi.

        Benzer başka örnekler veren Paksüt, sözlerini şöyle tamamladı:

        “Bugünkü Anayasa kapsamında savaş hali dışında seçimin ertelenmesinin imkanı yok. Eğer olursa Anayasa’nın 1 ve 2. maddelerine yani Cumhuriyetin temel ilkesi ve demokrasiye aykırı olur. Bu hafta sonu dahi olsa seçim, 3 il dışında yapılabilir, kaldı ki 5 ay var. Nüfus hareketleri oldu, onu da parmak boyası ile YSK çözebilir.”

        Tam da belirttiği gibi, 2017 Anayasa değişikliğinde tam da o günlerdeki itiraza uygun şekilde Anayasa’ya “Milletvekili seçimleri ile birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimi” de eklenerek yeniden düzenlendi.

        İtiraz edilen madde yürürlükten kalktı; ortada madde; ne de o maddeye dayalı olarak alınmış AYM kararının hükmü kaldı…

        Anayasa hukukçusu Doç. Dr. Ozan Ergül’ün de dünkü sohbetimizde belirttiği gibi o günkü kararda bir “obiter dictum” söz konusu.

        Yani konuya açıklık getirilirken, asıl meseleye etkisi olmayan “rastgele söylenmiş” söz durumu var; bu da kararın aslına etki oluşturmuyor.

        Doç. Dr. Ergül’ün de görüşü “savaş hali” dışında seçimin ötelenmesi mümkün olmadığı noktasında....

        Hemen belirteyim bu görüş, Cumhurbaşkanı’na yakın bazı hukukçular ile seçim hukukunu iyi bilen ve yıllarca bu konuda ter akıtan AK Partili milletvekillerinde de mevcut...

        3- YSK SEÇİMİ ÖTELEYEBİLİR Mİ?

        Aslında mücbir sebebe ilişkin YSK’nın kararları yok değil; özellikle de 1976, 1991 ve 1995 kararları çok önemli...

        Birinde kar yağışı dolayısıyla bir ilçede sandık kurulu başkanı da dahil hiç kimse sandık başına gidememiş.

        Yollar kapandığı için seçmen de sandığa ulaşamamış; YSK da o ilçelerde seçimi ileri tarihe ertelemiş.

        YSK erteleme gerekçesinde bu fiili duruma vurgu yapmış, savaş hali söz konusu olmamakla birlikte seçim günü oy verme işleminin gerçekleşmesine engel durumun ortaya çıkmış olmasını neden göstermiş.

        Peki, ileri sürülen şu senaryo hayata geçirilebilir mi:

        “YSK deprem dolayısıyla seçimi yapamayacağına ilişkin TBMM’ye bir karar yollar, ileri tarihe ertelenmesini önerir. TBMM de bu tavsiyeye yönelik kararı alır, genel ve yerel seçim birlikte yapılır. Anayasa Mahkemesi de buna ilişkin iptal kararı almaz; topu kendisi gibi Yüksek Mahkeme olan YSK’ya atar. Bu tartışmalar da Eylül’e götürür…”

        Doç. Dr. Ozan Ergül’e göre hukuken gerçekleşme olasılığı yok…

        Olabilmesi için öncelikle YSK’nın yetki ve görevlerine ilişkin yasasının değişmesi gerekir.

        Çünkü YSK Kanunu görev ve yetkisinin sınırını net çiziyor:

        “Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapmak veya yaptırmak, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları incelemek ve kesin olarak karara bağlamak.”

        Seçimlerin yapılamaması halinde bu görevi yerine getiremeyeceğini bildireceği makama yönelik bir hüküm olmadığı gibi, YSK'nın en tecrübelisi, CHP temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu ile İYİ Parti YSK temsilcisi Mustafa Tolga Öztürk'ün tepkisi benzer oldu:

        “YSK’nın böyle bir yetkisi yok; görevi seçimi yapmak. Bunun için de yeteri kadar süresi var…”

        Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’a göre seçmen listelerinin yeniden oluşması için gereken üç aylık sürenin başlayacağı 18 Mart’a kadar seçmen listeleri hazırlanabilir.

        Seçim takviminin başlayacağı 18 Nisan için de ayrıca 2 aydan fazla süre var…

        Daha da zorlanırsa, 2015'te Diyarbakır merkezli hendek olayları dolayısıyla YSK'ya kanunla verilmiş sandık taşıma ve birleştirme yetkisi var; onu kullanır…

        4- MECLİS KARAR ALABİLİR

        Bütün bunlara dün sabah saatlerinde yeni bir senaryo eklendi…

        TBMM’nin kendi başına bu kararı nitelikli çoğunluğa gerek görmeden alabileceği iddia edildi.

        Gerekçe olarak da 18 Nisan 1999 seçimleri öncesi Meclis’in kararı gösterildi.

        Böyle bir karar var mı derseniz, evet var…

        Ancak birbirine ikame edilen seçimler farklı.

        İddiada yer alan durumda, yani 1999'da normalde 27 Mart günü yapılacak yerel genel seçim, 21 gün ileriye 18 Nisan’a kaydırıldı; iki seçim birlikte yapıldı.

        Çünkü yerel seçimi geriye alamazsınız; nedeni de iki AYM bir de referandum kararının olması.

        Merhum Turgut Özal 1989 yerel seçimlerini, genel seçim ile birleştirmek için öne alma yönüne gitti; itiraz üzerine AYM iptal kararı aldı; sonraki bütün süreçlere emsal oluşturdu.

        Özal da bunun üzerine aynı maddeyi referanduma götürdü bu kez de halk reddetti…

        Yerel yöneticilerin görev süresinin 5 yıl olduğu, seçiminin geriye alınamayacağı halkın kararıyla da kesinleşti.

        27 Mart 1999’da yapılması gereken yerel seçim 18 Nisan 1999’a ötelendi…

        Yani YSK yerel seçimi geriye değil, ileriye götürdü; genel seçimle birleştirdi; kimse de itiraz için AYM’ye başvurmadı...

        Gelelim diğerine, asıl önemli meseleye…

        Nasıl ki yerel seçimleri geriye götüremiyorsanız, milletvekili genel seçimini de ileri götüremezsiniz.

        Çünkü Anayasa görev süresini 5 yıl ile sınırlamış.

        O nedenle 18 Haziran’dan sonrasına seçimin ötelenmesi mümkün değil.

        Bunlar yetmiyor gibi dün baktım bir de Anayasa’da iki seçim arasında bir yıl varsa birlikte yapılacağına yönelik hükümden söz ediyor.

        Evet, böyle bir hüküm vardı (Md: 127); ama şimdi yok…

        Çünkü 2017 referandumunda bu hüküm Anayasa’dan kaldırıldı; sadece ara seçimlerin bir yıl kala yapılamayacağına ilişkin hüküm korundu.

        O nedenledir ki milletvekili seçimi ile yerel seçim geçen dönem birlikte yapılamadı.

        Bilmem izah edebildim mi?

        5- TEK ÇARE GEÇİCİ ANAYASA HÜKMÜ

        Bütün bunlara karşı bir çıkış yolu yok mu?

        Evet var…

        Arınç'ın da dün talep ettiği Anayasa’ya geçici bir hüküm eklemek...

        Savaş halinden başka mücbir nedenlerle de seçimlerin bir defaya mahsus öteleneceği, iki seçimin gelecek yıl Mart'ta birlikte yapılacağına yönelik geçici madde koymak…

        Ancak böyle bir kararın TBMM’den çıkabilmesi için AK Parti ve MHP’nin sayısal çoğunluğu yok…

        Meselenin TBMM’de 400 oyla, yeni referandumsuz çözülebilmesinin yolu, tek başına CHP’nin veya HDP ile İYİ Parti’nin birlikte desteğini bulmak.

        Bu en olabilir yol gibi görünse de üç partinin lideri de kararlı bir şekilde seçimlerin zamanında yapılması gerektiğini söylüyor...

        Dolayısıyla bu da şu aşamada olası görünmüyor.

        Ayrıca seçimlerin ileri bir tarihe ertelenmesinin getirisinin götürüsünden çok daha fazla olacağına yönelik AK Parti içinde de ciddi kaygı duyanlar var; neden de 2019 İstanbul seçimi...

        YSK üzerinden seçim iptalinin getirdiği ağır yükü unutamıyorlar.

        Başka bir yol olabilir mi?

        Politika, kelime anlamı gibi “çok yüzlülük” demektir…

        Bir hafta uzun, bazen de beş ay çok kısadır; değişmiş sisteme ve yeni kurallara geçmişten hareketle sonuç üretilemez…

        Merhum Demirel’in sözündeki gibi, dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurutulamaz…

        Belki bugünün şartlarına uygun bir model gelişir, yoksa 18 Haziran'da seçim kaçınılmaz hale gelir...

        Tabii YSK takvimi başlatırsa....

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar