Bireysel rakibe karşı hükümet birliği…
SEÇİMİN oturacağı propaganda zemini belirginleşmeye başladı…
Görünen o ki AK Parti ve dolayısıyla da Erdoğan, karşısındaki çoklu blokun avantajını, rakibini CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile bütünleşik tekile indirmek istiyor.
Karşısına muhafazakar kesimin ağırlıklı olduğu “6’lı masayı” almak yerine, diğerlerinin adını dahi anmayıp, hepsini seçim meydanında CHP bünyesinde tekil hale getirmeye çalışıyor.
Nitekim AK Parti’nin konuyla ilgili isimleriyle sohbetimde gizleme gereği duymadılar.
CAM TAVANA DAYANDI
Bütün partilerin oyunun bir cam tavana dayandığını, AK Parti’nin oylarının %36’dan yukarı tırmanamadığını, ancak CHP’nin oylarının da son tartışmalar sonrasında %28-29 bandından, %26-27’ye iki puanlık gerileme gösterdiğine vurgu yaptı.
Aslında ilk sol kesimde başlayıp, sonrasında da İYİ Parti’den seslendirilen Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı mezhebi üzerinden karşı çıkan tartışmaya dikkat çektiler.
Bunun Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu’nu kaçınılmaz bir rakip haline dönüştürdüğünü ve diğerlerini de bundan ayrıştırdığına vurgu yaptılar.
Haksız değiller…
Çünkü CHP içinden, hem de en üst yöneticileri tarafından Kılıçdaroğlu’nun adayları olduğuna ilişkin söylemler, ister istemez CHP liderinin adaylığını bir noktaya taşıdı.
Bundan geri dönülmesini de imkansızlaştırdı.
Bu da 6’lı masanın durumunu zorlaştırdı…
Çünkü 6’lı masadan Kılıçdaroğlu çıkmaz ise “aday değilim” diyebilmesini zora sokan konuma getirdi.
Erdoğan da bunu gördüğü için “adaylığını açıkla” baskısını kurmaya başladı.
Başta da belirttiğim gibi asıl hedefi kamuoyu algısında rakip olarak tek CHP’yi gösterip, diğer partileri görünmez kılmak.
Aynı gün iki sandıkta yürütülecek seçimin, parlamento ayağını görünmez kılıp, propagandayı Cumhurbaşkanlığı sandığı üzerine kurmak…
GÜVENOYUNA ÇEVİRMEK
Muhalefet de bunun farkında…
O nedenle seçimi tek başına Cumhurbaşkanlığı sandığına odaklı halden çıkarıp, ağırlığı parlamentoya odaklı zemine çekme çabasında.
Hatta seçimi bir güvenoyu sandığına dönüştürmekte kararlı…
Tekil şahsa dayalı seçim sürecini, her kesimi kapsayan, 6’lı masadaki tüm partilerin tabanlarını, hükümet modelinde ortaklaştıran modelle dinamik tutmakta kararlı…
Bunun bir koalisyon hükümeti görüntüsünden daha çok, herkesin aynı hedefe odaklandığı bir yönetim modeli olarak ele alma çabasındalar.
Erdoğan'ın popülist karizmatik yapısına karşı, sistem ile gitmeyi hedefliyorlar.
Nitekim 6’lı masa tarafından oluşturulan komisyonlarda da bu gündeme gelmiş.
CHP dışındaki partilerin muhafazakar tabanlarının AK Parti’ye oy vermiş seçmen üzerindeki çarpan etkisine dikkat çekilmiş…
Bu zeminde yürütülecek seçim sürecinin getireceği faydalara vurgu yapılmış.
Nitekim komisyonlar da 6’lı masadaki partilerin toplumsal tabanlarını ortak değerlerde buluşturan ve iktidara gelmeleri halinde nelere öncelik verileceğini sıralayan bir liste üzerinde bir süredir çalışıyor.
İYİ Parti’de 3 Temmuz’daki toplantıda olmasa dahi, bir sonraki SP’deki buluşmada masaya geleceğine de vurgu yapılıyor.
2019 ÖRNEĞİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün aday olduğunu bizzat açıklamasının 6’lı masadaki okuması ise farklı…
Cumhur İttifakı'nın bileşeni partilerin liderleri her aşamada erken genel seçim olmadığını söylemesine rağmen, muhalefet bugüne kadar dile getirmeyip, şimdi aday olduğunu açıklamasını “erken genel seçimin işareti” olarak görüyor.
Bunun bir yıl süresince taşınmasının zorluluğuna işaret ediyor.
Meseleye böyle yaklaşıyor olabilirler, ancak AK Parti kurmayları ve ittifak liderlerinin hepsi bir yılı aşkın süredir zaten Erdoğan’ın adayları olduğunu söylüyor.
Dolayısıyla buradan bakarak erken genel seçim olacağını varsaymak pek olası değil.
Bununla birlikte bir başka gerçeği de göz ardı etmemek gerekiyor.
O da haziran aylarının sandık açısından AK Parti’ye yaramadığı gerçeği.
Çünkü ne zaman hazarin ayında seçim ve referandum olsa AK Parti buradan umduğu sonucu bulamadı.
Bunun en yakın örneği 2019 yerel seçimi; onun öncesinde de 2015 milletvekili genel seçimi var…
Dolayısıyla kıştan çıkmanın getirdiği ağır yükün toplum psikolojisinde iktidara karşı olumsuzluk yarattığı bir zeminde Haziran’da seçime gitmek ister mi?
Bu da tartışılır…
Geçen seçimlerin (2018 ve 2019) diğer öğretisi de etnik kimlik üzerinden yapılan seçim propagandasının yapana ne denli ağır sonuç verdiğinin görülmesiydi…
Mezhep üzerinden yapılan siyasetin de aynı ağırlıkta olması kaçınılmazdır…