Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “EĞİTİME ihtiyacımız yok… Düşüncelerimizin kontrol edilmesine ihtiyacımız yok…”

        Bu sözler belki Türkçe yazınca tanıdık gelmeyebilir…

        EĞİTİM BAKANI İLE THE WALL ŞARKISI…

        Sözünü ettiğim Pink Floyd’un 1979’un sonunda çıkan 23 kez platin plak ödülü almış meşhur, “Hey teacher…” diye haykırdığı ünlü rock eseri The Wall şarkısı…

        Şarkıyı dün 20 kadar 11’inci sınıf öğrencisi Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ile birlikte coşkulu şekilde söyledi.

        Hem de o denli ki Bakan Özer, sadece söylemekle de kalmadı, oturduğu yerden alkışları ile tempo da tuttu…

        Bütün bunlar da Türk Eğitim Derneği’nin (TED) adını alan Kolejinde bu yıl beşincisini düzenlediği Uluslararası Eğitim Formu toplantısında gerçekleşti.

        Bu yılki konu başlığı Dijital Obezite olarak seçilmiş ve bu alanda Türkiye’deki en iyileri ile dünyada isim yapmış kişisini davet etmiş.

        Etkinlik başta gençlerle neşeli başlayınca, konuşmalar da aynı coşkuyla sürdü…

        TED Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu eminim ki etkinliği baştan sona videoya aldırmış ve Youtube kanalına koydurmuştur; bulun izleyin derim.

        Özellikle çocukları sürekli elindeki cep telefonu ve tablet ile oynayan velilerin izlemesini hararetle tavsiye ederim.

        REKLAM

        Çağın hastalığı Dijital Obezitenin ne denli sorunlar yarattığını, dijital gelişmenin insan yaşamında nelere yol açacağını anlamaları açısından önemliydi.

        Şunu belirteyim ki, bütün oturumlarda söz alan isimler alanlarının en iyisiydi…

        DÜNYANIN EN ÇOK DİNLENENİ

        Dünyada da bu alanda çok meşhur olan, insanlık ve teknoloji arasındaki ilişki konusunda uzman, Alman kökenli fütürist Gerd Leonhard’ı da davet etmişler.

        Konuşmaların bütününden çıkardığım sonuç şu ki robot insana doğru hızla yol alınıyor ve bunun süresi de çok kalmadı.

        Metaverse denilen bir dijital gözlük pazarlama yöntemi mi, yoksa geleceğin en önemli yaşam biçimi mi kestirmek zor, ama yakın gelecekte yok olacak meslek grupları da bugünden ortaya çıkmış.

        Leonhard ile konuşması sonrası bir saate yakın süre baş başa sohbet etme olanağı buldum.

        Çok şey anlattı, sahnede bir saati aşkın süre sunum yaptı, ardından da benimle bir saate yakın sohbet etti.

        Hiçbir yerde “ben…” demedi…

        Yapay zekanın insan hayatındaki yerinin çok daha önem kazanacağına dikkat çekerken, insan odaklı yaşamın her şeye rağmen devam edeceğinin de altını çizdi.

        VERİYİ İŞLEYEN ÖNEMLİ OLACAK

        Verdiği örnek de çok iyi seçilmişti:

        “Bir yapay zeka cihazı bir kişiyi tarayıp, tıbbi tahlillerini süratle yapıp, DNA’sından da yola çıkarak şeker hastası olmaya yakın olduğunu söyleyebilir. Burada kim önemlidir hastalığa yakalanacağını söyleyen makine mı, yoksa ne yapması gerektiğini söyleyecek olan doktor mu? Tabii ki doktor…”

        Çok iyi şeyi fazlasıyla yapmanın da zarar getirdiğine dikkat çekti.

        Buna örnek olarak da instagram uygulamasını gösterdi.

        REKLAM

        Bilgi paylaşımı için iyi olan bir uygulamanın, çok kullanan genç kızlar arasında intihara yol açtığını verilerle açıkladı.

        MUTLULUK EKRANDAN DOWNLOAD EDİLEMEZ

        Son 4 yıl içinde veri ihlali hızının da 4 kat arttığını belirtti.

        “Mutluluğu ekranda bulamayız. Mutluluk indirme (download) yapılamaz.”

        Bir tabletin veya cep telefonunun bataryasının bitmesiyle mutluluğun da bir anda nasıl sona erebildiğine dikkat çekti, “bataryanız kadar mutlu olmayın” mesajını verdi.

        Her faydalı uygulamanın da zararı olabileceğini de Rio De Janeiro’ya giden İsveçli turistler örneği ile anlattı:

        “Havaalanından otomobil kiralayıp Google Harita uygulaması ile kente gitmek istemişler. Google Harita en kısa yolu gösterdiği için turistlere suçun en yüksek olduğu mahalleden geçen yolu göstermiş. Ölümden zor dönmüşler.”

        MEVCUT İŞLERİN %70’İ YOK OLACAK

        Gelecek 10 yıl içinde mevcut işlerin %70’inin yok olacağını belirtti.

        Yaklaşık 10 yıl önce sosyal medya diye bir şey yokken bugün en çok kullanılan olduğunu, eve siparişlerin, eğitimin dahi bunların üzerinden yapılır hale geldiğini anımsattı.

        Bu aşamada önemli bir tavsiyede bulundu.

        “Çocuklarınızın hayal gücünün gelişmesini sağlayın. Bilgi ayrı bir şey ama anlayabilmek çok daha önemli bir şey. O da ancak hayal gücü ile olabilir. EQ ile IQ arasındaki farkı anlamamız gerekiyor. Okullarda da bilgiyi değil, anlamayı öğretmeniz gerekiyor.”

        DİJİTAL HAYAL, GERÇEK HALİ ÖLDÜRÜYOR MU?

        Sonrasında keyifli bir sohbet yaptık…

        Yeniçağın dijital yapısı Metaverse üzerinde durduk.

        Konuşmasından da yola çıkarak şu soruyu yönelttim, “Dijital hayal dünyası, insanın gerçek hayalinin ölmesine mi yol açıyor?”

        REKLAM

        İlaç örneğinden yola çıktı.

        “Bir ilacı ölçüsünde alırsanız size sağlık getirir ama fazla alırsanız da kötü sonucu olur. Bu ise bağlılık yapan ilaç gibi, üstelik bedava. Onun için ölçüyü çok iyi ayarlamanız gerekiyor…”

        DİJİTAL ARAZİLERE YATIRIM DOĞRU MU?

        Dijital dünyada satılan arazilere sözü getirdim, “Dijital araziler almak da bir hayalcilik mi?” diye sordum, yanıtı ilginçti:

        “Tam öyle değil… Metaverse internetin yeni versiyonu. Gerçek değil, burada gerçeklik var. Gerçeklik de ancak güçlü bilgisayarlar, miğferler, gözlüklerle mümkün.”

        Ardından yakın gelecekte olacaklara işaret etti.

        İnternetin ardından bilgisayarların geliştiğini, cep telefonları ile bütünleştiğini, bugün ise gözlüğe sıranın geldiğini belirtti.

        Sonrasını ise şöyle sıraladı:

        “Metaverse gözlükleri sonrasında sanal gerçeklik gelecek, sonra beynimizle entegre olmuş onunla uyumlu bilgisayar bağlantıları ve ardından da yapay zekalı robotlar.”

        LOGARİTMİK ARTIŞ

        Bunların aritmetik veya geometrik değil, logaritmik bir artışla olacağına bir kez daha dikkat çekip devam etti:

        “Bugün bir olan bir sonraki adımda 100 olacak. Metaverse gözlüğü 5 yıl içinde gelişir, 10 yıl sonra beynimizle uyumlu bilgisayarlar, en geç 2050 gibi de insan robotlar gelir. Çünkü bu alana milyonlarca dolar para akıtılıyor.”

        Vücudumuzun bazı fonksiyonlarının makine haline dönüşmesi sürecinin de öyle çok uzun vade almayacağını belirtti.

        REKLAM

        Yeni mesleklerin de gelişeceğine vurgu yaptı, bugünkü bodyguard (koruma) sisteminin “digiguard”a dönüşeceğini, kaynak yapan işçilerin fabrikalarda başka işlere kayacağını belirtti.

        Muhasebeciler gibi, yeni teknolojiyi kullananların mesleğini korurken, klasik yöntemde kalanların yok olacağını, inşaat işçilerinin yerini, beton yazıcılarının alacağını, bununla uyumlu inşaat işçisi ve mühendisinin varlığını sürdürebileceğini belirtti.

        10 YIL SONRA 3 SAAT ÇALIŞIRIZ

        Şu öngörüsü dikkat çekiciydi:

        “En fazla 10-15 yıl içinde insanlar günde en çok 2-3 saat çalışır hale gelecek. Çalışan insana saygı daha da artacak. Birçok meslek kalktığı için sosyal adaletsizlikler de artacak.”

        Bütün bunlardan dolayı devletin rolünün artacağını belirtirken, “Devlet bilim ve teknoloji ile toplum arasında bir yerde. Kontrol, denetleme ve etik konularında mekanizmalar oluşturmalı” dedi.

        DİJİTAL OBEZİTE KİLO GİBİ DEĞİL

        Bu aşamada şu soruyu yönelttim.

        “Ağırlığı 100 kiloyu aşan insana obez denilir; dijital obez insan için ölçüt nedir?”

        Yanıtı şöyle oldu:

        “Dijital obezliğin bir ölçütü, sınırı yok. Oysa yemek yemenin bir sınırı var. Ama bütün yiyeceklere ulaşma imkanınız yok. Dijitalde ise her şeye ulaşma imkanınız var, o nedenle sınırı yok.”

        Koluna taktığı klasik çarklı saate işaret edip, 1810’da Abraham-Louis Breguet tarafından icadından bu yana taşıdığımızı anımsattım…

        “Güneşin ufukta batmakta mı, yoksa çıkmakta mı olduğunun öneminin kalmadığı dönemde, klasik çarklı saati kullanmaya devam mı edeceğiz?”

        Eski ile yeniyi birleştirenin kazanacağını belirtti, “Eski saati yeni zamanda kullanabilenler daha zeki olacak” dedi.

        REKLAM

        BİLGİYE ULAŞMAK MI, İLETİDE KALMAK MI?

        Bu noktadan sonra aramızdaki diyalog söyle gelişti:

        - İnsanları en çok hangisi etkiliyor, bilgiye ulaşamamak mı, yoksa iletişimi kesilmek mi, iletide kalmak mı?”

        - Bilgi alınıp satılabiliyor, ama bunun alınıp satılabilir, anlamlı hale getirilebilir olması için de iletişime ihtiyaç duyuyor. Her türlü bilgiyi alabilirsiniz ama önemli olan anlayabiliyor musunuz?”

        - Elektriğin hızının lambayı patlatması gibi, iletişimin hızı da bu çağda bilginin devresini yakmadı mı? Örneğin bizim meslekte de haberin hızı bilginin devresini yaktı, metinleri duyuruya dönüştürdü. O zaman bilginin bir önemi kalmayacak mı?

        - Aksine, bilginin öne çıktığı haberler geri gelecek. Bilginin çok daha öne çıktığı bir döneme gireceğiz. Medyanın en önemli değeri bilgi ve insan; bunun ikisinin tekrar dönüşüne tanıklık edeceğiz. Medyanın geleceğinde kağıt her zaman olacak.”

        Siyaset, ekonomi, spor, her türlü alışkanlığımızın değişeceğini de bütün konuşmalar sonucunda çıkardım.

        YOGA NEDEN YÜKSELMİŞ?

        Bir de öğrendim ki son dönem yoga sporunun daha çok görünür hale gelmesinin gerisinde de 'gelecektekiler' varmış…

        Metaverse gözlüğünü takıp, oturduğu kanepede sakince vücut çalıştırmanın yöntemi yogada bulunmuş madem…

        İnternet 10 yılda öngöremediğimiz bir noktaya geldi.

        Geçmişe bakıp geleceğe yön vermek olası...

        Ancak teknolojik aşkınlığın da bir aşamadan sonra doygunluğa ulaşıp durma ihtimali olası mı?

        Yoksa Nietzcche’nin “en dipsiz düşünce” diye tanımladığı kuramı mı hayat bulur?

        Çok değil 10 yıl geçmeden bu işin dijital gözlük satmak mı, yoksa geleceği tasarlamak için mi tasarlandığını anlarız…

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar