İstanbul havası
EKONOMİNİN merkezinden, siyasetin merkezine bakınca ne görünüyor?
Veya onlar Ankara’ya nasıl bakıyor?
Nazım Hikmet’in Tuna şiirinden adını alan ırmağın suyuna yazdığı gibi “Başında İstanbul havası…” bir halde iki gündür İstanbul’da farklı kesimlerle sohbet ediyorum.
Hep iki kentten meseleye bakış açısı farklı olurdu; son kertede Ankara haklı çıkardı.
Buna da daha çok kerteriz alınan noktalar neden olurdu.
Dikkat ettim bu kez bakışta bir ayrışma yok, meseleye bakış için odaklanılan konular, başlıklar ve meseleye yaklaşımlar aynılaşmış.
Paramı kazanırım, işime bakarım anlayışından, kazanabilecek miyim, devam edebilecek miyim kaygısına geçilmiş.
Benzer kaygıya geçmişte de tanıklık etmiştim.
Dikkatimi çeken ise bu kaygının var olduğu kesimlerin ağırlıklı bölümünün AK Parti’ye gönül vermiş kesimler olması.
Zaten eleştirilerinin temelini de bu nokta oluşturuyor.
Toplumsal kaygıların giderilmesi için hükümetten ve AK Parti’den bir adımın gelmemesine dikkat çekiliyor.
En dikkatimi çeken eleştiriyi de sıkı bir AK Partiliden duydum:
“Madem siyaset kabinenin işine karışmayacaktı… Kurullar niye oluşturuldu? Onlar ne iş yapıyor? Ekonomi Politikaları Kurulundan bir tek kişinin açıklamasını, bir rahatlama sağlayacak cümlesini duymadık…”
KASALI EVLER
Bir başka grup ile sohbet ederken farkına varmadığımız bir noktaya işaret etti.
Çelik kasa satışlarında ciddi bir artış olmuş, döviz hesaplarına zaten sıfıra yakın faiz verildiği için insanlar bankada para tutmak yerine evlerine yaptırdıkları kasada saklama yolunu tercih etmeye başlamış.
Bu kaygıyı ortadan kaldıracak bir tek kelime edilmemiş olmasına tepkililer.
BAVULLAR DOLUSU
Akşam kaldığım otele geldiğimde ise bir başka tablo söz konusuydu.
Otelin lobisi açılmış bavullarla doluydu.
Otel çalışanlarına ne olduğunu sordum, “son dönem karşılaştığımız görüntüler” dedi.
Anlam veremediğimi görünce de gelen İspanyol turistlerin döviz artışı dolayısıyla birçok ürünü almak için çılgın bir alışveriş içine girdiklerine belirtti.
“Bulgaristan Levası bile 8 lira olmuş…” diye de derin bir iç çekti…
Gelen turistler fiyatlar geride kalınca bir zamanlar Türkiye’den gidenlerin Kiev, Moskova, Çin’de yaptığı gibi çılgın alışverişe girişmelerine yol açmış.
Aldıklarını basit bir valizin içine doldurup otele getirdikten sonra lobide paylaşıp odalarına taşıyorlarmış.
Sınır illerinde bu durumun görünür bir şekilde yaşandığını izlemiştim.
Ancak son dönem İstanbul da bu kervana katılmış.
TIR KUYRUĞU
İstanbul’da büyük bir mal emiliminin olduğu yollardan da belli.
Olaylar ve Görüşler ile Habertürk Gündem programlarımızı yapmak için çoğu kez Ankara’dan karayolu ile geliyorum.
Son dönem yolda karşılaştığım TIR ve kamyon kuyruğu her geçen hafta bir kat daha artıyor.
Özellikle dün karşılaştığım bugüne kadar gördüğüm en kalabalık olanıydı.
Güzergah boyunca kamyon TIR trafiği durmadı, hatta bir ara köprü trafiği tıkanacak seviyeye geldi.
Bu kadar çok kamyon ve TIR trafiği ciddi bir ekonomik dönümün olduğunun en önemli göstergesi.
Ama yerleşikler için olmadığı da açık.
Bunu anlamak için bir markete girip raflarda üçlü haneye ulaşmış etiketlere bakmak yeterli…
- Gençleşemiyoruz...3 gün önce
- Mr. Fico…4 gün önce
- Elektrikli otomobil savaşı...6 gün önce
- Anneler günü…1 hafta önce
- Güç savurması…1 hafta önce
- Nüfus kalmayınca2 hafta önce
- Columbia'nın "dış aktörleri…"2 hafta önce
- Mirasın geleceği…2 hafta önce
- Metal yakalılar, mavi yakalıları yakalayamaz...2 hafta önce
- Evrenin Antarktika'da kaybolan büyük sırları3 hafta önce