Telefonla dolandırılan kadının hazin hikayesi...
YAŞI göründüğü kadarıyla 70’i biraz aşkın...
Korku gözyaşlarını kurutmuş, yerini bedenin titremesine ve derinden gelen hıçkırığa bırakmış.
“Şimdi beni hapse mi atacaklar?” sorusunu sürekli tekrarlıyor.
Soruyu tekrar ettikçe titreme nöbeti yeniden başlıyor.
Kandırılıp parasının alınmasına mı, evinin elinden gitmesine mi, üstüne bir de hapse girme korkusu yaşıyor olmasına mı yansın?
Telefon dolandırıcısından öyle bir darbe yemiş ki, “Nasıl olabilir?” diye nefes almaya dahi çekinir halde donmuş dinliyorum.
Geç saatte aramışlar…
Kendisini savcı olarak tanıtmış, FETÖ ve PKK bağlantılı operasyon yaptıklarını söylemiş.
Bildik klasik hikayeyi anlatmış…
EVİ, HESABINDAKİ PARA GİTMEKLE KALMAMIŞ…
Tapuları üzerinde teröristlerin işlem yaptığını, teröre finansman sağlamak için evin farklı isimlere satıldığını söylemiş.
Sabah evini kurtarmak için elinden çıkarmasını, aldığı parayı da İBAN numarasını verdiği hesaba aktarmasını istemiş.
Kendisine bu konularla ilgili bir kişinin yardımcı olacağını da belirtip kapatmış…
Sabah arayan kişi kendisini terörle mücadele polisi olarak tanıtmış ve akşam savcıdan talimat aldığını, gizli operasyon yürüttüklerini belirtmiş…
Önceden belirlediği emlakçıya kendisini yönlendirmiş.
Emlakçıya gittiğinde müşteriyi hazır bekler halde bulmuş.
Evin satışı gerçekleştirilmiş, parasını alıp ayrılmış.
Hatta emlakçı durumdan şüphe edip, satışın bu denli kolay olmaması gerektiğini belirtip kendisini uyarmış.
Bir gün sonra satışın gerçekleştirilmesini önermiş.
Ancak telefonu sürekli açık tutan dolandırıcı emlakçının da terör faaliyeti içinde olduğunu belirtip inanmaması gerektiğini sürekli yinelemiş.
Bu kadar da olmaz dedirtecek hikayede, evi alanın ne yaptığını sordum…
Oldukça üzgün olduğunu, parasının geri verilmesi halinde evi iade etmeye hazır olduğunu söylediğini belirtti.
Ama ortada para yok...
BİR MİLYON DA KREDİ ÇEKTİRMİŞ
Daha ilerisi, bankadan bir milyon lira da “yeni ev alımı” için tüketici kredisi çektirmiş.
Bankada vadeli hesabında bulunan parasını da üzerine ekleyip savcı ve polis olarak tanıtan kişinin verdiği hesaba hepsini aktarmış.
DOLANDIRANIN HER BİR ŞEYİ BELLİ
Telefon dolandırıcısının eline düşmüş kadın, elindekilerin gitmesi bir yana, banka kredisini ödeyemeyeceği için hapse gireceği korkusu ile karşımızda kıvranıyor.
Yakınları, “cana gelmedi ya…” dedikçe tir tir titriyor, “Ben o parayı ödeyemem, hapiste çürürüm” deyip dövünüyor…
Günlerce etkisinden kurtulamadım...
Oysa benzer şekilde telefon dolandırıcılığına uğramış yakınıma moral vermek, yanında olmak için gitmiştim…
Daha beteriyle karşılaşınca kendi derdimizi unuttuk…
Yakınımın durumu da ondan farklı değil.
Aynı hikaye ile kandırılmış, bankaya yönlendirilmiş, mesai başlar başlamaz dilekçe verip bir başka hesaba paranın aktarılması sağlanmış.
Sonrasında paranın trafiği hızlanmış; ilgili bankadan bir başka bankaya, oradan Bitcoin alımına, sonrasında ise bir başka bankadaki hesaba aktarılmış.
KİMLİKLERİ VE ADRESLERİ VAR AMA KENDİLERİ YOK
Parayı alan hesabın, dolandırıcılığın yapıldığı telefon numarasının sahipleri, adresleri ve TC kimlik numaralarına kadar her bir şeyleri belli...
Hatta o denli ki dolandırıcının parayı çekerken bankamatik kamerası tarafından kaydı yapılmış görüntüsü de belli.
Dolandırılan telefonların sahipleri Türk vatandaşlığına yeni geçmiş iki Suriyeli…
Özetle kişilere ilişkin bir tek eksik veri yok; dört başı mamur…
Gelin görün ki, yapılabilen paranın ilk aktarıldığı hesaba bloke koymak…
O da zaten çoktan bir başka hesaba aktarılmış orada bir kuruş bırakmamış...
Dolayısıyla ne paraya ulaşmak mümkün, ne de bu kişilere…
Zaten emniyet ve yargı mensupları o denli bıkmış ki, “o kadar uyarı yapılıyor, dolandırılmasaydın” diyecek noktaya gelmiş.
PROF. DR. ŞEN: CEZASI 6-10 YILA ÇIKARILMALI
Kısa süre önce yaşadığım olayı, Prof. Dr. Ersan Şen'in telefon dolandırıcılarının son dönemde faaliyetlerini yeniden arttırdığını belirten ve yasal düzenlemeleri sıralayan dünkü makalesini okuyunca anımsadım.
Sonrasında sohbet de ettik; önerisi Türk Ceza Kanunu’nda bir düzenleme yapılması ve telefon dolandırıcılığı yapan kişilere ilişkin cezaların arttırılması.
Mevcut kanuna göre bu kişiler için en fazla 1-3 yıl arasında ceza öngörüldüğünü ve hapishane yüzü dahi görmeden dolandırdıklarının yanlarına kâr kaldığını belitti.
Birçok insanın ocağının bu nedenle yandığını, iflaslara neden olduğunu da belirterek, telefon dolandırıcılığı suçunun 6-10 yıla çıkarılması gerektiğine vurgu yaptı.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki kanunda yapılacak düzenlemeyle de bu kişilerin tutuklu yargılanması gerektiğini söyledi.
Yani bu suçu bir daha işleyemez hale getirmedikçe sorunun ortadan kalkmayacağını belirtti.
Prof. Dr. Şen, bankaların da bu konuda sorumluluğu bulunduğunun altını çizdi.
Yukarıda aktardığım iki örnekten yola çıkarak, bankanın böyle bir durumda tedbirli davranması gerektiğine işaret etti.
BANKALARIN DA YÜKÜMLÜLÜĞÜ VAR
Hatta birinde banka görevlisinin kişiyi dolandırıldığı konusunda uyardığını, başka bir şubeden işlem yaptırıldığını anımsattım.
“Böyle bir şüphe söz konusu ise anında hesabı bloke edip polis ile o kişiyi muhatap etmeliydi; bankanın bu dolandırıcılığın gerçekleşmesinde mesuliyeti var” deyip ekledi:
“Çünkü banka, müşterisinin hesabının ve hesapta bulunan paranın emanetçisi ve koruyucusudur. Paranın tehlikeye düştüğü durumun re’sen veya ihbarla banka tarafından öğrenildiği anda, bankanın en azından konu açıklığa kavuşuncaya kadar hesabı dondurması ve işlemleri durdurması gerekir...”
Muhatap bankanın sırf müşteriyi uyarmakla sorumluluktan kurtulmasının mümkün olmadığının da altını çizdi.
“Basiretli tacir sıfatını taşıyan ve emanetçi olarak nitelendirilen banka, müşterisi tarafından kendisine duyulan güvenin gereğini yerine getirmelidir. Telefon dolandırıcılığına konu işlemler sırasında; banka, adli makam, kolluk ve MASAK arasında koordineli ve hızlı bir çalışmanın yürütülmesi elzemdir...”
SAVCI VE EMNİYET ALGISI
Burada dikkat edilmesi gereken iki konu var.
Biri dolandırılanların ağırlıklı bölümünün pandemi nedeniyle eve kapanan 65 yaş üstü olması.
Diğeri de telefon dolandırıcıların savcı ve polis kimliği ile soygunu gerçekleştirmesi.
Bu bir süre daha devam ederse, toplumda savcılara ve polise olan güven kırılmasının nedeni haline gelir; suçu arttırır.
Daha ilerisi parayı kurtaracağını vaat eden mafya tarzı adamların pıtrak gibi türemesine de neden olur…
Umarım yıllardır kanayan yara haline gelen telefon dolandırıcılığının önüne geçilir.
Yoksa daha çok insanın canını yakar; ocağını batırır…
Çalanın çaldığıyla kaldığı bir ülkede, devletin vatandaşına sahip çıkamadığı algısını da yükseltir.