Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üç gündür devam eden Türkiye- Rusya gerilimi, Moskova’dan gelen açıklama ile bir nebze yatışmışa benziyor…

        Ancak bu, Şam güçlerine yönelik öfkenin ve devam eden harekatın noktalanacağı anlamına gelmiyor.

        Tam tersine artarak devam edecek gibi görünüyor; Ankara son aşamada elindeki uzun ve orta menzilli füze sistemlerini de devreye sokmuş bulunuyor.

        Bununla birlikte Ankara savaşa kadar gitmeyecek, ancak vakur kararlılığını da sergileyecek zeminde durma çabasında…

        Siyasetin Türkiye ortak paydasında buluşması da bu duruşuna katkı veriyor.

        Bu kapsamda gelecek hafta da Türk ve Rus heyetlerinin veya bakan düzeyindeki temaslarının devam edeceği söylenebilir.

        Bu kapsamda gelinen noktayı en iyi özetleyen Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın Ankara’daki karma heyetler arası görüşmelerde varılan durumu özetleyen açıklamasındaki şu cümle:

        “Gerilimin azaltılması konusunda mutabık kalındı…”

        HAVA SAHASINI KAPATMA İLANI

        Bakanlığın, düne kadar devam eden tutumunu da yumuşattığı görülen açıklamanın en önemli bölümü, “Türk ve Rus heyetlerinin 4 Mayıs 2017 ve 17 Eylül 2018 tarihli memorandumların tam olarak uygulanmasını sağlama konusunda uzlaşıldığının” vurgulandığı paragraf.

        Bir de ardından gelen şu cümle:

        “İdlib gerginliği azaltma bölgesi içindeki ve dışındaki sivillerin korunmasında, burada ihtiyacı olan herkese acil insani yardım sağlanması konusunda mutabık kaldılar...”

        Sözünü ettiği 4 Mayıs 2017 tarihli memorandumdan kasıt Astana toplantısı…

        Altına imza konulan memorandum ile Türkiye, Rusya ve İran, Suriye’nin batısında İdlib’i de kapsayan 4 bölgenin çatışmazlık alanı olarak ilan edilmesi kararını almıştı.

        Bu kararın bugünü ilgilendiren en önemli hükmü de şu paragrafta yer buluyor:

        “Çatışan taraflar arasında yukarıda sayılan (İdlib’in tamamı) bölgelerde hava unsurları dahil her türlü silah kullanımının durdurulmasını ve bölgelerde acil ve kesintisiz insani yardım akışının sağlanmasını kayıt altına alan Muhtıra’yı memnuniyetle karşılamaktayız…”

        BUNU ANKARA DA İSTİYORDU

        Devamındaki bölümde de Türkiye’nin de bunun etkin şekilde uygulanması için mevcut ateşkes rejimini tahkim etmesi ve sahadaki koşulları iyileştirmesini sağlayacağının da altı çiziliyordu.

        Özetle Moskova, “hava unsurları dahil her türlü silah kullanımını” kabul ettiğini dünkü açıklaması ile duyurdu.

        Bununla birlikte 17 Eylül 2018 Soçi Mutabakatına da bağlılığını beyan etti.

        İletişim Başkanı Altun da önceki günkü medya temsilcileri ile buluşmasında her iki memorandumun 3. maddesine işaret ederek, “Rusya’nın, (Şam) rejimi durdurma sorumluluğunu” yerine getirmesi çağrısında bulunmuştu.

        Moskova da bu açıklaması ile Ankara’nın beklentisini karşılayacağını açıklamış oldu.

        YENİ ÇATIŞMAZLIK ALANI

        Üzerinde durulması gereken soru ise ateşkesin kapsayacağı alandan daha çok Şam’ın gözlem noktalarının gerisine çekilip çekilmeyeceği.

        Aslında bu sorunun yanıtını da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü konuşma metninde buluyoruz.

        Erdoğan’ın dünkü konuşmasında altını çizdiği gibi Ankara’nın Suriye’de toprak kazanma veya doğal kaynakları elde etme derdi yok.

        Tamamen Türkiye sınırına dayanan ve sayısı 1,8 milyona ulaşan yeni sığınmacı grubuna kalıcı yer temin etmek ve Türkiye’ye girmelerini engellemekle uğraşıyor.

        Türkiye’ye 4 milyon daha sığınmacı gelmesini engelleyici bir model üretmeyi amaçlıyor.

        Hafta içinde bu sütunda da belirttiğim gibi, Ankara’nın beklentisi hem Washington, hem de Moskova’nın söz verdiği şekilde Menbiç sahasının Türkiye’nin kontrolüne bırakılması.

        Böylece Fırat Kalkanı ile Barış Pınarı bölgeleri birleşirken, Hatay sınırından başlayıp, Kamışlı’ya kadar uzanan alanda 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge bandının oluşturulması.

        Sığınmacıların da bu bölgede kurulacak kalıcı konutlara yerleştirilmesi.

        Bunun karşılığında M-4 ve M-5 otobanları kalkan olmak kaydıyla çatışmazlık alanlarının yeniden dizayn edilmesi; gerekirse önem verilen bu iki otobanın kontrolünün Türk ve Rus askerlerinin ortak devriyesi ile kontrol altında tutulması.

        Böylece kuzeyde Barış Pınarı ile Kobani ve Kamışlı bölgelerinde uygulanan modelin İdlib sahasında da hayata geçirilmesi.

        ERDOĞAN: 30 KM GÜVENLİ BÖLGE

        Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü konuşmasında bu konuda önemli bir cümleyi dile getirdi ve beklentisini şöyle dile getirdi:

        “Suriye’de 30 km derinliğinde bir güvenli bölgeyi oluşturmak için çalışmalarımız devam ediyor; dün Sayın Putin’e de Trump’a da söyledim ve diğerlerine de. Bize verilen söz neydi? ‘YPG’yi PYD’yi bunlar bu bölgeden çıkaracaklardı’. Ne Rusya verdiği sözü tutabildi ne Amerika; çıkaramadılar. PYD -YPG buralarda yine terör estiriyorlar. Bunları her iki liderle de paylaştım. Kalkıp şunu diyemiyorlar, ‘Hayır, çıkardık’ diyemiyorlar. Ama biz yazılı sözleşmeyle onlardan bunun sözünü aldık, altında imzaları var.”

        Açıkça, Kobani, Menbiç konusundaki beklentilerini koruyor

        Aslında 30 km derinliğe işaret ederek de Türk sınırından M-4 ve M-5 uzanan uzaklığı tanımlamış oluyor.

        Bu konu daha önce de gündeme gelmiş, ancak Rusya desteğindeki rejim güçleri önceki hafta Serakib’i ele geçirince, umursamaz tutum ile saldırılarını arttırma yoluna gitmişti.

        Ancak orada kalamadı, dört gün önce 7’si asker 8 şehidin verildiği Nayrab, hafta ortasında otobanların kesiştiği Serakib’i Türk Silahlı Kuvvetleri desteğindeki muhalifler ele geçirdi.

        Şam güçlerinin, 34 şehidin verildiği M-4 otobanının altından kalan Balyun’dan yukarı çıkışının gittikçe zora girmesi de Astana ve Soçi’ye dönüşü hızlandırdı.

        WASHİNGTON’UN DESTEĞİ

        Bunun uygulanabilir olması Menbiç konusunda Washington ve Moskova’nın tutumuna bağlı.

        Erdoğan’ın önceki gün ABD Başkanı Trump ile görüşmesi de gösterdi ki Ankara ile Washington arasındaki ilişki eski müttefik günlerine dönülme yolunda olduğunu sergiliyor.

        ABD bu kapsamda daha önce Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan Patriot hava savunma sistemlerini yeniden gönderebilmenin yolunu arıyor.

        İstihbarat ve elektronik harp desteği verebileceğinin altı çiziliyor.

        ABD’nin Afganistan kararı ile bu coğrafyadan çekileceğini duyurması, Menbiç bölgesinden çıkışı da göz önüne alındığında Washington’un elini tutan faktörler de tükendi.

        Bu durumda karar Moskova’ya kalmış gözüküyor.

        Nasıl sonuçlanacağı da ancak 5 Mart’taki liderler diplomasine; Erdoğan- Putin görüşmesine kalmış bulunuyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar