'Trump düzeyi...'
Tanım, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Taha Özhan’a ait.
Komisyonun AK Parti, CHP ve MHP’li üyeleriyle birlikte darbe girişimini yapanlarla ilgili ABD’ye yaptıkları ziyaretin sonuçları üzerine sohbet ederken kullandı.
Birçok kesimin darbeye yaklaşımı ve tepkisizliği ile Fethullah Gülen’in iadesi konusundaki tavrını tanımlamak için söyledi.
ABD Başkanlık seçimi nasıl sonuçlanır bilinmez, ancak adaylardan Donald Trump’ın kampanya sürecindeki söylemleri, tavırları, “Trump düzeyi” tanımını yerleştirdi.
Yani, meselelere sakin, uluslararası ilişkiler ve teamüller yerine, çıkarcı, bazen saçmalık düzeyine varan bencillik içinde bakan anlayışa işaret etmek için kullanılıyor.
Özhan’ın tanımı kullanmasının nedeni de temasta bulundukları kişilerin benzer davranışı ve “hukuku, yasal sürece boğdurmak istemelerinden” kaynaklanması.
Süreç ilerler, belirli yasal engeller üretilirse bir süre sonra toplum hafızasındaki tazeliği kaybolur yaklaşımı.
Eğer komisyon üyelerinin temaslarında ortaya çıkan durum böyleyse, Washington yönetiminin bazı şeylerin henüz farkında olmadığı ve süreci içinden çıkılmaz hale getirmek üzere olduklarını bir an önce görmeleri gerekiyor.
TERÖRİST İADESİ
Özhan’ın sohbetimizde aktardığına göre onlar da bunu açıkça kendilerine söylemiş.
Hatta çok daha açık bir söylemle yaratabileceği sorunları da sıralamış.
Özhan’a bunların neler olabileceğini sorduğumda, “Mesela DAEŞ meselesi” dedi.
ABD ile 1979’da imzalanan ve 1981’de yürürlüğe konulan Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Yardım Anlaşması, DAEŞ’e katılan suçluların ABD’ye iadesinde de çalışmış.
Hatta o denli sağlıklı bir güven ilişkisi içinde ilerlemiş ki, Türkiye kendisinden kaçıp giden bir işadamı hakkında dosya gönderse anlaşmanın 9 ve 10. maddeleri gereği ABD hemen gözaltına almış.
Benzer şekilde ABD ne zaman bir liste gönderse, Türkiye yakalanmasını sağlayıp anında iadede bulunmuş.
Örneğin, Afganistan’dan gelen bir kişinin uyuşturucu tüccarı olduğuna dönük bir bilgi vermesi dahi ABD’nin talebi doğrultusunda bu kişinin gözaltına alınmasına yetmiş.
Bunların hepsi de anlaşma maddeleri kapsamında gerçekleşmiş; bugüne kadar da sorun yaşanmamış.
Gülen’in iadesi konusundaki tutum ise tamamen bireyselleşmiş bir hal almış.
Özhan, “Eğer iade etmezlerse bundan böyle Türkiye’den de kimsenin iadesini veya yakalamasını beklemesinler” dedi.
Bunun başta AB ülkeleri olmak üzere Batı’da yaratacağı etkinin ağırlığı sanırım tahmin edilir.
BEŞE KATLAR
Nedenini anlamak için bugüne kadar yakalanan veya sınırda tespit edilip iade edilen kişilerin sayısının, AB ülkelerinde eylemde bulunanlardan katlarca fazla olduğunu belirtmek yeter.
Ayrıca eğer darbe gerçekleşmiş olsaydı, bugün Avrupa veya ABD’ye kaçıp gidecek insan sayısı da gidişleri durdurulan Suriyelilerin sayısını beşe katlardı.
Batı’yı eleştirirken, komisyon üyelerinin yaptığı gibi onlarda yaratacağı etkileri sergilemek daha çabuk sonuç getirir.
Yoksa dün NATO’nun açıklama yapmasına neden olan, “Bak karışmam çıkarım ha...” tarzı restler faydadan çok zarar getirir.
NATO’nun ikinci büyük gücünün Türkiye olduğu da unutulmamalıdır.
- Gençleşemiyoruz...3 gün önce
- Mr. Fico…5 gün önce
- Elektrikli otomobil savaşı...1 hafta önce
- Anneler günü…1 hafta önce
- Güç savurması…1 hafta önce
- Nüfus kalmayınca2 hafta önce
- Columbia'nın "dış aktörleri…"2 hafta önce
- Mirasın geleceği…2 hafta önce
- Metal yakalılar, mavi yakalıları yakalayamaz...3 hafta önce
- Evrenin Antarktika'da kaybolan büyük sırları3 hafta önce