Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Almanlar 2. Dünya Savaşı sırasında çıkardığı sesten dolayı adını “Stalin orgu-Stalinsorgel” koymuştu.

        Aslında Rusya’da yaygın olan kız adı, Yekaterina’nın kısaltılmışından gelir.

        Âşık olduğu askeri bekleyen, şarkıya ilham veren kızın adıdır.

        Uzun dönem teknolojisi sır olarak kalmış, hatta başkasının eline geçmesin diye ancak gizli servis elamanları kullanmıştı.

        Bugün Suriye’de herkesin elinde olan Rus yapımı Katyuşa füzelerinden söz ediyorum...

        Bütün bunları yazmamın nedeni, geçen hafta üç günümü geçirdiğim Kilis’e dün ardı ardına düşen 8 Katyuşa füzesi...

        Füzelerin düşmekte olduğunu, tesadüf eseri başka bir konu için aradığım gazeteci arkadaşım Nurcan İnal’dan duydum.

        Belediye Başkanı Hasan Kara’yı aradım, “IŞİD bölgesinden geliyor, arka arkaya atıyorlar” dediğinde sesi titriyordu.

        ‘TEHDİT EDİYOR’

        Füzelerin düştüğü yer hastanenin yakını.

        Hem de sığınmacılar konusunda Macaristan ve Finlandiya’nın ayak diretmesiyle ötelenen AB-Türkiye zirvesinden çıkması muhtemel sonucun hemen öncesinde...

        Hükümetten konuyla ilgili ismin, “AB ile sınırın öte tarafındaki kampların yaygınlaştırılması konusunda anlaşma sağlandı, DAEŞ şimdi tehdit ediyor” sözleri ise yaşananın özeti.

        Nitekim bir süre önce de benzer tehdit yaşanmış, Vali Süleyman Tapsız görüşmemizde o anı, “Makamda otururken üzerimden geçip boş bir araziye düştü” diye anlatmıştı.

        Öncekine benzer olay dün de yaşanmış; önce bir tane gelmiş.

        Görevliler olay yerine süratle ulaştıktan sonra arka arkaya diğerleri düşüp patlamaya başlamış.

        Hatta biri boş olan bir evin çatısından içeri girmiş.

        Çok daha büyük sonuçlar doğurabilecek 8 füze, iki yurttaşın ölümüyle sonlandı.

        ‘SÖYLEM ÜSTÜNLÜĞÜ’

        Aslında dün yaşanan Türkiye’nin nelere katlandığını göstermesi açısından oldukça önemli.

        Türkiye, bütün bunlara karşın bir de Yunan adalarına kaçıp gitmiş olanlardan geri aldığı her bir kişi karşılığı, kamplarda kayıt altında bulunanlardan birini vermeye hazır olduğunu belirtiyor.

        Böylece düzensiz göçün önüne geçilebileceğini bizzat kendisi önerdiği, aslında zararını daha da artıracak bir formülle dile getiriyor.

        Konuya insancıl bakışını sergiliyor; bazı AB ülkelerinin sanki sadece Türkiye’nin sorunuymuş yaklaşımı gösterenleri vicdanıyla bırakıyor.

        Aslında Türkiye’nin burada yaptığı, hükümet çevrelerinden de kayda geçirildiği gibi AB zirvesinde “söylem üstünlüğünü” ele geçirmek.

        Nitekim öyle de oldu, Türkiye insani yaklaşım sergilerken, diğerlerinin kendilerine gelenleri geri göndereceğini açıklaması başta BM Mülteciler Komiserliği olmak üzere birçok insan hakları kurumunun tepkisine yol açtı.

        Aslında mülteci hukukuna göre geri gönderemeyeceklerini Türkiye dünyaya farklı bir yolla gösterdi.

        Ancak şu da bir gerçek ki, bu tavrıyla 3 milyon sığınmacının kalmasını da kabul etmiş oldu.

        Umudu onların bir kısmını AB’nin de desteğiyle sınırın hemen ilerisinde kurulmuş olan yeni kamplara veya güvenliği konusunda sorun bulunmayan yerleşim yerlerinden gelmiş olanları da vatanlarına yollamak.

        Eğer dün karşılaştığı gibi yeni füzelerle yüz yüze kalmazsa...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar