Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Adli tatilin ve seçimin araya girmesinin etkisiyle bir süredir kararlarını duyma şansımız olmuyordu.

        Veya duyulsa da konjonktürel gündem baskın çıktığı için diğer kararları çok dikkat çekmiyordu.

        Örneğin, dün herkesin merakla beklediği Passolig konusunda “devam” kararı aldı, ama biri önceki gün olmak üzere verdiği iki karar ise çok daha hayatiydi.

        Bunlardan ilki, ailelerin “çocuklarına aşı yaptırmama”, diğeri ise “boşanmış kadının çocuğunun soyadını değiştirme” hakkına dönük.

        İlk kararına dönük olay aslında çok değil, geçen yıl ortaya çıktı.

        Çocuklara yapılan aşıların “domuz kanından üretildiğine” dönük iddialar, ailelerin çocuklarının aşı olmasına karşı çıkışının temelini oluşturdu.

        Önce Uşak’ta, ardından da Ordu’da iki aile bunun ötesinde Hepatit B aşısının içinde sağlığa zararlı madde ve içeriğindeki bir maddede (tiyomersal) de cıva içerdiği gerekçesiyle çocuklarının aşı olmasına karşı çıktı.

        MAHKEMEYE TAŞINIYOR

        Ailelerden Ordu’nun Altınordu İlçesi Cumhuriyet Savcısı olan Hüseyin Ayyayla ile öğretmen eşi Reyhan Ayyayla, 2.5 ay önce doğan ikizlerinin Hepatit B aşısı olması için Aile Sağlığı Merkezi’nin yaptığı daveti reddetti.

        Ayyayla’nın bilimsel gerekçeler de ekleyerek sunduğu itirazını Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, Ordu Aile Mahkemesi’ne taşıdı.

        Mahkeme, Ayyayla’nın aşının risklerine ilişkin bilimsel sunumu ve kaygılarını haklı bularak İl Müdürlüğü’nün açtığı davayı, Yargıtay temyiz yolu açık kalmak üzere reddetti.

        Benzer bir olay da Uşak’ta yaşandı; M.A. ve I.A. çifti de 2013 doğumlu 1 yaşındaki bebeklerine “zorunlu aşıların” yapılmasına karşı çıktı.

        Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, aileyi aşı konusunda ikna edemeyince konuyu “sağlık tedbiri” talebiyle 2. Aile Mahkemesi’ne taşıdı.

        Mahkeme, 13 Haziran 2014’te İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’un şu hükmünden yola çıkarak İl Müdürlüğü’nün davasını reddetti:

        “Bir müdahaleye muvafakatini verme yeteneği bulunmayan bir küçüğe, sadece temsilcisinin veya kanun tarafından belirlenen kişi veya kuruluşun izni ile müdahalede bulunulabilir...”

        YARGITAY’IN REDDİ

        Uşak İl Müdürlüğü, kararı temyiz ederek Yargıtay’a taşıdı.

        Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2. Aile Mahkemesi’nin kararını İl Müdürlüğü’nün temyizi doğrultusunda oybirliği ile bozarken şu gerekçeyi gösterdi:

        “Ana-babanın çocuklarla ilgili karar alırken onların menfaatlerini ve üstün yararlarını göz önünde tutmaları asıldır. Çocuğun yasal temsilcileri uygulanacak aşı ile ilgili aydınlatıldıkları halde, hiçbir haklı gerekçe ileri sürmeksizin buna rıza göstermiyorlarsa, çocuğun menfaatine aykırı bu tavra hukuki sonuç bağlanamaz, çocuğun üstün yararına açıkça aykırı ise rıza aranmaz...”

        1’E KARŞI 16 OYLA

        Dava bunun üzerine bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.

        Anayasa Mahkemesi Bireysel Bölümü’nün heyet kararına taşıdığı dava, 1’e karşılık 16 retle Aile Mahkemesi’nin verdiği karar doğrultusunda sonuçlandı.

        “Ailenin rızası olmadığı sürece çocuklarına aşı yaptırmama hakkının, uluslararası sözleşme, Anayasa ve yasalar gereği olduğu” kararına varıldı.

        Koruyucu da olsa aşının bir tıbbi müdahale olduğu, “rıza şartına” bağlı bulunduğu görüşü öne çıktı. Yüksek Mahkeme, yasalara göre kararını verdi.

        Bu durumda Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda çiçek aşısı gibi açık bir şekilde zorunlu olduğu belirtilenler dışında hiçbir aşının zorunlu olmayacağı Yüksek Mahkeme tarafından da tescillendi.

        Burada asıl önemli olan, sık bulaşıcı hastalıklara karşı aşıyla koruma ortadan kalktı.

        Bundan sonra, süreci yakından takip eden ve aşı konusundaki yanlış inancı kırmak için uğraşan Sağlık Bakanlığı’nın çiçek aşısına benzer şekilde aşıları kanuni zorunluluk haline getirmesinin dışında yol kalmadı.

        ANNEYE SOYADI HAKKI

        Anayasa Mahkemesi’nin bir diğer önemli kararı da yine çocuklarla ilgili.

        Yüksek Mahkeme, boşandıktan sonra velayeti kendinde kalan çocuklarına soyadını vermek isteyen annenin açtığı davayı haklı buldu.

        Bu kararıyla “Soyadı” ile “Türk Medeni” kanunlarında önemli bir değişikliğin de kapısını açtı.

        Dava, Hayriye Özdemir’in boşandıktan sonra velayeti kendinde kalan çocuklarına soyadını vermek istemesi üzerine başladı. Yerel mahkeme Özdemir’i haklı buldu, Yargıtay ise Soyadı ve Türk Medeni kanunlarına göre ebeveynleri boşanmış olsa bile çocukların babanın soyadını taşıyacağına ilişkin hükümlerinden yola çıkarak yerel mahkemenin kararını bozdu.

        Özdemir de davayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.

        Yüksek Mahkeme, Özdemir’i haklı buldu ve “aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine” karar verdi.

        Zorunlu durumlarda velayeti kendinde kalan çocuklara, annenin kendi soyadını vermesinin yolunu da açtı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar