Muhatap ve talep
Kürt sorununun çözümü için bugüne kadar denenmedik yöntem kalmadı.
Aradan geçen bunca zaman sonunda istekler ve çözüm yolları konusunda devlet aklı ile toplumsal talep süzüle süzüle bir öz oluşturdu.
O nedenle de 2009 sonrası bunun hangi araçlarla yapılacağına ilişkin arayışlara girildi.
“Demokratik Açılım”, “Milli Birlik ve Kardeşlik” ve “Çözüm Süreci” adlarında yapılan çalışmalar da arayışın parçasıydı.
Sonuç alınamamış olmasının nedeni de “öz” konusunda anlaşmazlık değil, yöntem konusunda uzlaşmazlıktı.
Yani, Dolmabahçe’nin üzerinden 24 saat geçmeden yapılan açıklamalarla, “aldığını cebe atıp, daha ne koparabiliriz” tamahkârlığı da tuzu biberi oldu.
ÇOKLU MUHATAP
Son dönemde yapılan açıklamalara bakıldığında şimdi yeni bir aşamaya geçiliyor.
Ancak şu kadarını söyleyeyim, devlet ve hükümette konu üzerinde çalışmasını yürütenler dahi henüz nasıl bir yol haritasıyla hareket edeceklerini tam belirlemiş değil.
Yanlarına alacakları azık ve malzemede nelerin olacağı ve ne kadar zamanda yolun kat edilebileceği üzerinde kafa yormaktalarken, “yeni muhataplar ve talepleriyle ilgili açıklamalar erkenci” bulunuyor.
Ancak buna karşın gerçek olan bir nokta var, o da her bir sorunun çözümü konusunda farklı kesimlerin aracılığıyla yol alınmasını sağlayacak “çoklu muhatap” yöntemi.
“Bölgedeki Kürtlerin tek temsilcisi HDP, PKK/KCK değildir, başka muhataplar da var. Onları da sürece katmalıyız” bakışı.
TALEP ENFLASYONU
Aslında yöntem yeni değil, 1995-97 arasında da denendi; korucular, aşiret liderleri, dini önderler, cemaatler, korucular da sorunun aracısı yapıldı.
Yeni muhataplar, yeni beklentiler ve istekler ürettiği için, baştan belirlenen ana temadan uzaklaşılıp talep sapmasına uğranıldı.
Dolayısıyla üzerinde toplumsal uzlaşı sağlanan talepler, önceliğini kaybetti.
En iyi örnek de anadil konusu.
Örneğin, HDP “Türkçe olmasın sadece Kürtçe olsun” demiyor; “Türk, Kürt, Çerkez... hangi toplumsal yapı varsa onun eşitler arası öncelik alacağı” sistemi savunuyor.
Kimlik siyasetinden, federasyon konusundan uzaklaşmış, üniter yapı üzerinde uzlaşmış talep sunumunda bulunuyor.
Oysa bölgede birçok siyasi yapı, tek dilli federasyon konusunu partisinin ilkeleri arasında tutuyor.
Devletin bir unsuru haline dönüşen korucular, aşiret reisleri veya dini önderler de Kürt sorununun çözümünde öze ulaşılmış demokratik taleplerin ötesinde beklenti yeniliyor.
Nitekim hükümette konu üzerinde çalışanlar da bunu görüyor ve “silahsızlanmaya dahil olmayan” demokratikleşmeye katkı verecek diğer sivil toplum örgütleri ile silah bırakmayı sağlayacakları ayrı zeminde tutmayı hedefliyor.
PKK’yı “silahsızlanma dışındaki mevzular konusunda muhatap alan, söz sahibi yapan, Kürtlerin temsilcisi gibi gösteren anlayıştan çıkarmak, bölgedeki tek aktörlükten uzaklaştırmak” istiyor.
Silahsızlanma konusunda HDP’yi muhatap alırken, demokratikleşme konusunda diğer aktörlerin de fikrinin alınacağı “çoklulaştırmaya” başvuruyor.
Geçmişten çok daha sofistike yöntem planlıyor.
Ancak unutulmasın ki yeni muhataplar talep enflasyonu yaratmadığı sürece bu yöntem çözümü kolaylaşır.
Ama yeni talepler ve öncelik değişiklikleri çözümü başa döndürür, yeni sorunların kaynağına dönüşür.