Duygusal çöküş...
Bir toplum ağlarken, kısa süre içinde göbek atmaya başlarsa buna sosyolojide veya psikolojide ne denilir?
Soruyu yöneltmenin nedeni, Sandık Yolunda dizisi için dolaştığım Anadolu’da Ankara katliamına yurttaşın gösterdiği yaklaşım.
Ne olduğunun daha iyi anlatabilmek için örnek vereceğim...
İlk örneğim, 99 kişinin hayatına mal olan katliamın ilk dakikalarına ait...
Gaziantep’te bir kahvehanede sohbet ederken gelen habere tepki, her toplumun vermesi gerektiği gibi.
Siyasi görüşü, düşüncesi ne olursa olsun, hepsinin tepkisi benzeş, lanet okuyan duygusallık içinde.
Kahvehanenin yanı başındaki Almacılar veya Bakırcılar Çarşısı’nda da aynı tepki var; esnaf böyle bir olayın başkentin göbeğinde yaşanmış olmasına da öfke dolu.
Televizyondaki görüntüler karşısında dokunsan ağlayacak yoğunlukta.
Bütün bunlar toplumsal duygusallığın ne kadar yüksek olduğunu göstermeye yeten davranışlar.
Ancak o da ne, daha üzerinden bir saat bile geçmemiş, ama aynı insanlar aldırmaz olmuş, televizyonda var olan sesi duymaz, olayla ilgilenmez hale gelmiş...
AĞLARKEN GÖBEK ATAN
Bir başka örneğim Şanlıurfa’dan...
Olayın üzerinden 24 saatten biraz fazla zaman geçmiş.
Balıklıgöl çevresindeki bir kafeteryada televizyon başındakiler, ölen sayısındaki artışa dikkat kesilmiş.
Genç adam, ekrandan bombanın katlettiği kişilerin yaşam öykülerini izliyor.
Bir yandan da yanındakiyle Şanlıurfa’dan da ölenlerin olduğu üzerine konuşuyor.
Gözleri dolu, dokunsan ağlayacak kıvamda...
Bir anda korna sesleri yükseliyor, yukarıdan, tünel tarafından konvoy beliriyor.
Gelen bir düğün alayı...
Ekrandan kopup o yöne odaklanıyor, saniyeler önce dokunsan yaş dökülecek gözlerinde flaşlar çakıyor, konvoydan gelen kıvrak havalar eşliğinde dokunsan göbek atacak hale dönüşüyor.
Tekrar ekrana döndüğünde ise yanındaki haberleri kapatıp maç yayınına geçtiği için anında o moda geçip sanki 90 dakikadır futbol karşılaşmasını izliyor; coşmaya hazır, apartta bekleyen kısa mesafe koşucusu pozisyonunu alıyor.
Bir süre izledikten sonra yorulduğumu hissedip mekândan uzaklaşıyorum.
Alışveriş merkezinin olduğu yere vardığımda ise bir kafenin girişine oturttuğu saz ekibinin kıvrak parçalarına tanıklık ediyorum.
KİTLE DAVRANIŞI
İnanıyorum ki Türkiye’nin birçok yerinde aynı davranışı gösteren onlarca, yüzlerce kişiyle karşılaşmak olası.
Duygusallığını, acısını, sevincini ekran tayin eder hale gelmiş; orada varsa var, yoksa yok olmuş...
İçe patlak, suskunluk sarmalı içinde sinik, ama gerektiğinde de maç kalabalığının gösterdiği gibi kabadayı olmaya hazır, kitle cesuru haline dönüşmüş.
Sadece böyle olsa yine iyi...
Kendine göre ürettiği gerekçelerde gerçek oluşturmuş...
Örneğin, 2013’te Lozan’ın süresinin biteceğine, Türkiye’nin üzerindeki tahakkümlerin, Batı’nın esaretinin kalkacağına ve bir anda petrol, doğalgaz, bor zengini olacağı inancına kapılmış.
Bunun böyle olmadığını söyleyecek olanı da dövecek kıvamda kendini doldurmuş.
Coşkuya, tepkiye, üzüntüye anında hazır, bir gözü gülerken diğeri ağlama pozisyonunda bekler hale gelmiş.
Körleşmiş...
- Dünyanın konsültasyon raporu...12 saat önce
- Fetvasını arayan İran…2 gün önce
- Gençleşemiyoruz...1 hafta önce
- Mr. Fico…1 hafta önce
- Elektrikli otomobil savaşı...1 hafta önce
- Anneler günü…2 hafta önce
- Güç savurması…2 hafta önce
- Nüfus kalmayınca2 hafta önce
- Columbia'nın "dış aktörleri…"3 hafta önce
- Mirasın geleceği…3 hafta önce