Siyasal vaat bireyselleşti
Siyasi partilerin seçim bildirgelerini açıklama süreci bugün başlıyor.
CHP bu seçimde de bildirgesini ilk açıklayan olacak.
Geçen seçim de ilk açıklayan CHP olmuş, diğer partiler peşine takılmış, hatta başta emekliye iki maaş olmak üzere bildirge üzerinde yarattığı tartışmayla da sürecin en önemli aktörü olmuştu.
CHP’nin bugün açıklayacağı seçim bildirgesinde de geçmişe yakın vaatlerin olacağı, ancak Türkiye’nin sorunlarına çözüm önerilerinin de yer alacağı vurgulandı.
Aktarılanlara göre bu dönem de ekonomik vaatler önde yer alacak, onu sosyal ve siyasal olanlar izleyecek.
Emekliye çifte maaş gibi geçmiş yıllara ilave olarak askere maaş, öğrenciye harçlık kartı, öğretmene öğle yemeği desteği de CHP’nin vaatleri arasında yer alıyor.
Kürt sorununun çözümü konusunda da CHP daha önce dile getirdiği söylemi sürdürmekte kararlı.
Beyannamede en dikkat çeken cümle, “Eşit ve özgür yurttaşlığın adalet ve hukuk devletinde güçlendirilmesi” ifadesi.
Çözüm için geçmişte olduğu gibi üç önemli kurum oluşturulması kararını da sürdürüyor.
Meclis’te Toplumsal Mutabakat Komisyonu oluşturma kararlılığını sürdürürken, buna bağlı Ortak Akıl Heyeti ve bağımsız çalışacak Gerçekleri Araştırma Komisyonu kurulacağına da söz veriyor.
CHP’nin 7 Haziran seçimi için dile getirdiğinden daha ileri, kitleler üzerinde hayret ve şaşkınlık uyandıracak vaatleri bu seçimde görülmüyor.
YAPILABİLİRLİK
CHP’nin ardından AK Parti ve MHP gelecek.
Burada dikkat çeken, AK Parti’nin 4 Ekim’de açıklayacağı seçim vaatlerinin geçen seçim CHP tarafından dile getirilenlere benzer nitelikte olacağına ilişkin iddialar.
Nitekim bir süredir dolaştığım Anadolu’da sohbet ettiğim AK Parti il başkanlarında da bu beklenti oldukça yüksek.
Ancak onları düşündüren, 7 Haziran öncesi “uygulanır bulmadıkları” ve “verilemeyecek, yapılamayacak, hayalci” dedikleri benzer vaatleri bugün nasıl savunacakları.
Haksız da değiller; çünkü yapılamaz dediklerini kendilerinin önermesi CHP’nin vaatlerinin yapılabilir olduğu algısını doğurur; toplumsal rızayı o tarafa yönlendirir.
Veya “Hani yapılamaz önerilerdi?” sorusunu beraberinde getirir.
BİREYE SUNUM
Bu arada dikkat ediyorum, 2011’den bu yana seçim bildirgelerinde de ciddi farklılaşma yaşanıyor, bireye, aileye dönük vaatler öne çıkıyor.
Bir anlamda 1990’lı yıllara dönüş yaşanıyor.
Çünkü 1980’de Özal ile birlikte daha büyük projelerle seçmenden oy talebinde bulunulmuştu.
“Büyüyen Türkiye, transformasyon, çağ atlama, telekomünikasyon çağı” bunların arasındaki en önemli söylemlerdi.
Dolayısıyla seçmenin bireysel beklentilerinden çok Türkiye’nin AB’ye girmesi, gelişmiş 10 ekonomi arasında yer almasına dönük propagandalar öne çıkıyordu.
Ancak 1991’de Demirel bunu, “Kim ne veriyorsa beş lira fazlası” söylemiyle bozdu.
Ardından gelen Tansu Çiller ise “iki anahtar” ile bireye dönük vaatlere zirve yaptırdı.
2002’de AK Parti hükümeti ile bu vaatler tekrar toplumsallaştı, metro, tüp geçiş, üçüncü köprüleşti.
7 Haziran ile yeniden bireyselleşti ve bir süre daha da böyle gidecek gibi görünüyor.
Seçmeni artık cebine ne gireceği ilgilendiriyor.
- Dünyanın konsültasyon raporu...11 saat önce
- Fetvasını arayan İran…2 gün önce
- Gençleşemiyoruz...1 hafta önce
- Mr. Fico…1 hafta önce
- Elektrikli otomobil savaşı...1 hafta önce
- Anneler günü…2 hafta önce
- Güç savurması…2 hafta önce
- Nüfus kalmayınca2 hafta önce
- Columbia'nın "dış aktörleri…"3 hafta önce
- Mirasın geleceği…3 hafta önce