Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

ANKARA’da konuyla ilgili kiminle konuşsam Suriye politikasının revize edilmesi gerektiğini söylüyor, ancak dile getirmekten çekiniyordu.

Sonunda iç savaşın başladığı günden bu yana 4 yıldır uyguladığı Suriye politikasını en yetkili ağzından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla revize etti.

Erdoğan, önceki gün Moskova’da Putin ile yaptığı görüşmesine ilişkin bilgi verirken aynen şöyle dedi:

“Burada Esed’siz bu sürecin olması veya geçiş sürecinde belki Esed ile gidilme gibi bir şey olabilir ama asıl olması gereken muhalefetin, bir defa Esed’le zaten bir Suriye geleceğini kimse görmüyor. 300-350 bin vatandaşın ölümüne neden olan bir kişiyi, bir diktatörü kabul etmeleri mümkün değil...”

Ankara böylece, “Esad’sız çözüm” politikasını, “geçiş sürecini Esad ile tamamlama” şeklinde revize etmiş oldu.

Zaten ABD ve AB ülkelerinin bir süredir pozisyon değiştirmesi, Rusya’nın doğrudan güç göndermesi, İran ve Çin’in de Şam yönetimine desteği karşısında Türkiye’nin başka çıkar yolu yoktu.

RUSYA VE ÇİN

Burada asıl önemli olan, yapılan hataları da görerek bundan sonrasının iyi dizayn edilmesinde.

Çünkü, sadece yeni politika değişikliği değil, yeni sürecin de kapısı sonuna kadar açıldı.

Rusya’nın 28 uçak, 15 helikopter göndermesi, başlangıçta 2 bin olan asker sayısını 20 bine çıkaracağına ilişkin veriler, Çin’in uçak gemisini yollaması, Suriye’deki güç dengesinin farklı aktive edilmesi anlamına geliyor...

Aslında ortaya çıkan yeni durum, dolaylı da olsa bir süredir AB ve ardından ABD’nin değişen politikasının yansıması.

Washington yönetiminin bundan memnuniyet duymaması için de bir neden yok.

Bunlar işin politik yönleri...

Bir de güvenlikle ilgili yönü var...

Çünkü, Rusya ve Çin’in doğrudan, İran’ın ise devam eden dolaylı desteğini ardına alan Şam yönetiminin bu gücü nasıl kullanacağı kadar, geçmişte Afganistan’da yaşanan Rus askerine karşı direnişin, bölgede nasıl şekilleneceği de bir o kadar önemli.

Ve bir de Suriye’den kaçacak yabancı savaşçılardan kaçının Türkiye’ye geleceği...

KANSERLİ HÜCRE

“Yabancı savaşçılar” çalışmalarıyla da tanınan TOBB ETÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Haldun Yalçınkaya, dünkü sohbetimizde güzel bir benzetme yaptı:

“Kanserli hücrenin metastaz yapması gibi yakındaki organa, yani Türkiye’ye sıçrama olasılığı yüksek. Çünkü orada sıkışacak yabancı savaşçıların alanı terk edeceği, kendileri açısından da en güvenli yön, Türkiye görülüyor.”

Daha ilerisi, Türkiye’nin yetiştirip donattığı Özgür Suriye Ordusu güçleri ile Rus askerlerinin çatışması ihtimalinin nelere mal olacağının da iyi hesaplanması gerekiyor.

Suriye’nin kuzeyinde kantonlaşan PYD ile ilişki politikasını da yakın gelecekte “tampon olarak orada bulunmalarının ne anlama geldiğini” bugünden hesap ederek gözden geçirmesi lazım.

Bütün bunlara rağmen bir başka gerçek var ki Suriye sahasında oluşan her iyi veya kötü çözümün yukarı yansıması olumsuz olacak.

Bundan dolayı Türkiye sadece Suriye politikasını değil, güvenlik konseptini de revize etmeli.

Yoksa, Vietnam sendromunu çok daha farklı ve ağır bir şekilde karşısında bulur.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar