Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

YSK’nın, seçim için 1 Kasım tarihini partilere önermesiyle seçim için bir aşama daha tamamlandı.

Asıl sorun, seçime kadar götürecek seçim hükümetinin nasıl oluşacağı.

Bundan daha büyük tufan ise 1 Kasım seçiminin ardından TBMM’nin toplanmasıyla ortaya çıkacak hükümetsizlik hali.

Gündemdeki tartışmadan başlarsak.

Yani “Seçim hükümetine bakanları Başbakan mı seçer, yoksa siyasi partiler mi bildirir?” konusundan başlarsak.

HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, dün bu sütunda seçim hükümetine verecekleri 3 bakan ismini kendilerinin tespit edip bildireceklerini açıkladı.

AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Davutoğlu ise görevi üstlenmesi halinde bakanları kendisinin belirleyeceğini söyledi.

Tartışma da bu noktada başladı.

Dikkat çeken ise AK Parti hukukçularından bazılarının daha ileri gidip seçim hükümetinin kuruluşunu tarif eden Anayasa 114’teki “partililer” ifadesinden yola çıkarak, HDP’ye üye olanlar arasından birini dahi atayabileceğine ilişkin iddiaları...

Ancak AK Parti Milletvekili Osman Can’ın da aralarında bulunduğu bir bölüm, siyasi parti grupları içinden seçilmesi gerektiğinin şart olduğu kanaatinde.

Can, dünkü sohbetimizde 114. madde içinde iki kez “Siyasi parti gruplarından seçilir” ibaresinin geçtiğine dikkat çekti ve milletvekilleri arasından seçilmesi gerektiğini vurguladı.

İÇTÜZÜK HÜKMÜ

Gelelim asıl soruya; kim seçecek?

AK Parti bu noktada kıyaslama yaparak, madde hükmü içinde yer almamasına rağmen seçim hükümetinin Cumhurbaşkanı’nın onayına ihtiyaç duyduğunu söylüyor.

Ancak benzer bir kıyası bakanların seçiminde yapmıyor.

Tartışma da burada ortaya çıkıyor.

Çünkü siyasi parti grupları, TBMM’nin bir unsuru, siyasi partilerin nüvesi.

Nasıl yönetileceğini, milletvekillerinin hangi kurallar içinde hareket edeceğini de TBMM İçtüzüğü belirliyor.

Nitekim Bakanlar Kurulu’nun kuruluşuna benzer bir süreç de TBMM Başkanlık Divanı’nın oluşumunda yaşanıyor.

Nasıl ki İçtüzük 11, TBMM Başkanlık Divanı oluşumunda, “Siyasi parti grupları kendilerine düşen yerler için adaylarını gösterir” diyorsa, bu maddeden kıyasla aynı kural Bakanlar Kurulu için de geçerlidir.

Çünkü siyasi partiler, belki seçim döneminde bakan yapılmak istenen isme ihtiyaç duyacak.

Bu kişiyi vermemesi halinde de bakanlığı kaybedecek.

Dolayısıyla böyle bir tercihte bırakılması doğru olmadığı gibi üyelerinin hangi görevde bulunacağına karar verme hakkı da siyasi parti organlarına aittir.

UFUKTAKİ TUFAN

Gelelim, ufuktaki tufana...

Anayasa 114’ün son bendi, “Geçici Bakanlar Kurulu (seçim hükümeti) seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür” diyor.

Yani “Yenisi göreve başlayıncaya kadar devam eder” demiyor.

O takdirde ne yapılacak?

Meclis, 1 Kasım’da seçilip diyelim ki 11 Kasım’da da yemin için toplandığında hükümetin vazifesi bitecek.

Sandıktan bugünkü gibi bir sonuç çıktığında ne olacak?

Eskisinin devam etme şansı olmadığına, yenisi de kurulamadığına göre yürütme görevini kim yerine getirecek?

Birkaç gündür de vurguladığım gibi, öngörülmez ilkler sürecine tanıklık ediyoruz.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar