Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

Doğu Akdeniz çanağını zapturap altına almış bir gerçek var.

Buna ister din odaklı terör, ister İslam iç savaşı deyin...

Her gün yeni bir felakete neden olan bu belanın bugünden yarına son bulma olanağı olmadığı gibi nasıl sonlanacağını da bilen yok...

Çünkü devlet yönetimlerinin boşalttığı veya zorla boşalttırıldığı alanlara yerleşti, bazı ülkelerde de onun yerine geçti...

Eğer dibinizde böyle bir savaş sürüyorsa ve halkınızın %90’ı da Müslüman ise sizin bundan etkilenmeniz kaçınılmazdır.

Öyle ki gelişini önceden görür, bundan dolayı nuktunuz tutulur, gerçekleşmemesi için yüreğiniz yalvarır.

Ancak engelleyemezsiniz.

Tıpkı dün Suruç’ta yaşanan 30’dan fazla fidanımızın canına katletmesinde görüldüğü gibi.

Benzer olayların bundan sonra olmayacağının da garantisi yok; çünkü hem dibinizde, hem de kaçınılmaz halde içinizde.

Ayrıca terör örgütlerinde bile var olan çatışma ahlakını yerle yeksan etmiş yönteme ve savaş aklına sahip.

ORTAK ÖTEKİ

Bu bela ile baş etmenin, dünkü gibi çok sayıda yurttaşınızın öldüğü katliama dönüşmesinin önüne geçmenin yöntemi bellidir.

O da toplumsallaşarak ortak geniş mutabakatı sağlamaktır; ateşi alıp toprağa gömecek paratoneri kurmaktır...

Yani, tek kesimin hükümeti yerine, halkın geniş katılımlı iktidarını oluşturarak soruna ortak çözüm bulacak büyük koalisyonu oluşturmaktır.

Eğer bu sağlanamaz ise en küçük felaket karşısında bile çözümsüz kalan, suçu ötekinde arayan, kavga ortamında ancak çare yerine yeni sorun üreten kriz içinde kriz yaratan iktidarlar döneminin kapısı açılır.

Bir süre sonra da kaçınılmaz olarak iç tartışmaları artırır; saldıranı da hedefine yakınlaştırır.

ANADOLU MESAJI

Oysa Anadolu, halkın sandık tercihi ile iktidarların değişebildiği, kavgasız, gürültüsüz seçimin gerçekleşebildiği demokrasi kültürüne sahip tek toprak...

O kültürün sandıktan çıkardığı sonuç da ortada.

Toplumsal yarılmayı önleyecek, ortaklaşa çözüm üretme becerisi gösterecek bir koalisyonu oluşturması.

Eğer bunu yapamazsa sonuç bellidir.

Arkadaşım Doç. Dr. Haldun Yalçınkaya’nın da dün vurguladığı gibi belki de sürekli tanıklık etmekten dolayı “teröre kurban verme toleransı Batılı ülkelere göre çok yükselmiş” bir toplum haline geldik.

Sanırsınız ki Kültür Merkezi’nin bahçesinde üzerlerine gazete serilmiş halde yatan 30’dan fazla fidan, kendi evladımız, komşumuzun, mahallemizin, akrabalarımızın çocukları değil...

Ortak yası, acıyı görmezden gelmekle kalmayıp, üzerinde tepinecek boyutta tartışmayı yeğleyen kitle davranışı sergiledik.

Peki bu durumda ortak kaderle geleceği nasıl inşa edeceğiz?

Nasıl ülke olacağız?

Bütün bu nedenlerle Başbakan Davutoğlu’nun dün dile getirdiği ortak tepki çağrısını önemsiyorum.

Ancak unutulmasın ki asıl mücadele ortak çağrıya katılmakla değil, onun şartlarını yerine getirmekle olur.

O da yukarıda da vurguladığım gibi sandıktan çıkan sonuçtur, toplumsal bütünlüğü sağlayacak büyük koalisyondur.

Bundan kaçan sadece kendine ve partisine değil, ülkeye de zarar verir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar