Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “SİYASİ etik” veya “rüşvetinyolsuzluğun önlenmesi” söylemi, Türk siyasi hayatının 50 yılına damgasını vurdu.

        Bazen alevlendi, bazen külleri arasında unutuldu.

        Siyasetin şeffaflaşması için oluşturulan kurumların bile rüşvete ve yolsuzluğa bulaştığına tanıklık edildi.

        Bütün bunları yazmanın nedeni, Başbakan Davutoğlu’nun dün açıkladığı şeffaflık paketi.

        Dilerim geçmişteki akıbetlere uğramaz, Türkiye “siyasi etik” açısından önemli bir eşiği geçer.

        Bunu söylememin nedeni, geçmişten bu yana yapılan açıklamaların devamının gelmemiş olması.

        En azından son 20 yıla bakıldığında her şey çıplaklığıyla görülür.

        Şöyle ki...

        Türkiye 1990’lı yıllara, Yunanistan’daki yolsuzlukların ortaya çıkmasını sağlayan “Koskotas” dosyalarından esinlenerek girdi.

        Hatta o dönem bu söylemi geliştiren Demirel’in başında olduğu DYP’nin seçimden birinci parti çıkmasında faktör oldu.

        Koalisyon ortağı SHP Lideri İnönü’nün de gayretiyle siyasetin finansmanının şeffaflaşması için kollar sıvandı.

        Uygulamaya dönük adım atılmadığı gibi 3 yıl sonra liderler birbirini “yolsuzluk ve rüşvetle” suçladı.

        ULUSLARARASI SÖZLEŞME

        Türkiye 2000’li yıllara bu tablo içinde girdi.

        “Yolsuzluk, yoksulluk, yasakları kaldıracağız” sloganıyla iktidara gelen AK Parti, “yoksulluğa neden olan yolsuzluğun kaynağı” gösterdiği Kamu İhale Yasası’nı ele aldı.

        Ancak 11 yıl içinde dokunulmayan maddesi kalmadığı gibi değiştirilen maddelerinin de değişmesiyle tam 32 kez farklılaştı.

        Hükümetin o dönem yolsuzlukla mücadelesi bununla da kalmadı.

        Türkiye 2004’ten itibaren arka arkaya yolsuzlukla mücadeleyle ilgili uluslararası sözleşmelere imza koydu.

        Bunların en önemlisi de BM Yolsuzlukla Mücadele (UNCAC), OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku ile yine Konsey’in Özel Hukuk sözleşmelerinin altına imza koydu.

        Anayasa’nın 90’ıncı maddesine göre bu sözleşmelerin, iç hukukunun üstünde olduğunu da kabul etti.

        EYLEM PLANI

        UNCAC’ın zorunlu kıldığı “saydamlık, hesap verme sorumluluğunu yansıtacak politikalar ile toplumun aktif katılımını sağlayacak yasal düzenlemeler” için ancak 2009’da uygulama planı hazırladı.

        Davutoğlu’nun dün açıkladıklarının da arasında bulunduğu eylem planı “yolsuzluk mahkemeleri”, “yolsuzluk dersleri”, “dürüst memura ödül” gibi birçok eylemi bünyesinde barındırıyordu.

        Seçimler buna izin vermese de bu adımın önemli bir getirisi oldu, 2013 yılında Türkiye Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün “Dünya Yolsuzluk Raporu”nda sınıf atlayıp, “ciddi yolsuzluk problemi yaşayan ülke” kategorisinden çıktı.

        Ancak uzun sürmedi, Uluslararası Şeffaflık Örgütü listesinde tam 11 basamak geriledi, 53’üncü sıradan 64’üncü sıraya indi.

        Davutoğlu’nun dün açıkladığı plan, dilerim tam uygulanır ve Türkiye bu ligden çıkar.

        Umarım 30 yıldır konuşulan siyasetçilerin hesap verebilirliğini sağlayacak bir siyasi etik yasasının çıkmasına da öncülük eder.

        Yoksa yaptığınız ile söylediğiniz arasında derinleşen uçurum bir gün sözün şeffaflığını da öldürür.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar