Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TARİHİN yönünü ve yöntemini değiştiren Göbeklitepe’nin çözülemeyen sırrı, hangi lisanı kullandıklarıdır.

        Çünkü MÖ 9 bin 600’e tarihlenen kalıntılar, avlanma yöntemleri, beslenmeleri, yaşayan hayvanlara ilişkin bütün bilgileri bize ulaştırırken, kalıntıların üzerinde yazı olmadığı için lisanlarının ne olduğu hakkında herhangi bir veri sunmaz.

        Bunları yazmamın nedeni, arkadaşım Deniz Çiçek’in dün gazetemizin manşetinde yer alan, “Antarktika’da 21 metrekare Türkiye” haberi.

        Buna göre Türkiye, Antarktika’da buzullarda bilimsel araştırmalar yapmak için 21 metrekarelik üs kurma kararı almış.

        Haberi okuyunca hafızamda iki nokta canlandı.

        İlki Göbeklitepe’nin tarihi değiştiren ve yeniden yorumlatan özelliği, diğeri de Daron Acemoğlu’nun James Robinson ile yazdığı “Ulusların Düşüşü” kitabı...

        Son dönemin en iyi eserlerinden biri olan kitap, MÖ 500 yılında Roma ekonomisinin nasıl olduğunu, ilk yüzyıl sonunda nasıl değişim gösterdiğini, Akdeniz’in dibinde yatmakta olan gemilerden yola çıkarak anlatır.

        Romalıların MÖ 5. yüzyılda konforlu bir yaşama sahip olduğunu belirtir.

        Hatta Roma’nın ekonomik düzeyinde birinci yüzyıla kadar gelişme sağlandığını da vurgular.

        KARBON-14 ANLATIMI

        Bütün bunları da Akdeniz tabanında bulunan gemi enkazlarına ve amforalara dayandırır.

        Gemilerin kime ait olduğu tespitinin, radyokarbon tarihlendirme yöntemiyle yapıldığını belirtir.

        Buna göre, bitkiler karbondioksidi şekere çevirmek için güneş enerjisini kullanan fotosentez yoluyla enerji üretir; bunu yaparken karbon-14’ün bir miktarını birleştirir.

        Bitki öldükten sonra karbon-14 azalır. Arkeologlar da gemi enkazı ahşabındaki miktarı, ortamdaki karbon-14 miktarıyla karşılaştırarak tarihlendirme yapar.

        Buna göre MÖ 500’de Romalılara ait gemi sayısı 20 iken, İsa’nın doğduğu milatta 180’e ulaşır.

        Kitap, ekonomik büyüme tarihini okumanın ikinci yolunu, Türk bilim insanlarının TAKBAM kapsamında Antarktika’da uygulayacakları yöntemle gösterir.

        BUZ ÇEKİRDEĞİ

        Grönland Buz Çekirdeği Projesi adı verilen yöntem, havada bünyesine yapışan partiküllerle yere düşen kar tanelerinin üzerindeki veri tabanına dayanır.

        Kitapta bu durum şöyle anlatılır:

        “Kar taneleri düşme esnasında atmosferde başta demir, gümüş ve bakır gibi metaller olmak üzere bir miktar kir toplar. Kar donar ve önceki yıllarda yağan karın üzerine yığılır. Bu süreç bin yıl boyunca devam eder ve bilim insanlarına binlerce yıl önceki atmosfer kirliliğinin boyutlarını anlamaları için eşsiz bir fırsat sunar.”

        Nitekim, 1990-92 arasında Grönland buz kütlesini, insanlık tarihinin 250 bin yılına denk gelecek şekilde 3030 metre deldiler.

        Sonuçlar, “MÖ 500 sırasında atmosferdeki gümüş ve bakır miktarında ciddi bir artış olduğunu, ilk yüzyılda zirveye ulaştığını, aynı seviyeyi bir daha 13. yüzyılda yakaladığını” gösterdi.

        Özetle, Roma’dan binlerce kilometre uzakta ve yerin 3 kilometre altındaki bir buzul, o gün yaşananların gölgesinin günümüze yansımasının nasıl olacağını sergiledi.

        O nedenle 21 metrekare deyip geçmeyin; o kadar küçük alan büyük ulusların düşüşüne tanıklık ettirirken, onlarca yıllık geleceği okutur.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar